Альберт Генри Вратислав

Slav masalları


Скачать книгу

layacağımız kitapları seçerken göz önüne aldığımız pek çok ölçüt var: Söz konusu kitabın yayın ilkelerimize ve çizgimize uygunluğu, daha önce dilimize çevrilmemiş olması, yayın dünyasında bir boşluğu dolduracak olması ve elbette ki bizi heyecanlandırması.

      2018 yılı için yayın programımızı şekillendirirken bir Japon masalları seçkisiyle karşılaştığımızda ölçütlerimizin hepsine ziyadesiyle uyduğunu fark ettik ve hemen bir masal dizisi çalışmalarına başladık.

      Dizi için öncelikle Japonya, Hindistan ve Rusya’yı seçmiştik. Sonrasında diziye nasıl yön vereceğimiz ve hangi kültürlerle devam edeceğimizi uzun uzun tartıştık ve kendi ülkemizle devam etmeye karar verdik. Türk Masalları’nın ardından Kızılderili, Amerikan, Çin, Norveç, Kore, Çingene, Eskimo, Kelt ve Afrika Masalları’nı okurlarımızla buluşturduk. Sırada Slav Masalları var.

      Yayımlayacağımız versiyonu bulmaya çalışırken pek çok masal seçkisini inceledik ve en sonunda içimize en çok sinen, okurken en çok keyif aldığımız ve okuyuculara ulaştırmayı en çok istediklerimizi belirledik. Bolca araştırma içeren çeviri ve düzelti sürecinin ardından bu kez “Bu masalları en iyi yansıtan kapak nasıl olmalı?” sorusunun peşine düştük. Bu kültürlerin en önemli figürlerinin kapakta bulunmasını istedik. Uzun bir hazırlık süreci ve pek çok denemenin ardından hayalimizdeki kapaklara ulaştık.

      Masal, sözlü anonim halk edebiyatıdır. Anlatı yoluyla nesilden nesle ulaşmış, nihayetinde de bir yazar tarafından yazıya dökülerek kalıcı hâle gelmiştir. Her ne kadar masal kahramanları ve yaratıkları doğaüstü, masallardaki olaylar ise gerçekdışı olsa da, masalların o toplumun bir yansıması olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Öyle ki her ülkenin masalları tıpkı kültürleri gibi diğerlerinden tamamen farklıdır. Bizim seçkimizdeki ülkelerde olduğu gibi. Kimisinin ana teması dostlukken diğerininki korku ve ölüm olabiliyor. Fakat bir zamanlar hiçbir teknolojik ürünün olmadığını düşünürsek, masalların toplumların sosyal hayatlarında ne kadar önemli bir boşluğu doldurduğunu tahmin etmek zor değil.

      Önsöz

      Folklor alanı son zamanlarda büyük ilgi görüyor. Dolayısıyla bu konuya meraklı okurlara yeni bilgiler sunmaktan çekinmemek gerektiğini düşünüyorum. Bu ilgi çekici alan, karşılaştırmalı mitolojinin doğuşu ve ilerlemesiyle çok daha ilginç hale geldi. Karşılaştırmalı mitoloji halihazırda çok önemli sonuçlar vermiş durumda. Araştırmacılar eksiksiz bir tümevarım için gerekli verinin tümüne ulaştıklarında çok daha önemli sonuçlar elde edilecek gibi görünüyor.

      Çoğu Avrupa milletinin masalları ayrıntılı şekilde ele alındığı halde Slav masalları yalnızca kısmen incelenmiştir. Şartlar, Slav folkorunun bilinen bölümüne önemli bir katkıda bulunmamı mümkün kıldı. Elbette çeşitli Slav halklarının sahip olduğu hazineyi, daha doğrusu hazineleri tükettiğimi söyleyemem. Bu hazineler hâlâ yetkin kâşifleri beklemeye devam ediyor.

      Yalnızca Slavca kaynaklardan tercüme edilmiş elli yedi masalı paylaşırken bu masalları aldığım eserden bahsetmem gerekir. Eski Prag şehrinin meşhur arşivcisi müteveffa K. J. Er-ben, 1865 senesinde bir Citanka yani okuma kitabı yayımladı. “Çeşitli Slav halklarının kendi lehçelerinde yüz ulusal masal ve hikâye"sini içeren bu kitabın amacı Bohemyalıların farklı Slav lehçelerini öğrenmesine yardımcı olmaktı. Erben, bu kitaba Bohemya dilinde olmayan ya da farklı bir şekilde kullanılan kelimelerin açıklamasının bulunduğu bir sözlük ekledi. Bu sözlük iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Kiril harflerini kullanan ve Ortodoks Kilisesi’ne bağlı olan Slavların masalları, ikincisinde ise Latin harfli alfabeleri kullanan Katolik ve Protestan Slavların masalları açıklanmıştır. Erben, yalın ve ulusal lehçelerin halkın konuştuğu şekliyle korunmasına bilhassa özen göstermiş ve basılmış külliyatları paylaşmanın yanı sıra daha önce hiç basılmamış masallara da ulaşmıştır.

      Kitabına kendi anadili olan Bohemya dilinden başlayarak bu dile çok yakın olan Moravya ve Macar-Sloven (Slovak) lehçeleriyle devam eder. Ardından Yukarı ve Aşağı Lusatya lehçesinden örnekler verir ki bunlardan birincisi eski Bohemya dili ve ikincisi de Lehçe ile akrabadır. Daha sonra Lehçenin hızla kaybolmakta olan bir alt lehçesi olan Kaşupçaya ve nihayet Lehçeye geçer.

      Beyaz Rusya lehçesi, Lehçeden Rusçaya geçiş niteliğindedir. Galiçya, Ukrayna ve Güney Rusya’da kullanılan Slavca ise Bohemya diline, Beyaz Rusya lehçesinden daha yakındır. Eski Bohemya diliyle çok yakın olan kadim Rus dili, bugünkü yazılı Rusçanın temeli olup Bulgarcaya geçişi kolaylaştırmıştır. Kuzeybatıda bunun yerini Sırpça alır ve Varazdin yakınlarında konuşulan Hırvatça ise Bohemya diline çok yaklaşır. Karintiya bölgesinde konuşulan İlirya dili ve Slovence, coğrafi yakınlığına rağmen Bohemya dilinden en belirgin şekilde ayrılan lehçelerdir. Aynı şekilde yukarı Lusatya lehçesi, coğrafi bakımdan daha uzak olan Kaşupça lehçesine göre Bohemya dilinden daha farklıdır.

      Esasen bu kitabı, yayımlanma amacına uygun olarak tüm Slav lehçelerinin temel özelliklerini tanımak için ele almıştım; fakat bazı masalların olağanüstü güzelliği bende bunların büyük bölümünü tercüme etme arzusunu uyandırdı. Okurlara daha geniş bir seçki sunmamamın nedeni, Büyük Rus skazka’larının1 çoğunun müteveffa dostum W. R. S. Ralston2 tarafından hayranlık uyandırıcı şekilde tercüme edilmiş, düzenlenmiş ve resimlendirilmiş olması. Dolayısıyla o masalları bu çalışmaya dâhil etmeyi düşünmedim.

      Yalnızca Carniola’dan3 derlenmiş Sırp masallarında karşımıza çıkan ve Slav mitolojisiyle ilgili çalışmalarda henüz kendine yer bulamamış münferit bir mitolojik varlık olan Kurent hakkındaki makale için Profesör Gregor Krek’e teşekkür borçluyum. Bu makaleyi sözkonusu masalın başına ekledim. Ayrıca her masal grubunun başında bazı ilginç konuların ele alındığı kısa bir giriş bölümü paylaştım. Bu masallar farklı diller, lehçeler ve alt lehçelere göre birbirini takip ediyor.

      BATI SLAVLARI

      Bohemya Masalları

      Giriş

      Bu masallar Bohemya’nın neredeyse dörtte üçünü oluşturan Slav halkı Çeklerin dilinden tercüme edilmiştir. Ulusun erken dönemlerde gelişen edebiyat geleneği, 1348 senesinde Prag Üniversitesi’nin İmparator IV. Charles tarafından kurulmasından önce başlar. Bu dönemden sonra Bohemyalılar uzunca bir süre Avrupa’nın en iyi eğitimli halkı unvanını haklı olarak üstlenmiştir. Örneğin ilk özgün eseri 1377’de basılan Thomas Stiny, bu halkın yetiştirdiği bir nesir yazarıdır ve Kraliçe Elizabeth devrine kadar İngiliz edebiyatında eşine rastlanmaz. Otuz Yıl Savaşları’nda (1620) Bohemya halkı ve edebiyatı iki yüzyıl boyunca ezilmiş, dört milyonun üzerindeki nüfusu korkunç savaş sonunda sekiz yüz bine inmiştir.

      Bohemya dili harikulade bir dildir. Tıpkı Latince ve Yunancada olduğu gibi birbirinden bağımsız olarak hem vurgu hem de uzun ve kısa ünlüler vardır. Dolayısıyla bir yabancının bu dili sesli olarak okuması veya konuşması güçtür zira vurguya dikkat ettiği takdirde kısa ve uzun sesleri göz ardı edebilir. Aynı şekilde seslerin uzunluğuna dikkat ettiğinde de kelimeleri doğru şekilde vurgulamakta zorlanabilir. Lehçede olduğu gibi Bohemya dilinde de ıslıksı bir ses veren r sesi vardır ve pek çok kelimede bu sesi telaffuz etmek oldukça zordur. Ayrıca yarı ünlüler, özellikle de r, bir ünlü olmadan yazılır. Bu nedenle pek çok hecede hiç ünlü yokmuş gibi gözükür. Gerçekte bu durum telaffuz güçlüğü yaratmaz.

      Ormanların sevecen veya kötü kalpli sakinleriyle ilgili masallar bilhassa dikkat çekicidir. “Jezinkalar” adlı masalda bu hayali varlıklar kötü, bir sonraki masalda ise iyi bir tabiata sahiptir.

      Tıpkı Rus masallarındaki gibi Bohemya masallarında da ölüm ve hayat suyuna yer verilir. Bu özellik Slav masallarını, yalnızca hayat suyu unsurunun olduğu Batı Avrupa masallarından ayırır. Ralston’ın da belirttiği gibi (Songs of the Russian People, s. 97) “Bir cesedin yaralarına ‘ölüm suyu’ serpildiğinde yaralar iyileşir fakat ölü bedenin diriltilebilmesi için üzerine ‘hayat suyu’nun serpilmesi gerekir.”

      Uzun, Geniş ve Keskin Bakışlı

      Evvel