(le jeune – genç) isminin bir anagramıdır.
Soyisim değişikliğiyle birlikte Voltaire’in halk nezdindeki ilk zaferi hızla yaklaşmaktaydı. Paris’i istediği zaman ziyaret edebileceğine dair izni sağlayan emrin işleme konulmasını takip eden birkaç hafta süresince Voltaire, Paris’te, oyuncular ve arkadaşlarıyla birlikte oldukça verimli bir meşgalenin içindeydi. Bastille’deki esareti nedeniyle yasaklanan Oedipe, 18 Kasım 1718 tarihinde Comédie Française’de9 sahnelenecekti. Salon tamamen doluydu. Oyun çok iyi sahnelenmişti, dikkat çekiciydi ve bütünüyle başarılıydı. Seyircilerin büyük bir çoğunluğu Sophokles hakkında hiçbir şey bilmediği gibi Corneille’in Oedipe’ine de aşina değildi. Bu nedenle Voltaire’in bu katı Yunan tragedyasına yerleştirdiği aşk temelli entrika, etkileyici ve coşkulu dizelerde dile getirilmiş olmasıyla beraber seyircinin merakını taze tutmuştu. Voltaire’in orijinal metne (metni, Dacier’nin Fransızca çevirisinden okumuştu) yaptığı katkıların en önemlisi Sophokles’in Oedipus’unda yapılan ufak göndermenin genişletilmesiydi. Bu göndermede Sophokles, Oedipus’un işlediği tüm suçların görünüşteki yegâne sebebinin kâhinin öngörüleri olduğundan bahsediyor ve bunu İokaste’nin bilinçsiz bir şekilde ortak olduğu suçla lanetlenmiş olması nedeniyle tanrıların adaletsizliğine cesaretle karşı çıkması takip ediyordu. “Benim kendi garezim ve kör cehaletim nedeniyle,” dedirtiyor Voltaire Oedipe’e, “bilinmeyen bir gücün kölesi ve maşası oldum. Benim tek suçum budur, başka da bildiğim yoktur. Ey acımasız tanrılar! Suçlarımın tamamı sizindir ama siz beni bunlar için cezalandırmaktasınız.” İokaste de intihar anında benzer ifadeler dile getirmektedir. “Erdemli bir hayat sürdüm, pişmanlık duymaksızın ölüyorum. Kaderin beni altında ezdiği korkular arasında, beni suç işlemeye zorlayan tanrıların yüzlerini kızarttım.” Tüm bunlar esas metnin antik ruhuna oldukça yabancıydı. Esas metinde Oedipus ve anne-eşinin bilinçsizce işledikleri suçlardan dolayı hakkaniyetsizce cezalandırıldıklarına ya da tanrısal bir öngörüyle belli eylemleri gerçekleştirmeye itildiklerine dair herhangi bir ipucu bulunmamaktaydı. Oyunun finalinin oldukça modern yorumunda Voltaire, Jansenistlerin genel itibarıyla sahip oldukları kadercilik anlayışını, özellikle de hırçın bir Jansenist olan ağabeyi Armand’ın sahip olduğu, bireylerin herhangi bir hatası söz konusu olmamasına karşın insan ırkının neredeyse tüm bireyleriyle birlikte sonsuz bir cezaya mahkûm edildiği görüşünü göz önünde bulundurmuş olabilir. Fakat bu teori kulislerde konuşulan bir teoriydi, locaların ya da orkestra bölümünün konuşacağı bir teori değil. Gerçi orkestra sakinleri, Oedipe’in ilk gösterimi sırasında oyunun belli bölümlerinde kullanılmak üzere birkaç söz ya da mısra önermeye hazır hale gelmişti bile. Kâhinlerin sinsi öngörülerinde yer alan felaket gerçekleşmeden önce Sophokles’in Oedipus’u ve İokaste’si kâhinler hakkında küçümseyici bir dille konuşuyorlardı. Fakat Comédie Française’deki izleyiciler, İokaste’nin tiradını alkışlarken besbelli bu konuşmaların Voltaire’in sonradan moda haline gelecek inançsızlığının dışavurumu olduğunu düşünmekteydiler. “Rahipler, ahmakların düşündükleri kişiler değiller; rahiplerin bilgileri, bizim saflığımızın üzerinde yükseliyor.” Oyunun bir diğer ilginç bölümü de vardı ki henüz ondan bahsetmedik. Jüpiter Yüksek Rahibi’nin bulunduğu sahnelerden birinde (Oedipe’de, esas metinde Tiresias tarafından oynanan bölümü Rahip’in pasajıyla birleştirerek) Voltaire, tiyatro kostümlerine bürünerek sahnede kendini göstermişti. Yüksek Roma rahiplerinin zincirlerini taşıyor, esas metne uygun olmayan bazı antik jestlerde bulunma iznini kendine vermiş gibi görünüyordu.
Gösteriyi izleyen önemli insanlar arasında Cevennes’deki isyanı bastıran, İspanya Veraset Savaşı’nın 20 Temmuz 1712’de gerçekleşen son muharabesinde Albemarle komutasındaki Hollandalıları ve Prens Eugene’in emrindeki imparatorluk yanlılarını yenerek zafere ulaşan ve böylece bu savaşın sona ermesini sağlayan, muharebenin gerçekleştiği bölgeden dolayı “Denain Kahramanı” olarak bilinen, çok seçkin bir asker olan eski Fransa Mareşali’nin güzel ve asil eşi Maréchale10 de Villars da bulunmaktaydı. Hanımefendinin “Oyunu mahvetmekte kararlı olan bu genç adam da kim?” diye sorduğu söylenir. Voltaire’in aktardığına göre bu oyuncunun yazarın ta kendisi olduğu söylendiğinde hanımefendi, Voltaire’le tanışmak üzere onu locasına davet edip şiir ve tiyatroya ilgi duyan dost canlısı yaşlı eşine de genç yazarı takdim etmişti. Eski noterin oğluyla bu iki yüce şahsiyetin uzun yıllar boyu devam edecek olan yakınlığı böylece başlamıştı.
Oedipe tam kırk beş gece üst üste oynanmış, yazarına da hatırı sayılır bir kazanç sağlamıştı. Söylenene göre daha önce hiçbir oyun bu denli uzun süre gösterimde kalmamıştı. Daha önce bahsi geçen sinsi söylentilere karşın Kral Naibi ve Berri Düşesi de oyunu izlemeye gitmişti. Tüm bunlar bir yana, oyun Versay Sarayı’nda genç kralın huzurunda sahnelenmişti. Böylece Voltarie’in zaferi taçlanmıştı. Bu sırada Voltaire, Kral Naibi’ne yazdığı mektupta naibin son derece benzerlik gösterdiğini iddia ettiği atası Henri için kaleme aldığı epik bir yapıt olan Henriade’dan kupleler dinlemek isteyip istemediğini sormuştu. Mektubu “Zavallı Voltaire’iniz” imzasıyla tamamlamış, böylece Yüce Hükümdar’a “Bastille’de geçirilen bir yılın sonunda aklını başına toplamış” olmaktan daha öte sorumluluklar borçlu olduğu imasında bulunmuştu. Muhtemelen böylesine tehlikeli bir kalemin sahibiyle aralarında bulunan barışı göz önünde tutma şansını değerlendirmek için Kral Naibi, söylentilere göre yazarı bin kronla ödüllendirmiş ve kendi bütçesinden Voltaire’e 1200 livrelik maaş bağlamıştı. Anlaşılan o ki Kral Naibi’nin ölümünden çok sonra bile Voltaire, Orleans Hanesi’nin hazinesinden maaş almaya devam etmiştir.
Sahnelenmesinin hemen ertesinde Oedipe yazılı olarak da yayımlandı ve Kral Naibi’nin eşine atfedildi. Yayımlanmasının ardından eser hakkında kimi övgü dolu kimiyse aşağılayıcı ifadeler içeren pek çok yazı kaleme alındı. Bu yazılar, Voltaire’in bir arkadaşına, Kral Oedipus hikâyesinin Sophokles, Corneille ve Voltaire versiyonlarına ilişkin yapılmış eleştirilerin yer aldığı (yayımlanmış) bir dizi mektup yazmasına yol açtı. Yazdıklarına bakılırsa Seneca ve Dryden, aynı hikâyeyi konu alan oyunlardan haberdar değildi. Voltaire, geçmişte yazdığı siyasi hicivler konusunda tamamen masum olduğunu kanıtlamayı amaçlayan bir ifadeyi dikkate değer bir kıvraklıkla rastlantı süsü vererek söz konusu mektuplardan birine yerleştirmişti. Böylelikle kendisine atfedilen yazının onunla herhangi bir ilgisi olmadığını güçlü bir şekilde vurgularken aynı zamanda hapis yatmasına neden olan hicivleri de üstü kapalı bir şekilde reddetmiş oluyordu. XIV. Louis’nin ölümünün hemen ertesinde elden elde dolaşan J’ai vu11 olarak bilinen metin, Voltaire’in kendisi başta olmak üzere, onun bu konudaki tutumunu takip eden tüm Voltaire araştırmacıları tarafından oldukça abartılmıştı. “Bu adamın hükümdarlığı boyunca şunun, bunun ve diğer kötülüklerin yapıldığını gördüm,” diye devam eden yazı, bu kötülüklerden bazılarını sıralıyor ve şu sözlerle hiddetleniyordu: “Sahtekârların onurlandırıldığını gördüm; Cizvitlere hayran olunmasıysa söylenecek söz bırakmadı. Tüm bu kötülüklere, coşkulu isteklerimizi cezalandırmak için (ilahi gazabın bir tezahürü mahiyetinde) gönderilen bir prensin vahim yönetiminde şahit oldum.”
J’ai vu başlığını taşıyan bu yazı, gerek kasaba gerekse tüm ülke genelinde genç Arouet’ye atfedilmişti fakat bu atıf hatalıydı. Göğsünü gere gere ilan ettiği üzere bu kabahatten aklanmayı başarmıştı. Ne var ki Gördüm adlı yazının ortaya çıkışının ardından Bastille’de yirmi ay kadar hapis yatmış ve Sully’ye sekiz ay süren bir sürgüne gönderilmişti.