yazarı…
Birazdan okuyacağınız satırların yazarı aslında bir Tıp Doktoru iken bu mesleği dokuz yıl yaparak bırakmış ama diplomasını duvarından indirmemiştir. Asla ve asla “Doktorluk ideal mesleğim değildi bıraktım ama şimdi ne halt yiyeceğim?” diye hiç düşünmedi.
Doktorluk mesleğini icra ederken Tıp ile yakından uzaktan alakası olmayan liderlik, takım çalışması, iletişim becerileri, satış ve pazarlama gibi konularda eğitimler vererek alnının teri ile kendine yeni bir meslek daha edindi; Eğitmen ve Danışman.
Tabi azimli bir adam olduğu ve sürekli yenilik aradığı için Doktorluk mesleği ile birlikte yürüttüğü bu yeni işi de kesmedi onu. Tam yeşil pasaport almaya hak kazanmışken Devlet Memurluğu’ndan istifa etti ve Türkiye’nin sayılı özel hastanelerinden birinde Pazarlama ve Operasyon Müdürü olarak Tıp Fakültesinde öğrendiği (!) pazarlama tekniklerini özel sağlık sektörüne taşımak için üç yıl çaba gösterdi. Yeni bir mesleği daha olmuştu; Profesyonel Yönetici.
Bu arada profesyonel yöneticilik yaptığı üç yıllık süre içinde yine rahat duramadı. İlk kitabı “Kot Pantolonlu Yönetici”yi yazdı. Kitap yazmak hoşuna gitti, duramadı bu kitaba kadar sekiz kitap daha yazdı. Reklam olmasın diye burada adlarını vermiyoruz. İsteyen google’dan arayarak bulabilir.
Mutlu muydu? Hayır… Huzurlu muydu? Hayır…
Ama ne yapsın ki o güne kadar devletten ya da son çalıştığı özel şirketten her ayın aynı günü düzenli bir maaş hesabına yatıyordu. Bu garantiyi bırakmak kolay değildi. Zaten devlet memurluğundan istifa ederek, doktorluk yapmayı bırakarak fazla risk almıştı(mı?). Üç yıl içinde bağlı olduğu Genel Müdürlük makamına dört farklı kişi atanmıştı. Bu değişikliklerin sonuncusunda yeni Genel Müdür nedense yazarımızı sevmedi. Bugün “mobbing” olarak tanımlanan şahane strateji ve taktikler uyguladı ve nihayetinde altıncı ayın sonunda bir 2002 Aralık ayının bir günü işten atıldı. Doktor, Eğitmen ve Danışman, Profesyonel Yönetici ve son olarak İşsiz…
“Ne yapacağım?” diye çok düşündü sanmayın. Zaten yöneticilik de umduğu gibi çıkmamıştı. Yazarımız hemen ikinci mesleği eğitim ve danışmanlığa ağırlık verdi. İyi ki de verdi. Bu işten çok güzel maddi kazançlar elde etti.
Haaa bu arada unuttum yazarımız profesyonel yönetici iken Ankara’da Radyo ODTÜ’de ve İstanbul TRT2 Televizyonunda “Şeytanın Avukatı” adlı programları yaparak medya dünyasına adım atmıştı. Eğitim ve danışmanlık ile beraber radyo ve televizyon programlarına devam etti. Olan olmuştu işte. Yazarımız hayal ettiği mesleği bulmuştu; Yapımcılık.
Program yapmak için gittiği bir özel televizyon kanalının yönetim kurulu başkanı ona iş teklif etti. Dedi ki “Gel benimle çalış. Benim danışmanım ol. Kanal yeniden yapılanıyor sen de yeni programlardan sorumlu olursun yeni projelere sen karar verirsin.” Yazarımız “Çok teşekkür ederim beni mutlu ettiniz ama ben biraz düşüneyim” dedi. Yönetim kurulu başkanı ise “Ne düşüneceksin gel işte sana çok önemli bir fırsat sunuyorum” dedi. Yazarımız kabul etti. Hem eğitim ve danışmanlığa devam etti hem de profesyonel televizyon kanal yöneticiliği işine başladı. Başlar başlamaz kanal bir talk show programı istedi. Yazarımız televizyoncu olarak bu konuda yetenekler araştırırken bir gün karşısına bir üniversitenin tiyatro bölümünü bir yıl önce bitirmiş neredeyse ümidini yitirmek üzere olan genç bir delikanlı geldi. Delikanlı gerçekten komikti. Nedense İstanbul’daki tüm yapımcılara gitmiş ama kimse yüzüne bakmamıştı. Yazarımız kolları sıvadı. Bu delikanlı da ışık vardı. O Türkiye’de çok tanınan bir komedyen olacaktı buna inanıyordu. Genç komedyen için birçok demo program çekti. Bunların bir kısmı içine sinmedi, bir kısmı da yönetimde kabul görmedi. Yazarımız gencin büyük yetenek olduğunu biliyordu. Yönetim üzerinde tüm baskısını kurarak nihayet altı ayın sonunda 31 Aralık 2003 yılı yılbaşı gecesi komedyenin komedi programı yayınlandı. Ama hiç destek gelmediği için prodüksiyon içlerine sinmemişti. Ertesi hafta programı yayından kaldırdılar. Zaten 2002 Aralık ayının son haftası televizyon kanalındaki işinden de atılmıştı yazarımız. Yine işsizdi. Tesadüf mü başka bir şey mi iki yıl üst üste yeni yıl öncesi işten atılıyordu. Morali bozulmasın diye bunu genç komedyene söylememişti. Ama program kaldırılıp o da atılınca söyledi. Komedyenle birlikte yol almaya karar verdiler. Bu arada yazarımız şöyle de bir karar almıştı “Allah yardım ederse bir daha beni işten atabilecekleri bir işte çalışmayacağım.” Allah yardım etti. Yazarımız o günden sonra işten hiç atılmadı. İşten atılmadı ancak battı, yani iflas etti sayılır. Son satırda onu da anlatacağım.
Genç komedyen ve yazarımız birlikte yürümeye başladılar. Yazarımız eğitim ve danışmanlığa devam ediyor, diğer taraftan da çok sevdiği yapımcılık işi için kanallarla görüşüyordu. Bu çabalar sonuç verdi yaklaşık on ay sonra komedyenimiz atıldığı kanalda başka bir programa başlamıştı. İşte bir dönüm noktası daha, yeni bir meslek daha edinmişti yazarımız; Yapımcılık. Doktor, Eğitmen ve Danışman, Profesyonel Yönetici ve Yapımcı…
Komedyenin yeni programı çok sevildi. Ve kısa sürede komedyen Türkiye’nin çok tanıdığı ve sevdiği ve çok para kazanan ünlülerinden biri olmuştu. Yazarımız da artık nihai mesleğine karar vermişti; yapımcılık. Yazarımız bundan sonra yoluna yapımcı kimliği ile devam edecekti. Çünkü bu işi çok seviyordu. Hayalleri gerçeğe dönüştüren, sürekli kendini yenileyen, yeni proje ve fikirler üretmeye açık bir meslek. Eğitim ve danışmanlık işini de azaltarak terk etti yazarımız. Sadece ve sadece televizyon yapımcılığı ile uğraşıyordu. Artık kitap da yazmıyordu. Güzel televizyon programlarına imza attı. Sonra sıra sinemaya geldi. Yapımcımız televizyon ile birlikte sinema filmi yapımcılığına da başladı. Hayalleri gerçek olmuştu. Sevdiği bir işi yapıyor, düş kurup onları hayata geçiriyor ve para da kazanıyordu. Bunlar tesadüf müydü? Hayır. Yazarımız biliyordu hayatta tesadüf diye bir şey yoktu. Azimle çalıştı, yapımcı olarak beş adet sinema filmine imza attı. Bunlardan ikisinin de senaryosunu yazmıştı.
Hayatının sonuna kadar yapacağı meslek yapımcılıktı. Ne yapıp edip bu işi çok iyi yapacaktı. Ancak arkasında hayatını kazanabileceği dört meslek daha bırakmıştı; Doktorluk, Danışmanlık, Profesyonel Yöneticilik ve Yazarlık.
Yazarımız beşinci filmini ilk kez finansör almadan, kendi parası, kredi ve borçla yaptı. Yaptı ancak battı. Film yatırılmış olan 2.5 milyon TL’yi karşılayamadı ve 2 milyon TL zarar etti.
Yazarımız iflas edip borç batağına saplandığına için artık yapımcılık işinden vazgeçmeliydi. Çünkü becerememişti. Hayır, öyle yapmadı. Yazarımız şu anda altıncı filminin çekim hazırlıklarını bitirmiş durumda. Yedinci filmin de senaryosunu yazdı arkasından onu hayata geçirecek. Kazanacağı paralarla borçlarını ödeyecek ve yeni proje hayallerine dalacak.
Bu arada genç komedyen ne oldu diye merak edeniniz varsa. O yoluna şöhretler kategorisinde devam ediyor. Yazarımız onunla yolunu ayırdı. Her iki tarafın huzuru için gereken buydu çünkü. Bu arada bu inişli çıkışlı iş hayatında gerçek dostlarını tanıdı, şükretmenin önemini, vazgeçmeden hedefine yürümenin kıymetini tekrar anladı.
Yazarla ilgili bunca şeyi neden yazdım diye düşünebilirsiniz. Yazdım, çünkü kendimi yazdım. Kitapta anlattığım, yazdığım önerdiğim birçok şeyi kendi hayatımda yaşadım. Hala da yeni şeyler öğreniyor ve yaşıyorum. Okuyacağınız satırlar daha önce “Kendine Yeni Bir hayat Ismarla” ve “Hayallerindeki Gibi Yaşa” adlı kitaplarımdan seçilmiş ve yenilenmiş yazılarından oluşan bir deneyim demetidir. Yazdığım hiçbir şey boş öneri veya reçete değildir, hayatın tam içinden gelen deneyimlerdir.
47 yılda bana iyilik gösterip mutlu eden ve kötülük yaparak ders almamı sağlayan tüm tanıdıklarıma…
Annem ve babama…
Karım Banu ve bir tanecik oğlumuz BERK TUNA’ya…
ISMARLAMA HAYAT İÇİN KÜÇÜK BİR TEST…
Bu test hayatınızı kendi istediğiniz şekilde mi yaşadığınızı, yoksa standart, çoğunluğun yaşadığı vasat bir şekilde mi yaşadığınızı ortaya koyacaktır.
Hiçbir şey