Ve işte o zaman yaşam içinde kendinize yön vermeyi beceren ustalar olacaksınız.
Yaşamın anlamı mı? Umarım bu kadar şeyden sonra bunun cevabını benim vermemi beklemiyorsunuz? Yaşamı onu algılama şeklimize göre yorumlarız. Algılarımız farklıdır. Algı her şeydir. Algılarımız yaşama yüklediğimiz anlamı oluşturur.
Mesnevideki Fil hikayesini belki duymuşsunuzdur. Hintliler karanlık bir ahıra bir Fil getirip onu halka gösterdiler. Hayvanı görmek isteyen birçok kişi o karanlık ahıra toplandı. Ahır o kadar karanlıktı ki gözle bir şey görmenin imkanı yoktu. O göz gözü göremeyecek karanlık yerde insanlar Fil’e elleri ile dokunmaya başladılar. Birinin eline Fil’in hortumu geçti “Bu bir oluğa benziyor” dedi. Birinin eline kulağı geldi “Bu yelpazeye benziyor” dedi. Bir diğerinin eline ayağı geldi “Bu bir direğe benziyor” dedi. Bir başkası da sırtına dokunmuştu “Bu bir taht gibidir” dedi. Herkes Fil’in neresini elledi, nasıl zannettiyse Fil’i ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Biri “Dal” dedi, diğeri “Elif”. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerinde aykırılık kalmazdı. Mesnevi’de böyle yazıyor.
Peki yaşam yolculuğunda sizin mumunuz var mı? Her olay, her kişi, her an kendi anlamını taşır ve bize sürekli mesajlar verir. Onları doğru algılarsanız gerekeni yaparsınız. Hayat bizi sürekli uyarıyor ve bize meydan okuyor. Herkesin mesajı farklıdır ve herkese farklı bir meydan okuma vardır. Hayatın anlamını herkes kendi bulacaktır. Tabi ki arayan varsa.
1. Hayatın anlamı sizce nedir?
2. Hayattan ne istediğinizi biliyor musunuz?
3. Gerçekten onu mu istiyorsunuz?
YAŞAMAK…
Yaşamak, bir yolsa bil ki düz olmanın yanı sıra inişli, çıkışlı ve taşlıdır da… Yaşamak, mevsimse bil ki her kışın ardından bahar da gelir…
Yaşamak, gökyüzü ise bil ki senin de orada bir yıldızın vardır mutlaka…
Yaşamak, sevmekse bil ki sevdiğin seni sevmese de olur, önemli olan senin sevgindir…
Yaşamak, vermekse bil ki bu karşılıksız olmalıdır…
Yaşamak, bir canlı ise bil ki bazen sümüklü böcek de olabilmeli insan, arkasında iz bırakmak için…
Yaşamak, bir ırmaksa bil ki hiçbir şey bir öncekinin aynı değildir…
Yaşamak, hissetmekse bil ki tüm hücrelerinle hissetmelisin…
Yaşamak, mücadele etmekse bil ki vazgeçmen yaşamın umurunda değildir…
Yaşamak, bir yolculuksa bil ki önce kendi içinde yapmalısın onu…
Yaşamak, engelli bir yarışsa bil ki en zor engeller kendi önüne koyduklarındır…
Yaşamak, mutlu olmaksa bil ki aradığın asıl şey huzurdur…
Yaşamak, senin içinse bil ki herkes içindir de…
Yaşamak, bir trafik ışığıysa bil ki önemli olan senin içindeki ışıktır ve her zaman yeşil yanmalıdır…
Yaşamak, bilmekse geleceği bil ki en iyi yol kendi geleceğini yaratmaktır…
Yaşamak, sadece nefes alıp vermek değilse bil ki kendinden bir şeyler katmalısın ona…
1. Yaşamak sizce nedir, neye benzetiyorsunuz hayatı?
2. Yaşama kattığın şey nedir senin?
SINIRLAR…
Kendinizi ağzı mantarla kapanmış camdan bir şişenin veya camdan bir fanusun içinde hissettiğiniz zamanlar oluyordur. Etrafı görüyorsunuz, duyuyorsunuz, hatta hissediyorsunuz, fakat bir türlü o camdan sınırların dışına çıkamıyorsunuz.
Elinizi uzatsanız dokunacak-mışsınız gibi geliyor, fakat eliniz sert soğuk bir şeye dokunup, orada kalıyor.
Bizler eve yanlışlıkla girmiş ve camdan güneşe, dışarı doğru kaçmak isteyen sinekler, kelebekler gibi koşup, koşup camlara vuruyoruz. Kafalarımız değil ama yüreklerimiz yara alıyor. Fakat sineklerden bir farkımız var. Sinekler, kelebekler vazgeçmiyorlar. Bir daha, bir daha, bir daha deniyorlar.
Bizler ne yapıyoruz? Çok çabuk vazgeçiyoruz, pes ediyoruz, tuş oluyoruz. Hem de hemen, ilk denememizde…
Simurg’un hikayesinden dersler çıkarın. Kuşlar kendilerine bir kral seçmek isterler. Kral olmaya Kafdağı’nın ardında yaşayan Simurg’u (Anka Kuşu) uygun bulurlar. Hepsi birden Simurg’a giderek onun önünde yere kapanmak için yola koyulurlar. Yolculuk kolay değildir. Yolda kuşların yarısı ölür. Daha yedi alan daha geçmeleri gerekmektedir. Yedi alanı geçinceye kadar bir o kadar kuş daha ölür. Sonunda milyonlarca kuştan sadece otuz kuş kalır. Otuz kuş da yorgunluktan bitkin düşmüş, bitap haldedir. Kafdağı’na ulaştıklarında buldukları Simurg’un kendilerinden başka bir şey olmadığını görürler.
Simurg, farsça otuz kuş anlamına geliyor. Tasavvuf bilginlerinden Feridüddin Attar’ın bu hikayesi hayatta aradığımız şeyleri nasıl bulacağımızı bize gösteriyor. Mutluluğu, huzuru, başarıyı, sevgiyi, aşkı, dostluğu, gücü neyi arıyorsanız sonunda kendinizi bulursunuz.
Aradığınız her neyse sizin içinizdedir. Önce içinize bakacaksınız, aklınız ve yüreğinizde yolculuğa çıkacaksınız…
İç yolculuğunu yapmamış olanlar daha uzun olan başarı ve mutluluk yolculuğunda kendi engelleri ile karşılaşırlar. Çoğumuz da mutsuzluk ve başarısızlıklarımız için kendimiz dışında mazeretler buluruz. Bir suçlu, bir engelleyen vardır mutlaka.
Kendiniz dışında her şeyi değiştiriyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki yine mutsuz, doyumsuz ve huzursuzsunuz. Sorumluluğu başkalarının sırtına yükleyerek mutlu olamazsınız. Sınırlardan söz ederek mutlu olamazsınız. Bunları kabul etmek de kolay değildir. Kendinizden kaçarsınız. Fakat kabul etmeseniz yaşam yolunda sağlıklı ilerleyemezsiniz.Bizi sınırlayan şeffaf sınırlardan, kendi sınırlarımızdan, engellerimizden kurtulmalıyız. Sınırları kim koydu diye de düşünmeyin. Sınırları koyan da, kaldıracak olan da bizleriz.
Hayatımızı yaşanabilir kılmak bizim elimizde. İhtiyacımız olan gerçek güç, unvanlarımızdan, paramızdan, sahip olduğumuz eşyalardan gelmez. Gerçek gücümüzün kaynağı içimizden gelir. Çevremizdeki güçlü insanlara bakar imreniriz. Kendimizden başka neredeyse her şeyi herkesi güçlü görürüz. Doğanın gücü içinden gelmektedir, biz de doğuştan gelen bir güce sahibiz. Unutmuşsak bunun yeniden farkına varmalıyız.
Diğer insanları, çevreyi içinizden gelen sesten daha çok dikkate almaya başladığınız andan itibaren gücünüzü de kaybetmeye başlarsınız. Sınırlara mahkum olursunuz. Güce yeniden sahip olmak için hayatın sizin hayatınız olduğunu tekrar hatırlamanız gerekir.
Yaşamda önemli olan diğerleri değil asıl sizin ne düşündüğünüz, ne hissettiğinizdir. Başkalarını değil, sadece kendinizi mutlu etme gücüne sahipsiniz bunu unutmayın. Başkalarının değil, kendi sınırlarınızı kaldırma yolunda çaba göstermelisiniz. Diğerlerinin düşüncelerini, duygularını, sınırlarını kontrol edemezsiniz ancak kendinizi değiştirebilirsiniz. Siz kendi sınırlarınızı kaldırırsanız, başkalarına sınır olmazsınız. Bu kadar basit…
1. Sınırlar var mı önünüzde, varsa neler?
2. Sınırlarınızı koyan kim? Emin misiniz?
3. Sınırları kaldırmak için neler yaptınız?
4.