Murat Toktamışoğlu

Yeni bir hayat


Скачать книгу

gösteren dostlarım var.

      İyi ki düştüğüm zaman ayağa kalkabilecek gücüm ve inancım var kendime…

      Geleceğe olumlu bakıyorum.

      Çünkü biliyorum ki gelecek benim elimde. Büyük oranda benim elimde. Oluşabilecek engelleri aşabilecek güç de benim içimde. Yüreğimde, beynimin kıvrımlarında.

      İşte bu nedenledir ki ben aynaya her baktığımda gözlerimin içinde coşku, heyecan, inanç, umut, düşler ve tutku görüyorum. Ve biliyorum ki ölene kadar görmeye devam edeceğim, çünkü ben öyle istiyorum.

      Aynada gözlerimin taaa içine bakıp kendime “Düşlerin nelerdi ve ne kadarını gerçekleştirdin?” diye sorduğum zaman “Çoğunu ve gerçekleştirmeye de devam ediyorum” diyebiliyorum. Ben kendimle her zaman aynada olumlu konuşuyorum, kendime hakkettiğim değeri veriyor ve çocukluğumun saflığını, heyecanını, coşkusunu, umutlarını bugün de yaşatabiliyorum. Ya siz?…

      Ve biliyorum ki bir şeylerin, düşlerin peşinden koşmak insana yaşam isteği, coşkusu ve heyecanı verir. Merak etmek ve bir şeyleri başarmak için heyecan ve istek duymaksa hayatı renklendirir ve anlamlandırır. Metin Eryürek’in eski “Aynalar” şarkısını Zuhal Olcay farkı ile tekrar dinleyin geçmişinize dönerken.

      “Harmanım ben harmanım

      Kırk satırlık fermanım

      Yok dizimde dermanım

      Eyletmen beni/Söyletmen beni/Ağlatman beni/Aynalar aynalar

      İster anam darılsın

      İster babam darılsın

      Vuran elim kırılsın

      Hüznüm siz de görünür

      Saçım beyaz örülür

      Yaşarken de ölünür

      Eyletmen beni/Söyletmen beni/Ağlatman beni/Aynalar aynalar

      Yüzümde hep çizgiler

      İçimde hep ezgiler

      Uçup gitti seneler

      Eyletmen beni/Söyletmen beni/Ağlatman beni/Aynalar aynalar”

      Yeter ki siz yaşarken ölmeyin…

ZİHİNSEL FİTNESS

      1.Geçmişinize döndüğünüzde sizde iz bırakan neler hatırlıyorsunuz?

      2.Pişmanlıklarınız, sevinçleriniz, kazançlarınız, kayıplarınız?

      3.Geçmişten geleceğe çıkardığınız dersler neler?

      YANLIŞLARIMIZ…

      Hayat bizden bazı dersler almamızı bekler. Hatta bunu zorunlu kılar. Kaybetmeyi, kazanmayı, sevmeyi, sevilmeyi, mutluluğu, gücü, zayıflığı, sabrı, öfkeyi, sevinci, korkuyu, suçluluğu, huzuru, affetmeyi, affedilmeyi vazgeçmeyi, vazgeçmemeyi öğrenmemizi ister hayat. Bunları öğrenmek herkes için kolay değildir. Adına olgunlaşma yolculuğu dediğimiz yaşam yolunda alırız derslerimizi.

      Gücü, mutluluğu, huzuru, sevgiyi, saygıyı, sağlığı birden elde edemezsiniz. Yaşadığınız dünyaya, çevrenize, kendinize bakış açınız olgunlaşma yolunda size yardım eder. Kendinizi ve çevrenizdeki dünyayı doğru anlamaya başladıkça kendinizle barışık olmaya da başlarsınız. Aldığınız dersler yaşamınızı değiştirir gibi görünse de aslında değişen yaşam değil, sizin ona bakış açınızdır.

      Dersler yaşamı mükemmel, kusursuz yapmaz. Yaşamı olduğu gibi görmenize ve kabul etmenize yardımcı olur. Yaşamın eksiklerinden, yanlışlardan da keyif almaya başlarsınız. Herkesin kendine özel alacağı dersler vardır. Yaşamda hepimiz kendimize düşen payı alırız. Kimse önceden bize dersimizi söylemez. Olgunlaşma yolculuğunda kendimiz keşfederiz onları. Zaten keşfettiklerimizdir bizi olgunlaştıran. Bu keşif yolculuğunda da yanlışlar yaparız. İyi ki de yaparız. Yanlışlarımız, dersimizin bir parçasıdır. Yanlışlarımız, bizim parçalarımızdır.

      Yaşamda yanlış yapmaktan korkmayın. Yanlış seçim yapmaktan korkmayın. Seçim yap(a)mamaktan korkun. Yanlış yapmak doğaldır.

      Yanlış yapmak sizin yaşamda seyirci değil, oyuncu olduğunuzun göstergesidir. Siz eylem insanısınız. Yanlışlar, emin olun sonunda sizi doğrulara götürür. Tabi ki sürekli aynı yanlışları yapmamanız koşuluyla.

      Yanlış yapmamak, adım atmamak, hiç bir şey yapmamak, risk almamak demektir. Bu yerinizde saymanıza yol açar. Yanlış yapılmamış bir hayat boşa geçirilmiş demektir. İşte bitkisel hayat denilen şey budur. Ot gibi yaşarsınız.

      Siz harekete geçmezseniz birileri sizin adınıza bunu yapar. Takip eden olursunuz, köle olursunuz. Yaşamda yanlışlarla ilgili öğrenmeniz gereken önemli bir beceri daha var, kendinizle birlikte başkalarını da affetmeyi öğrenme becerisi. Başkalarının ve kendinizin yanlışlarını affedebilmelisiniz. Bu beceri sizi geleceğe taşır.

      İstediğiniz hayata, hedeflerinize ancak risk alarak, yanlışlar yaparak ve bu yolda acı çekerek ulaşabilirsiniz. Başkaları da öyle. Onlara şans tanıyın. Yanlışlar yapın, kabul edin, ders alın ve bir daha tekrar etmeyin. Vazgeçmeyin.

ZİHİNSEL FİTNESS

      1. Hayattan aldığınız en önemli üç ders nedir?

      2. Hayatta aldığınız en büyük üç risk nedir? Sonuçları?

      BAŞLAMAK…

      Goethe “Neyi yapabiliyorsan, ya da yapabileceğini hayal ediyorsan başla. Cesarette; akıl, güç ve büyü vardır.” diyor.

      Lao Tzu’da “Binlerce kilometrelik bir yolculuk atılacak tek bir adımla başlar.” demiş.

      Başlamak, ilk adımı atmak, öncü olmak… Kısaca kendi kendinin lideri olmak. Zor iş be, hem de çoook zor iş. Yapılmışı yapmak, başkasının gittiği yollardan gitmek, taklit etmek, takip etmek… Tüm yaptığımız bu.

      Robert Frost bir dizesinde “Ormanda karşıma iki yol çıktı, ben az kullanılmış olanını seçtim.” diyor.

      Kaçımız az kullanılmış yolları tercih ediyor, kaçımız otobanları? Kaçımız açılmış kapılardan geçiyor, kaçımız yeni kapılar açıyor? Yeni kapılar açmaya gücümüz mü yok, cesaretimiz mi? Kime sorsam herkesin bir hayali var. Ulaşmak istediği bir yer, olmak istediği bir şey var. Fakat ilk adımı atacak cesaretleri yok.

      Bu halimizle kurumuş cevizlere benziyoruz. Dışında sağlam ve sert bir kabuk, kırdıktan sonra ortaya çıkan büzüşmüş, çürümüş bir ceviz içi. Beyinlerimiz, yüreklerimiz ve ruhumuz bedenimizde gittikçe büzüşüyor, kuruyor.

      Güvenli gördüğümüz kovuklarımızda, limanlarımızda konformist bir şekilde sakin sakin yaşıyoruz. Ya da yaşadığımızı sanıyoruz. Jack Nicholson’ın başrolünü oynadığı bir film vardı “One Flew Over The Cuckoo’s Nest-Kafesten Bir Kuş Uçtu” bizde “Guguk Kuşu” adıyla oynamıştı. 1975 yılında 5 oscar ödülü kazanmıştı film. Film bir akıl hastanesinde geçiyordu. Akıl hastanesindeki hastaların hayatlarını renklendirmeye çalışan, onların mutlu olmasına, kendilerine dönmelerine çabalayan sıra dışı McMurphy rolündeydi Nicholson. Rutine, statükoya karşı çıkan, mücadele veren McMurphy. Hastalardan birisi de hiç konuşmayan kızılderili şef. Film boyunca McMurphy şefli konuşturmaya, onunla iletişim kurmaya çalışmıştı.

      Filmin bir sahnesinde McMurphy hastalarla banyodaki ağır bir mermer bloğu yerinden kımıldatmak için iddiaya girmişti. Bahis oynamışlardı. McMurphy bütün gücü ile bir iki kez mermer bloğu yerinden oynatmak için hamle yapmış fakat başaramamıştı. Hiç