Murat Toktamışoğlu

Yeni bir hayat


Скачать книгу

Sesinizi yükseltin. Bir yangının külünü yeniden yakıp geçin…

      Peki ya siz kendiniz olmayı, farklı olmayı, yenilikler yapmayı, yaşamınızı olağandışı kılmayı göze alabiliyor musunuz? Almalısınız…

ZİHİNSEL FİTNESS

      1. Taklit bir yaşam sürdüğünüzün göstergeleri nelerdir?

      2. özgün bir hayat yaşadığınızın göstergeleri nelerdir?

      HARCARKEN ÖLÜYORUZ…

      Hayatımızı harcamak üstüne kurmuşuz. Sürekli bir şeyler satın alıyor, bir şeyler satın almanın hayalini kuruyoruz.

      Harcarken hayatımızı harcıyoruz. Harcayıveriyoruz kendimizi.

      Yaşamda ayakta kalma maliyetimizi sürekli yükseltiyoruz farkında olmadan. Maliyet yükseldikçe bedel de yükseliyor. Yaşam standardını artırmak mutlu etmiyor insanı.

      Artırmamız gereken standart yaşam kalitemiz olmalı. Yaşam kalitesi de çok kazanıp çok harcayarak elde edilecek bir şey değil. Hayatta ayakta kalma maliyetiniz, yani standardınız ne kadar yüksek olursa ondan kolay vazgeçemezsiniz.

      Ve mutluluğu onda aramaya başlarsınız, fakat yetmez. Asla yeterli olmaz. Standardı sürekli yükseltmek zorunda hissedersiniz kendinizi.

      Doygunluk noktasına gelince başka arayışlar başlar bu sefer. Paranın, gücün, satın alınabilecek her şeye sahip olmanın aradığınız şeyi getirmediğini görürsünüz.

      Bu kadar yüksek maliyetle ayakta kalma ya da hayatta kalma mücadelesi sırasında insanlığımızı yitiriyoruz. İnsani özellikleri kaybolmuş insancıklar oluyoruz.

      Kazanıp harcamaya bakıyoruz. Dün bizi mutlu eden bir şey ki bu yeni alıp da ilk kez giydiğimiz bir gömlek, ayakkabı, elbise, etek de olabilir bir araba, ev, takı, CD de ya da gittiğimiz bir bar ve orada içtiklerimiz, dinlediklerimiz de. Ertesi gün tüm bunlar bizi mutlu etmemeye başlıyor.

      Mutlulukların tekrar gösterimi reyting getirmiyor. Paraya odaklayarak elde ettiğimiz her şey bir seferlik, bir anlık bizi mutlu kılıyor. Sonrası yeni arayışlar, yeni mutluluk kaynakları, yeni harcamalar.

      Ve her seferinde bir öncekinden daha fazlası…

      Yalnızlığımızı, sorunlarımızı, bağımlılıklarımızı, korkularımızı, endişelerimizi harcayarak çözmeye çalışıyoruz ya da harcama, zenginlik hayalleri ile. Hiçbir sorunumuzun farkına doğrudan varamıyoruz.

      Hayatımız birbirinin aynı tek düze akıp gidiyor avcumuzdan. Bu akıntı içinde de hayatımızdaki hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize inanmaya başlıyoruz. Bu inanç yavaş yavaş olduğu için buna karşı koyamıyoruz da. O zaman nasıl yaşıyorsak öyle yaşamaya devam etmeye başlıyoruz. Her şeyi olduğu gibi kabul edip, değişime direnmeye başlıyoruz.

      Bu noktada da mutsuzluğumuz başlıyor. Mutsuzluğumuzun, huzursuzluğumuzun esas kaynağı bu. Mutsuzluğumuzdan da para kazanıp harcayarak kurtulmaya çalışıyoruz.

      Harcama herkese göre değişiyor. Önemli olan hayatı bir şeyler satın alma üstüne kurmamaktır. Harcama üstüne kurulan bir yaşam sizi tatminsiz kılar. Tatminsizlikse insanı mutsuz kılar.

      Oysa ruhsal tatmin, huzur satın alınacak şeyler değildir. İçinizden gelir. İnsan olmanın niteliklerini tekrar hatırlar ve yaşama geçirirsek parayı amaç olmaktan çıkarabiliriz.

      Başarabiliriz. Paranın hiç mi önemi yok. Para tabi ki önemli. Para ile mutlu olabileceğin bir hayatı yaratabilirsin, olanaklarını artırabilirsin.

      Para mutluluğu satın almaz derler. Alır, hem de nasıl alır. Sizi mutlu edecek şeyleri almanıza yarar para. Ancak diğer taraftan da doğrudur bu söz. Ancak bu parasız kalmak için bir gerekçe değildir.

      Güç, kariyer, ün, şöhret, servet ancak ve ancak istediğiniz duyguları, mutluluğu sağlıyorsa yaşamın tadını artırabilir. Gerisi boştur, boş…

      İnsan parası olmadan da zenginliği yakalayabilir. Zenginlik dediğimiz şey kişiseldir ve ihtiyaçlarınızla, isteklerinizle bağlantılıdır. Zengin olmak için paraya ihtiyacınız yoktur.

      Sahip olduğunuz manevi unsurların değerini bilmek de zenginliktir.

      Sevenler, dostlar, nefes alabilmek, yürüyebilmek, düşünceleri ifade edebilmek. Sahibi olduğunuz her şey sahip olmayan birine göre bir zenginliktir. Bu açıdan bakınca her şey bir zenginlik olabilir. Eninde sonunda parayla da parasız da ihtiyaç duyduğumuz veya sonuçta elde ettiğimiz şey duygularımızdır.

      Mutluluk dediğimiz şey beklediklerinizin ötesine geçmek değil midir? Beklediğinizden fazlasını elde etmeniz sizi mutlu eder. Beklentilerin altında kalmak mutsuz, beklentilerinizi tam olarak yakalamak ise doyum sağlar. Mutlulukları oluşturan şeyler ise küçük küçük mutluklardır.

      Beklentilerinizi yükseltmek yaşam standardınızı da yükseltir. Çıtayı yüksekte tutmak ulaşmayı da zorlaştırır. Bu durumda mutsuzluk kapıdadır.

      Daha önce yaşamadığınız her basit deneyim önce sizi mutlu eder, sonra yetmez olur. Basit bir giysi bile önce size keyif verirken, modeli ve fiyatı ne olursa olsun ilk aldığınız araba sizi mutlu ederken modeller yükseldikçe, fiyatlar arttıkça o keyif duygusunun artık kalmadığını görürsünüz. Bu nedenledir ki para belirli bir süre sonra sizi mutlu etmez. Mutluluğu başka şeylerde aramaya başlar o döngünün başına gelirsiniz. Yine kendinizle baş başasınızdır. Mutluluğu kendi içinizde aramaya başlarsınız. Mekanlarda, arabalarda, takılarda, giysilerde değil, dostlarda, sevdiklerinizde ararsınız. İşte bu sadece gücün, kariyerin, paranın mutluluk getireceğini varsaymanın doğru olmadığının göstergesidir.

      Önce kendiniz dışında mutluluk kapıları ararsınız sonra yine kendinize dönersiniz. Bu dönüşü sağlayan para, kariyer, güç ile elde etmiş olduğunuz yaşanmışlık, tatmin duygusu değil bunların sizi gerçekten mutlu etmeye yetmediğini ve sürekli çıtanın yükseklere çıktığını fakat hala beklediğiniz sonuca ulaşamamış olduğunuzu anlamış olmanızdır. Başka bir şey değildir.

      Gün gelir sahip olmak için yanıp tutuşup da sahip olduğunuz her şey size sahip olur. Ancak her şeyinizi kaybettiğiniz ve dibe vurduğunuz zaman hayat yeniden başlar.

      Sizi güçsüz kılan sahip olduklarınızı kaybetmeniz sizin özgürlüğünüz olacaktır.

      Züğürt Ağa filmini tekrar seyredin beni daha iyi anlayacaksınız.

ZİHİNSEL FİTNESS

      1. Kendinize bakın bakalım son bir haftada, ayda, yılda gereksiz ne harcamalar yapmışsınız?

      2. Ruhsal tatmini harcama yerine nelerde bulabiliriz ve neden bu kadar harcıyoruz?

      3. Züğürt Ağa’dan çıkardığınız ders nedir? Yoksa hala seyretmediniz mi?

      SİMYACI…

      Paulo Coelho “Simyacı”da İspanya’dan yola çıkarak Mısır Piramitlerinin eteklerinde kendi hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun yolculuğunu bize anlatıyordu.

      Simyacı “Mutluluğu nasıl bulacağız?” sorusunu cevaplamamız için bizlere öğütler veriyor ve bilip de unuttuğumuz veya görmezden geldiğimiz bir gerçeği bizlere sunuyordu. Mutluluk ve aradığımız birçok şey aslında yanı başımızda. Bize kalan onu görebilmek sadece…

      Romanda bir bölümde genç çoban güneşle konuşuyordu.

      “…

      –Bunun için Simya var, dedi delikanlı. Her insanın kendi hazinesini arayıp bulması ve daha sonra, daha önceki hayatında olduğundan daha yetkin olmayı istemesi için. Kurşun, dünyanın artık kurşuna gereksinimi kalmayıncaya kadar