Otto Seemann

Yunan ve roma mitolojisi


Скачать книгу

ve Romalı sanatçılar genellikle bu tanrıyı güçlü, yetişkin ve sakallı bir adam olarak tasvir etmişlerdir. Sol bacağının kısalığı, kurnaz gözlerindeki keskin ve sert bakışı ve sıkı ağzı ayırt edici özellikleridir. Simgeleri arasında demirci aletleri, sivri tepeli oval işçi kepi ve işçilere ya da sıradan vatandaşlara özel uzun kıyafeti bulunur.

      Londra ve Berlin’deki birkaç küçük bronz heykelin ve Vatikan koleksiyonunda bulunan yeni keşfedilmiş mermer büstün dışında bu tanrıya ait bahsedilmeye değer hiçbir antik heykel bulunmaz. 21. Şekil’deki gravür, British Museum’daki mermer bir heykele aittir.

      10. Hestia (Vesta):

      Kronos ile Rhea’nın kızları olan Hestia, isminden ne İlyada’da ne de Odysseia’da bahsedildiği için genellikle görece geç bir dönemde saygı görmüş olmalıdır. Hestia, konutların güvenliğini sağlar ve bütün insanlığın koruyucu meleğidir. Bunun sonucu olarak aile yaşamının merkezi olan evdeki ocağın tanrıçası olarak görülür. Ocak, modern yaşamla kıyaslandığında antik insanlar için son derece önemliydi. Sadece yemeklerin hazırlanmasını sağlamakla kalmıyor, evin kutsal sunağı olarak da saygın bir yere sahipti. Üstüne meskenle ilgili tanrıların heykelleri konulurdu. Eski ataerkil âdetlere göre evin babası ve rahibi, ev yaşamıyla ilgili tüm önemli günlerde burada kurban adardı. Hiçbir adak, bütün ev hayatının tam anlamıyla merkezinde olan Hestia’nın payı olmadan tanrılara sunulmazdı.

      Üstelik devlet ailelerden oluştuğu için ev çevresinin tanrıçası doğal olarak her siyasi topluluğun koruyucusu oluyordu. Bu nedenle Yunan devletlerinde, Prytaneum ya da yönetim kurulu makamı Hestia’ya tahsis edilmişti. Burada bir sunağı bulunuyordu ve üzerinde her zaman ateş yanardı. Anavatandan yeni yurtlar arayışı içinde ayrılmak üzere olan koloniciler her zaman bu sunaktan bir parça ateş alırdı. Bu, koloniler ile ana yurt arasında kurulan manevi bağın hoş bir göstergesiydi.

      Prytaneum’un ocak ateşi, devlet üyelerine büyük bir aile olduklarının gözle görülür ve aleni bir işaretini veriyordu. Bu sebeple Delfi tapınağındaki Hestia, Yunanlar için ulusal bağlarında ve ibadetlerinde birlik oldukları anlamına geliyordu. Bu tapınaktaki sunağı, kâhinin mağarasının önündeki salona yerleştirilmişti. Üzerine meşhur omphalos (yeryüzünün göbek deliği, keza tanrıçanın amblemi) yerleştirilmişti. Böylece Delfi, Yunanlar tarafından tüm yeryüzünün merkezi olarak görülüyordu. Burada da Hestia onuruna sürekli bir ateş yanar durumdaydı. Tanrıçanın karakteri, alevin kendisi kadar saf ve lekesizdi. Her ne kadar hem Poseidon hem de Apollon tarafından baştan çıkarılmaya çalışılsa da bakire kalmıştı. Ayrıca adına yapılan dinsel törenler de sadece iffetli bakireler tarafından gerçekleştirilebilirdi. Her tapınakta belirli bir yer edindiği için Yunanistan’da kendi adına ayrı bir tapınağa sahip olmadığını görüyoruz.

      Vesta’ya ibadet etmek Romalıların sosyal hayatında çok daha önemli bir yere sahipti. Numa Pompilius tarafından inşa ettirildiği düşünülen en eski tapınağı Forum’un karşısındaki Palatino Tepesi’nin yamacında bulunur. Daire biçiminde inşa edilmiş ve orta büyüklüktedir. Aslında üstü kapalı bir ocaktan biraz daha büyük görünür. Devletin varlığının sembolü olan ebedi ateş sürekli yanar vaziyettedir. Burada önceleri sayıları dört olan ancak sonra altıya çıkarılan bakireler tarafından ayinler gerçekleştirilirdi. Başlıca görevleri kutsal ateşi beslemek ve Roma halkının refahı için tanrıçanın sunağında dua etmekti. Kutsal alevin sönmesi büyük bir belanın geleceğini haber veren bir kehanet olarak görülürdü. Buna sebep olan ihmalkâr rahibe için katı cezalar vardı. İffetli rahibeleri seçme işi Pontifex Maximus’un sorumluluğundaydı. Her zaman en iyi Romalı ailelerin altı ila on yaşları arasındaki kızlarından seçilirdi. Otuz yıl boyunca kutsal görevlerine bağlı kalırlardı ve bu süre boyunca bakireliklerini sıkıca korumak zorundaydılar. Otuz yılın tamamlanmasının ardından sivil hayata dönerler ve isterlerse evlenmelerine izin verilirdi.

      Vesta’nın bir başka mabedi ise Latinlerin başkenti olan Lavinium’daydı. Burada Romalı konsül üyelerinin göreve başladıktan sonra dinsel bir adakta bulunmaları gerekiyordu. Vesta festivali 9 Haziran’da kutlanıyordu. Romalı kadınlar festivalde çıplak ayakla tanrıçanın tapınağına hac ziyaretinde bulunmayı ve onun huzuruna yiyecek adamayı alışkanlık haline getirmişlerdi.

      Romalıların ev hayatında ocak ile ocak tanrıçası Vesta, Yunanlar arasındaki kadar önemli bir yer edinmişti. Vesta’ya tapınmak hayatın gündelik ihtiyaçlarını sağlayan ve tanrılar konusunu kapatmadan önce hakkında daha fazla bahsedeceğimiz merhametli, koruyucu mesken tanrılarından Penates ile yakından ilişkilendirilmiştir.

      İffetli ve saf karakterine uygun olarak Vesta, sanatta en katı türden ahlaki saflık ifadesiyle temsil edilebilirdi. Genellikle oturur ya da ayakta durur vaziyette ve yüzünde düşünceli ve ağırbaşlı bir ifadeyle betimlenir. Başlıca simgeleri arasında adak tası, meşale, toprağa şarap dökmek (işret) için kullanılan kepçe ya da küçük bir kap ve asa bulunur. Karakterinin yüceliğinin ve kutsallığının sonucu olarak daima tamamen giyinmiş vaziyette tasvir edilmiştir. Bu da antik dönemlerde tanrıçanın neden bu kadar az heykelinin bulunduğunu açıklayabilir. Dolayısıyla Roma’da Prens Torlonia’nın özel koleksiyonuna ait Vesta Giustiniani gibi mükemmel bir örneği günümüze ulaştığı için kendimizi şanslı hissedebiliriz. Yunan sanatının en iyi dönemine ait orijinal bir eser olduğu düşünülür. Heykelde tanrıça sakin bir pozda ayakta durmakta, sağ elini bir tarafına dayamış, sol eli ise sanki tüm insanlığa dua ve tefekkürlerini yönlendirmeleri gereken yeri vurgulamak istercesine anlamlı bir biçimde gökyüzünü işaret etmektedir (22. Şekil).

      22. Şekil: Vesta Giustiniani. Torlonia Koleksiyonu.

      11. Janus:

      Romalıların en önemli tanrıları arasında Yunanların neredeyse hiç bilmediği bir ilah olan meşhur Janus bulunur. Özgün kişiliği bakımından muhtemelen bir ışık ve güneş tanrısıdır. Aslında Jana ya da Diana’nın erkek emsalidir ve bu sebeple Yunanların Apollonu’na çok benzer. Doğadan edindiği özgün kişiliğini koruduğu müddetçe tüm tohumların ve başlangıçların tanrısı olarak görülmüştür. Sonuç olarak Romalıların hem kamusal hem de özel hayatı üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Kişiliğine dair, görüntüsünden doğan en önemli özelliklerin bazılarından bahsetmekle yetinmeliyiz. Öncelikle Janus zamana dair tüm başlangıçların tanrısıdır. İlk ayına onun isminden esinlenerek January (Ocak) denilen ve kendisine adanan yeni yılı başlatır. Bu sebeple yılbaşı günü (Kalenda Januaria19) onun en önemli festivalidir. Bu kutlama gününde evler ve kapılar çelenkler ve defne dalları ile süslenir. Defnenin tüm kötü büyü ve hastalıklara karşı kuvvetli bir etkisinin olduğuna inanılır. Akrabalar ve dostlar birbirlerine küçük hediyeler alıp (çoğunlukla defne yapraklarına sarılmış olan hurma ve incir gibi şekerlemeler) yeni yıl için iyi dileklerde bulunurlar. Tanrıya da pasta, şarap ve tütsü sunulur; heykelleri taze defne dallarıyla süslenirdi. Janus her ayı başlattığı için bu sunuş ve tören her ayın başında tekrarlanırdı.

      Kalends20 Juno için kutsal sayıldığı için Janus’a Junonius ismi de verilmiştir. Benzer biçimde, Janus’un her günü başlattığı düşünüldüğünden kendisine Matutinus Pater yani “sabah ışığının babası” denilir. Diğer yandan sabahları kapılarını açıp akşamları kapattığı cennetin kapıcısı olarak da karşımıza çıkar.

      Zamana dair tüm başlangıçların tanrısı olmasından kısa süre sonra, insan etkinliklerine dair tüm başlangıçların efendisi ve koruyucusu halini