idi nâle-î seher-hîz.
Bir sohbet idi sükûnet-engîz,
Hoş yatmışıdık çemende bî-hâb!..
Çökmüştü havâya reng-i sünbül,
Her gonce verirdi neş’e-i mül,
Girmiş idi cûybâra bülbül.
Sandım ki eder tebessüm ol gül,
Vurmuş yüzüne meğerse mehtâb!..
Bir feyz-i latîfi varki, bilmem!..
Çeşmimden akan sirişk-i pür-sem,
Vechinde dururdu ayn-i şebnem;
Leb-beste iken o şûh-ı gülfem,
Dendânı olurdu dürr-i nâyâb.
Geçmezdi o gönce gülşeninden,
Hoşnûd idi ya’ni meskeninden;
Rengâver idi nişîmeninden,
Etmezdi güzâr gerdeninden,
La’linde dururdu bâde-î nâb.
Hem âlemi fêth matlebinde,
Hem nâzik o rütbe meşrebinde;
Kim nısfı kalır iken lebinde,
Bir nısfı da zîr-i gabgabinde,
Yek cür’a ile düşerdi bîtâb!..
Oldukça karîb-i bezm-i işret,
Ruhsârını setr ederdi humret;
San humret ederdi kesb-i sûret;
Çeşmâne gelüb nıkâb-ı hayret,
Görmezdi o nâzenîni ahbâb.
Meyden kızarıp o vech-i mahzûn,
Gûyâ ki olur hicâbı efzûn.
Arz eyler, edüp onunla meşhûn,
Mînây-ı tehîyi câm-ı gülgûn:
Bir bûse demek o ayn-i nûşâb.
Gülbûse-i iltifâtı gûyâ
Ol sûret ile ederdi îmâ;
Ben de buna karşı, bi-mehâbâ,
Kılmakla peyâpey arz-ı sahbâ
Sûz-i dilimi ederdim işrâb.
Ol şâh-ı cihanı Zât-i Yezdân10
Kılmış bu cihanda şâh-ı hûbân;
Vîrân-ı celâli hüsn-i Îrân,
Nâlan gazabiyle mülk-i Efgan,
Kalsa nola pençesinde Pencâb?..
Vechi görünürdü ahterinde;
İklîl idi kevkebi serinde;
Bahtı yazılıydı efserinde;
Zâhirdi cemâl her yerinde,
Esyâda misâl-i Rabb-ül-erbâb.
Ben hemdem idim o mehle bir şeb;
Olmuşdum o nûr ile lebâleb;
Gelmişdi vücûda rûh-ı matleb;
Hurşîd idi tâli’imde kevkeb.
Mehtâb idi âleminde şebtâb!..
Ol şû’le-i dilfirîbi gûyâ
Kesb etmeğe serbeser müheyyâ,
Nâzır duruyordu cümle eşyâ
Olmuşdu bana rakîb dünyâ,
İskender idi ne lâzım ıtnâb!..
Rokzan
(hod-be-hod)
Dikkatde devâmı ol cemâle
Bahşetmede kuvvet ihtimâle!..
Bir gün edecek bu bî-necâbet
Rokzân’a da gaalibâ rekaabetî…
Mevki’leri âşıkaane mevki’,
-Ma’şûkaane desem de vâkı’-
Olmuş idiler çemende hemdem!..
Eyler mi buna tahammül âdem?..
İşte yine, kim bilir, ne bekler?..
Mev’idleri hep de böyle yerler!..
Bilmem ki ne var miyanlarında?..
Hiç kimse de yokdu yanlarında!..
Fikri ile zâhır oldu gayret,
Elbette değişmeli bu sûret!..
Nâkıs mı ya bende şân ile ân!..
Ben, bak, çekemem bu hâli bir ân!..
Elbette bozulmalı bu ülfet,
Mutlak beni sevmeli o âfet!..
İllâ ederim cihânı sûzân.
(Sumru’ya takarrub ederek)
Dilber Melikem, nedir bu?..
Sumru
(mütelâşiyâne)
Rokzan…
Rokzan
Tenhâ tenhâ nedir bu âlem?..
Sumru
Zannım sana vâsıl oldu nâlem.
Rokzan
Bir şi’r idi duyduğum, musaffâ.
Sumru
Bir âh idi ettiğim, mukaffâ.
Rokzan
Kimdir acaba sebeb o âha?..
Sumru
Esbabını sormalı ilâha!..
Rokzan
Hükmünde iken bütün halâyık,
Bir âliheye keder ne lâyık?.,
Emretse ferişte-i fusûle
Bin subh-ı safâ gelir husûle.
Hurşîd-i emel olub şitâbân,
Eyyamınızı ederdi tâbân.
Sumru