Abdülhak Hamit Tarhan

Eşber


Скачать книгу

      Zîrâ o kadar soğuk bu herze!..

      Rokzan

      Çıkmakdı meram taht-ı Rûm’a,

      Nezdinde sebeb bu serfürûma!..

      Emretse, esiri, ol perîzâd.

      Eyler seni bir kılıçla âzâd.

      Olsan da, ya olmasan da kaail,

      Rokzan olacak o şâha nail.

      Etsen de, ya etmesen de gavgaa,

      Kaysar seni istemez!..

      Sumru

                                                                                      Dirîğâ!..

      Bîçâre kadın tecennün etmiş!..

      (gülerek)

      Cinnette ise tefennün etmiş!..

      Sûzân-ı hased o kalb-i hâsid,

      Ondan geliyor bu aşk-ı fâsid.

      (güldükten sonra)

      Ancak yine ihtiyat lâzım;

      Bizzât olalım huzura âzim.

PERDE

      İKİNCİ PERDE

      Lâhur civarında İskender’in karargâhında çadırı

BİRİNCİ MECLİS İSKENDER, SUMRU

      İskender

      Dâim değil eski müjdeberler;

      Gaayet kötü aldığım haberler.

      Duydum ki birâderin de gûyâ

      Harbe oluyor imiş müheyyâ.

      Sumru

      İkbâlini eylemişler ihbâr.

      Zâhir ki onun nasîbi idbâr;

      Nusrat da senin mukadderindir.

      İskender

      Lâkin acırım birâderindir.

      Te’yîd-i devâm-ı sulha mahzâ

      Sensin edecek o merdi irzâ.

      İhtâr ediver, kanâat etsin;

      Ceng etmiyelim, itaat etsin.

      Nâ-hak yere, söyle, akmasın kan.

      Mahcûb oturur gazabla kalkan.

      Hiç ibreti yok mu şöhretimden?..

      Gaafil mi o yoksa kudretimden.

      Sumru

      Karşı duracaksa, bence, haklı.

      İskender

      Yok farz olunur o halde aklı.

      (gülerek)

      Karşı duracak; fakat kazanmaz!..

      Serkeş gezen ölmeden uzanmaz.

      Sumru

      Tâcı düşecek, ne yapsın Eşber?..

      Nefsi küçük; amma hakkı ekber.

      Her âcizi her kavi vurur mu?..

      Vursun diyelim; zebun durur mu?..

      Sen mülküne gir o nâtüvânın,

      Emlâkini al da bî-nevânın,

      Hem sonra itâat emret, a’lâ!..

      (güler)

      Galibsin onun için mi?..

      İskender

                                     Aslâ.

      Maksûdum izâle-i haleldir.

      Sumru

      (handan)

      Tevhîd-i revâbıt-î mileldir!..

      İskender

      Sence emelim değil ya pinhân:

      Pek çok geliyor cihâna şafrân.

      Sumru

      Eşber, o yegâne-î zamandır;

      Kardeş diye söylemem, yamandır…

      İskender

      Nezdimde fazâili müsellem

      Sumru

      En sonra senin olub da âlem,

      Her sûyuna eylesen isâbet,

      Senden o yine çekinmez elbet,

      Harp istemiyorsan, etme şiddet

      Serdârlara ver emr-i avdet;

      Pencâba giden talîa dönsün.

      İskender

      Dönsün de birâderin övünsün…

      (mekânetle)

      Nefsimce benim değil bu da’vâm;

      Maksûd hep ittihâd-ı akvâm;

      Emlâkime olsa mülkü merbût

      Elbette olur idâre mazbût

      Sumru

      (handan)

      İllâ bu harîk olunmaz ıtfâ.

      İskender

      Fikrimce benim, ne lâzım ihfâ!..

      Bir Pâdişeh elverir cihâne.

      Sumru

      Feth etmek için ne hoş bahâne…

      İskender

      Ben feth-i cihan azîmetinde,

      Rabteylemedim mi Rûmu Hinde?..

      Deryâları etmedim mi tezvîc,

      Şâhıkları kılmadım mı tetvîc?..

      Oldu, taşınub ulûm-i Yûnân,

      Nevreste-i Hinde ayni cânân;

      Etti, dökülüp letâif-î Sind,

      Allâme-i Kûmu âşık-î rind.

      Az çok nefes aldı ehl-i irfân;

      Meyl-i heves etti feylesûfân.

      Düştü, işi hatmedince ordu,

      Her bir ere bir nigâr-ı Hindû.

      Bir de bana gel; ya ben ne buldum?..

      Sultân-ı cemâle nâil oldum…

      Ben mülkünü aldım ondan; ammâ

      Efkârımı da o etti yağmâ.

      Kılmakla bana nigâhı rağbet,

      Dünya kadar eyledim mahabbet…

      (Dikkatle Sumru’ya bakar. Sumru düşünür.)

      İskender’e, böyle anlı şanlı,

      Dünyâ gibi sen de ol nişanlı.