Zîrâ o kadar soğuk bu herze!..
Rokzan
Çıkmakdı meram taht-ı Rûm’a,
Nezdinde sebeb bu serfürûma!..
Emretse, esiri, ol perîzâd.
Eyler seni bir kılıçla âzâd.
Olsan da, ya olmasan da kaail,
Rokzan olacak o şâha nail.
Etsen de, ya etmesen de gavgaa,
Kaysar seni istemez!..
Sumru
Dirîğâ!..
Bîçâre kadın tecennün etmiş!..
(gülerek)
Cinnette ise tefennün etmiş!..
Sûzân-ı hased o kalb-i hâsid,
Ondan geliyor bu aşk-ı fâsid.
(güldükten sonra)
Ancak yine ihtiyat lâzım;
Bizzât olalım huzura âzim.
İKİNCİ PERDE
Lâhur civarında İskender’in karargâhında çadırı
İskender
Dâim değil eski müjdeberler;
Gaayet kötü aldığım haberler.
Duydum ki birâderin de gûyâ
Harbe oluyor imiş müheyyâ.
Sumru
İkbâlini eylemişler ihbâr.
Zâhir ki onun nasîbi idbâr;
Nusrat da senin mukadderindir.
İskender
Lâkin acırım birâderindir.
Te’yîd-i devâm-ı sulha mahzâ
Sensin edecek o merdi irzâ.
İhtâr ediver, kanâat etsin;
Ceng etmiyelim, itaat etsin.
Nâ-hak yere, söyle, akmasın kan.
Mahcûb oturur gazabla kalkan.
Hiç ibreti yok mu şöhretimden?..
Gaafil mi o yoksa kudretimden.
Sumru
Karşı duracaksa, bence, haklı.
İskender
Yok farz olunur o halde aklı.
(gülerek)
Karşı duracak; fakat kazanmaz!..
Serkeş gezen ölmeden uzanmaz.
Sumru
Tâcı düşecek, ne yapsın Eşber?..
Nefsi küçük; amma hakkı ekber.
Her âcizi her kavi vurur mu?..
Vursun diyelim; zebun durur mu?..
Sen mülküne gir o nâtüvânın,
Emlâkini al da bî-nevânın,
Hem sonra itâat emret, a’lâ!..
(güler)
Galibsin onun için mi?..
İskender
Aslâ.
Maksûdum izâle-i haleldir.
Sumru
(handan)
Tevhîd-i revâbıt-î mileldir!..
İskender
Sence emelim değil ya pinhân:
Pek çok geliyor cihâna şafrân.
Sumru
Eşber, o yegâne-î zamandır;
Kardeş diye söylemem, yamandır…
İskender
Nezdimde fazâili müsellem
Sumru
En sonra senin olub da âlem,
Her sûyuna eylesen isâbet,
Senden o yine çekinmez elbet,
Harp istemiyorsan, etme şiddet
Serdârlara ver emr-i avdet;
Pencâba giden talîa dönsün.
İskender
Dönsün de birâderin övünsün…
(mekânetle)
Nefsimce benim değil bu da’vâm;
Maksûd hep ittihâd-ı akvâm;
Emlâkime olsa mülkü merbût
Elbette olur idâre mazbût
Sumru
(handan)
İllâ bu harîk olunmaz ıtfâ.
İskender
Fikrimce benim, ne lâzım ihfâ!..
Bir Pâdişeh elverir cihâne.
Sumru
Feth etmek için ne hoş bahâne…
İskender
Ben feth-i cihan azîmetinde,
Rabteylemedim mi Rûmu Hinde?..
Deryâları etmedim mi tezvîc,
Şâhıkları kılmadım mı tetvîc?..
Oldu, taşınub ulûm-i Yûnân,
Nevreste-i Hinde ayni cânân;
Etti, dökülüp letâif-î Sind,
Allâme-i Kûmu âşık-î rind.
Az çok nefes aldı ehl-i irfân;
Meyl-i heves etti feylesûfân.
Düştü, işi hatmedince ordu,
Her bir ere bir nigâr-ı Hindû.
Bir de bana gel; ya ben ne buldum?..
Sultân-ı cemâle nâil oldum…
Ben mülkünü aldım ondan; ammâ
Efkârımı da o etti yağmâ.
Kılmakla bana nigâhı rağbet,
Dünya kadar eyledim mahabbet…
(Dikkatle Sumru’ya bakar. Sumru düşünür.)
İskender’e, böyle anlı şanlı,
Dünyâ gibi sen de ol nişanlı.