şeyde sükûta mâil oldum;
Âhımla zevâle kaail oldum.
Ârâmgehim nihâl-i zeytûn.
Dîdâr-ı latîf-i sulha meftûn.11
Rokzan
Yenmiş sizi hasmınız emeksiz.
Teslîm olacaksınız demek siz.
Sumru
Yenmiş beni âh o tâ ezelden,
Azminde sipihr-i lem-yezelden!..
Nâhîd-i kazâda kısmet olmuş,
Gûyâ o zaman bu ay tutulmuş!..
Rokzan
(biraz hazm ile)
Mahzun yüzünüz o mâh-ı muğber!..
Vâkıf mı bu sûz-i kalbe Eşber?..
Nâmûsunu etmeyin ferâmûş.
Eyler onu hûnunuzla hâmûş!..
Sumru
İşte o zaman kopar kıyâmet!..
Hep doğduğuna eder nedâmet.
Deryâ gibi cûş eder de kanlar,
Âlemler olur batup çıkanlar.
İskender olur da âhız-i sâr.
Kalmaz bu cihanda Hind’den âsâr.
Lâyık şu ki arzedüp uhuvvet,
Olsun o da nâil-î fütüvvet.
Rokzan
(hiddetlice)
Eyler mi hiç ol dilîr-i meşhûr,
Bir nefsi içün fedây-ı cumhûr?..
Hemşîresi de bu yolda hattâ
Elbette olur onunla hemtâ.
Ma’şukuna olmak üzere mâlik,
Olmaz o reh-i sakîme sâlik.
Gösterdiği sûziş olsa müşted
Hem hâin olur o, hem de mürted!..
Sumru
Meyl etdi benim gibi garîbe;
Meş’al o ziyây-ı dilfirîbe,
Tâ haşre kadar yanar bu gözler.
Rokzan
Hayrân ediyor beni bu sözler.
Sevdâ gibi ahdiniz süreksiz;
Şâyeste sayılsanız yüreksiz.
Mülkü edecek olursa teshîr,
Etmekle onu yolunda te’hîr,
Harb etmek idi merâm-ı aksâ;
Ahdeyledinizdi siz; hususâ
İskender’e ben haber götürdüm!..
Sumru
Peyman ne demek?.. O Şâhı gördüm.
Meze oldu içimde küfr-ü-îmân;
Birleşdi gözümde derd-ü-dermân!..
Rokzan
(Birdenbire parlayarak)
Öyleyse gebermedir vazîfen!..
Birleşmiş olur döşekle medfen.
Sumru
(mütehayyir ve mütehevvir)
Şiddet neden eyliyor ya neş’et?..
Haddin mi senin bu yolda cür’et?..
Sen kim oluyorsun?..
Rokzan
(mütemeddih)
Aslı kisrâ,
Hemşîre-i hâkim-i Buhârâ,
Meydân-ı kıtalden girîzân,
Dârâ kızıyım, adım da Rokzân.
Sumru
Sen mi?..
Rokzan
Kulunuz!..
Sumru
Benim nedîmem?..
Rokzan
Sultân idi künye-î kadîmem;
Sultân olacak yine karîben!..
Senden hele çok şerefliyim ben.
Gülşende misâl-i nûr-i hurşîd,
Mastûr yüzümde nâm-ı Cemşîd!..
Sumru
Cemşîd kızı, aman… Ne dersin?..
Rokzan
Yâ duhter-i rez mi zannedersin?..
Sumru
Anlat bu ne devr-i istihâle?..
Bâis ne bu inkılâb-ı hâle?..
Kasdın ne idi mücâveretden,
Keşmîre kadar muhâceretden?..
Hem terk-i vatanla azm-i gurbet,
Hem sonra bizimle kesb-i nisbet?..
Bir câriyeyim deyüp mukaddem,
Hidmetle sarâyımızda ber dem.
İhrâz-ı nigâh-ı mahremiyyet,
Ibrâz-ı vazîfe-i hamiyyet
Her şeyde bize itâaten ram,
Her yerde bizimle seyr-ü-ârâm;
Hicrân-u-vusâlde hem-efkâr,
Ma’şûku bizimle yâd-u-tezkâr;
Bizden ederek bu gün şikâyet,
Dârâ kızıyım demek nihâyet!..
Evvel ne idi?.. Nedir bu ikrâr?..
Anlat bize; etme ketm-i esrar.
Rokzan
Vaktâ ki – Ayas – da çeng-ber-çeng,
Kisrâ ile Kaysar etdiler ceng,
İfrît-i şafak likaay-ı heycâ
İskender’i etdi pây-bercâ;
Hicran ile ayrılıp pederden,
Rehyâb-ı firâr idim kederden.
Bilmem ki neye müşâbehetde.
Gavgaa oluyordu her cihetde!..
Sahra sahra tebâüd etdim,
Âhû gibi hep Hatâya gitdim.
Almışdı reh-î firân sayyâd,
Dağdan, dereden gelirdi feryâd!..
Zulmet gibi serbeser suvâri,
Tutmuştu cüyûşu her civâri.
Fersah fersah koşub uzaldım,
Ancak yine içlerinde kaldım!..
İskender, o peyker-î sitemkâr,
Ol