Lütfü Şehsuvaroğlu

Ordusunu Arayan Kumandan


Скачать книгу

bazen her biri bir yere dağılmış halkalar…

      HAYATI

      “Ahşap Konak”tan sokaklara; şehirli, bohem ve aristokrat Müslüman

      26 Mayıs 1905 – 25 Mayıs 1983

      Kahramanmaraş’ın köklü bir ailesinden gelen Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in büyükbabası, mahkeme reisliğinden emeklidir ve Çemberlitaş’taki konağı, şairin çocukluğunun geçtiği, hayatında önemli bir yer işgal eden yerdir. Bu konak doğrudan Necip Fazıl’ın şiirinin de ilham kaynağı olmuştur. Anne, sevgili, şehir, hafakanlar, tarih çoğu zaman bu konak etrafında dönen motiflerdir.

      Necip Fazıl, ilköğrenimini ve ortaöğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebinde (Askerî Deniz Lisesi) tamamladı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa’da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Fransa’daki fikir ve sanat ortamı ile bohem ilişkiler, şairin hayatında önemli değişiklikler yaptı.2

      Özellikle Fransız şair Bodler’in etkisinde kalan şair, aynı zamanda şiir dünyasının harcını sokak, şehir, kadın, hafakan, daüssıla, karanlık ve daha birçok temel kavramla birlikte bizzat yaşayarak karmaktadır.3

      Daha Fransa’ya gitmeden on yedi yaşında şiir yazmaya başlayan Necip Fazıl, Yahya Kemal’in, Fuad Köprülü’nün, Halide Edip’in, Yakup Kadri’nin yazdığı “Yeni Mecmua”da şiirler yazar. Fransa’ya gitmeden önceki şiiri ile döndükten sonraki şiiri mukayese edildiğinde görülecektir ki gerçek Necip Fazıl’ın ruh dünyası, zaten ruhçu şiire mütemayildir.

      Türkiye’ye döndükten sonraki yıllarda Robert Kolejinde, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde, Konservatuvarda ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde hocalık yapar.

      1934 yılından itibaren hayatında köklü değişiklikler olur. Şeyh Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve mistik düşüncelere açık şairde tasavvufi derinlik daha da artar. “O ve Ben”, “Halkadan Pırıltılar” yanında tiyatro eserleri bu dönemde edebiyatımıza kazandırılır.

      “Tohum”, “Para”, “Bir Adam Yaratmak” gibi tiyatro eserleri büyük ilgi görür.4

      İsmet İnönü’nün tek parti dönemine rastlayan “Büyük Doğu” devrinde yazdığı yazılar sebebiyle sürekli mahkeme koridorlarındadır. Yüzlerce yıl hapis cezası talep edilir. Bazı yazıları nedeniyle mahkûm da olur.5

      Hapishane hatıralarını “Cinnet Mustatili” (bir başka baskıda “Yılanlı Kuyudan”) adlı eserinde toplar. Atlara çok tutkun olan Necip Fazıl, 1957’de “At’a Senfoni” adlı eserini yazar. Türkiye Jokey Kulübünün sponsor olduğu kitap, atlara olan sevdayı aktarırken yine de sipariş kitabı olmaktan kurtulamaz.

      Yazılarını “Büyük Doğu” mecmuasından başka “Yeni İstanbul”, “Son Posta”, “Babıali’de Sabah”, “Bugün”, “Milli Gazete”, “Hergün” ve “Tercüman” adlı gazetelerde yayımlatır.6

      Uzun yazı hayatı boyunca bir kitaplık dolusu kitap neşreden Necip Fazıl, mücadele dolu hayat hikâyesini “Babıali”, “O ve Ben”, “Kafa Kâğıdı” gibi eserlerinde anlatmıştır.

      1980’de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü, 1981’de Millî Kültür Vakfı Armağanı’nı (İman ve İslam Atlası), 1982 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’nü alan Necip Fazıl Kısakürek, Türk Edebiyatı Vakfınca İstanbul’da Şairlerin Sultanı (Sultan-ı Şuara) unvanıyla da ödüllendirilmiştir.7

      1983 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştuğunda bile hâlâ süren mahkemeleri olan Sultan-ı Şuara (Şairlerin Sultanı) Necip Fazıl, üç katlı ahşap ev, Babıali ve hapishane arasında zengin bir hayat yaşadı.8

      Mahkemelerle, “Büyük Doğu” ve “Ağaç” isimli dergileri yayımlamakla, İnönü-Menderes-Demirel-Erbakan-Türkeş gibi siyasi liderlere misyon yüklemekle, konferanslarla, derslerle ve polemiklerle geçen koca bir ömür…

      Şair, ruh köküne anlamlı bir mihver oluşturmak için Abdülhakim Arvasi’nin eteğinden tutuyor.

      Hayatı ve eseri arasında tercih yapılamayan sanatkâr olarak kumandan, “Büyük Doğu” ordusunu biraz da mahkeme salonlarında inşa etti.

      HAYATTAN ESERE

      Edebiyatın Her Dalında O Var

      Necip Fazıl, edebiyatın hemen her dalında eser vermiş, komple bir sanatçımızdır. Şiirden başlayarak; roman, hikâye, tiyatro, senaryo, deneme dallarında eserler yazan Necip Fazıl aynı zamanda “İdeolocya Örgüsü” gibi eserleriyle kendine mahsus bir ideoloji kuran, “Büyük Doğu” ve çıkardığı gazete ve dergilerle de gazete yazarlığında orijinal bir kalem olarak boş bırakmadığı bir saha olmayan neredeyse tek yazarımızdır.

      Necip Fazıl, her şeyden önce bir şairdir. Annesiyle ilgili bir hatırası vesilesiyle şair olmaya karar veren Necip Fazıl, şiirinde Türk edebiyatında o güne kadar işlenmiş birçok temaya eğilir. Türk şiirine kattıklarını diğer edebiyat sahalarında verdiği eserlerle de zenginleştirmeye çalışmışsa da bu sahalarda şiirindeki kadar -tiyatro hariç- zirveyi tek başına elde ettiği söylenemez. Tiyatro eserleri, devrinde en meşhur tiyatrocular tarafından sahneye konmuştu. Meşhur tiyatro Üstad’ı Muhsin Ertuğrul, Üstad Necip Fazıl için âdeta tiyatrocu olmuş gibidir. Ertuğrul için Necip Fazıl’ın eserlerini sahneye koymak, sanki kendi hayatına fazlasıyla anlam katan bir şeydir.

      Sultan-ı Şuara

      Altmış yıl boyunca şiir yazan Necip Fazıl daha ömrünün gençlik çağlarında Üstad olarak anılmaya başlanır; bütün edebiyat çevrelerinde en çok tartışılan adam olur. Kaldırımlar şairi, hafakanlar şairi, ben’in şairi, mistik şair, ruhçu şair, ömrünün son yıllarında Türk Edebiyatı Vakfı tarafından düzenlenen törenle Sultan-ı Şuara unvanını kazanır. Daha 1921 yılında Darülfünunda iken yazdığı şiirleri “İkdam” gazetesindeki Yakup Kadri’ye götürürdü. 1922 yılında “Yeni Mecmua”da ilk şiirleri yayımlanır. Yine aynı yıl “Vakit”te gazeteciliğe başlar. Şiirleri bu yıldan itibaren “Anadolu” dergisinde de yayımlanır. 1924’te Fransa’ya felsefe tahsili için gönderilir ama burada Paris gecelerini yaşayan Üstad, felsefe tahsili yerine bir nevi Bodler’in hafakanlar ve şiir tahsilini kendi kendine yapar. Paris’teki bohem hayatı doğrudan şiirine yansır.

      Döndüğünde şiirleri “Millî Mecmua” ve “Hayat”ta çıkmaktadır. 1925’te “Örümcek Ağı” adlı şiir kitabı yayımlandığında artık o, meşhur bir şairdir. 1928’de “Kaldırımlar” kitap hâlinde yayımlanır ve şöhretin zirvesine çıkan Necip Fazıl, “Cumhuriyet” gazetesinin Peyami Safa yönetimindeki “Sanat” sayfasında şiir ve hikâyelerini yayımlatır.

      1934, Seyyid Abdülhakim Arvasi ile şöhretli genç şairin karşılaştığı yıldır. Eyüp’teki dergâh artık bu şöhretli şair tarafından sıklıkla ziyaret edilmektedir. Artık şiir, cüce şairlerin uğraş alanıdır.

      Bu dönemeçten sonra Necip Fazıl, artık