ibaretti.
Oğuz ili yirmi dört boydan mürekkepti. Bir adamın kim olduğunu tanıtmak için ‘Hangi boydansın?’ diye sorulurdu. O da mesela, ‘Beydili boyundanım.’ derse hangi aileye mensup olduğu anlaşılmış olurdu. ‘Boy’ eski Oğuzlarda ailenin en büyük ve en çok tesanütlü olan dairesiydi. Fakat eski Oğuzlarda bugünkü Avrupa milletlerinin aksine olarak boy ismi şahsi addan evvel gelirdi.
Salor, Kazan, Yükdürür, Amen gibi (Dede Korkut kitabı)… Bunlardaki ‘Salor’ ve ‘Amen’ tabirleri birer Oğuz boyunun adıdır.
Şu kadar var ki Macarlarda da aile ismi şahsi addan evvel gelir. Bu benzeyiş de Türklerle Macarlar arasında kadim bir münasebet olduğunu gösterir.
Bununla beraber, Eski Oğuzlarda boy adının şahsi isimden sonra geldiği de görülmüştür: Yunus Emre, Tapdık Emre gibi. Emre bence Oğuz boylarından ‘Emre’dir ki bugün Emrali demekteyiz. O hâlde Türklerde de bugünkü Avrupa milletlerinin isimlerine benzer adlara rast gelmiş oluruz.
2. Soy devri: Boyların inhilalinden sonra onların yerine ‘soy’lar gelir. Bu devrede soy ismi evvel getirilir, ondan sonra ‘oğlu’ yahut ‘oğullarından’ tabiri, bundan sonra da şahsi ad getirilirdi. Karaman oğlu Mehmet Bey, İsfendiyar oğlu Şemsi Paşa, Aydın oğullarından İsa Paşa gibi. Soyadı soyun müessisi olan bir dedenin adına istinat ederdi. Türkler İslam devletleri arasında ‘boy’ teşkilatını kaybettikten sonra, bu ikinci devir başladı.
3. Osmanlı devri: Osmanlı devrinde ‘oğul’ yerine ‘zade’ tabiri getirildi. Bekir Paşazade Tevfik, Müftizade Osman, Kâtipzade Hasan gibi. Bugün ekseriyetle bu şekil muteberdir. Fakat Türkçülük cereyanından sonra yeniden ‘zade’ yerine ‘oğul’ kullanılmaya başlamıştır.
4. Muhles devri: Dördüncü devirde aile adı yerine şahsi addan sonra ‘muhles’ denilen bir ad getirilmiş ve aile adı ikinci planda kalmıştır. Tevfik Fikret, Tahsin Nahit gibi. Bu devirde aile isimlerinin ihmale uğradığını, şahsi isimlerin çifteleştiğini görüyoruz.
5. Yanlış taklit devri: Bu devirde Avrupa milletlerinde olduğu gibi aile adı yerini tutan ‘babanın ismi’ getirilmeye başlandı. Ve güya ‘babanın ismi’ bir aile adı oldu. Fakat her nesilde baba değiştiğinden aile adının da değişmesi lazım geldi: Akil Muhtar, Halil Ethem, Hamdullah Subhi gibi.
6. Avrupai devir: Avrupai devirde dedelerinden birinin şahsi ismi yahut hirfetinin ismi, Avrupa’da olduğu gibi aile ismi itibar olunarak bütün nesillerde şahsi isimden sonra getirilmek suretiyle başlayacaktır. Ali Çapan, Ahmet Avunduk gibi mesela Hamdullah Subhi olacaktır.
İşte yeni nüfus defterlerinde esas olacak olan aile ismi şu son tarzda olmalıdır. Bu şekilde hem aile ismi birçok nesil devam eder hem de ilk devir, yani boy devrine tetabuk eder. Hem de ‘oğlu’ ve ‘zade’ gibi fazla tabirlerden azade bulunmuş olur.
Münevverlerimiz, kanundan evvel bunu kabul etseler daha iyi olur.”
Türk Ailesi Nasıldı, Nasıl Olacak?
Dün meçhul filozofa sordum:
“Türk ailesi, aile enmüzeçlerinden hangisine mensuptur ve onu ne suretle ıslah etmeliyiz?”
Şöyle cevap verdi:
“Aile iptida, maderî semiye hâlinde başlamıştır. Bu devirde, çocuk anasının semiyesine nispet edilirdi; babasının semiyesiyle hiçbir akrabalığı yoktu. Semiyenin inkısamıyla, bu müşterek kütükten üç dal ayrıldı: Maderî aile, asabevi aile, pederî aile.
1. Maderî aile:
Bu enmüzece yalnız iptidai cemiyetlerde rast gelinir. Bunda da maderî semiyede olduğu gibi nispet yalnız ana cihetinden muteberdir; babanın aile içinde hiçbir mevkisi yoktur. Bazıları bu enmüzece, ‘maderşahi aile’ derseler de, doğru değildir. Çünkü bu ailelerde velayet anada değil, dayıdadır; bu sebeple buna ‘halaşahi aile’ denilebilir. Ailenin en eski şekli bu ‘dayılık’ devridir.
2. Asabevi aile:
Bu enmüzece pederî semiyenin inkısamından husule gelir. Asa-be, baba cihetinden olan erkek akrabalardır. Asabevi aile davası tesanütten doğmuştur. Bu sebeple, kan, yalnız kan davası mücadelelerinde işe yarayan kadınları muhtevi değildir. Hatta asabeden olup da eli silah tutmayan çocukları da mirastan mahrum etmesi, bu nevi ailenin doğrudan doğruya kan davası mücadelesinden doğduğunu gösterir. Maktulün diyetini alan, onun babası yahut kardeşleri değil, bütün asabedir. Diyeti vermek de yine yalnız yakın akrabaların borcu olmayıp bütün asabenin borcudur. İntikam da yalnız katilden değil, onun asabesine mensup herhangi bir fertten alınabilir. İntikam almakla mükellef olanlar da asabenin bütün fertleridir.
Asabevi aile bir cins olup bundan üç aile nevi doğar: a) Biraderler arasında zevcelerin taaddüdü, b) Taksim görmemiş asabe, c) Pederşahi aile.
a) Biraderane taaddüdü ezvac:
Bu enmüzecde, babanın mirası yalnız büyük kardeşe kalır, yani miras taksim olunmaz. Fakat bundan başka, evlenmek salahiyeti de yalnız büyük kardeşe aittir. Büyük kardeş müteaddit zevcelere malik olabilir. Diğer kardeşler aile malından istifade hakkına malik oldukları gibi büyük kardeşin zevcelerinden de intifa hakkına maliktirler. Hatta her bir zevcelerinden birini benimseyebilirler.
İstrabon, Yemen’de bu nevi ailenin bulunduğunu haber veriyor. Bugün Tibet’teki aile de bu enmüzece mensuptur.
b) Taksime uğramayan aile:
Bu ailede de babadan kalan miras taksim olunmaz. Bir dedenin torunları aynı evde yaşarlar ve aynı mutfaktan yemek yerler. Fakat bunlar arasında taaddüdü zevcat kaidesi yoktur. Her erkek kendi hesabına evlenmek hakkını haizdir. Slavlarla eski Araplarda aile bu enmüzece mensuptur. Slavlar buna ‘zadroga’ derler, Araplar ‘ehl’ adını verirler.
c) Pederşahi aile:
Taksim olunmamış asabenin emvali, umum asabe zümresine ait olduğu hâlde, bazı cemiyetlerde, bu emval aile reisinin şahsi malı mahiyetini alır. O zaman, aile reisine ‘pederşah’ denildiği gibi, bu aileye de ‘pederşahi aile’ denilir. Bu ailenin reisi yalnız ailenin emvaline maliki mutlak olmakla kalmaz, aileye mensup bütün asabelerin, hatta kendi zevcesiyle çocuklarının hayatı üzerinde de istediği gibi tasarruf eder, bunları satabilir ve öldürebilir. Eski Roma ailesiyle şimdiki Çin ailesi bu enmüzece mensuptur.
3. Pederî aile:
Buna pederî aile denmesi, en başta babanın bulunmasından dolayıdır. Ana, babaya hukukça müsavi olmakla müsaviler arasındaki birincilik babaya bırakılmıştır. Bu aile enmüzeci maderî semiyenin pederî semiye ile imtizacından doğmuştur. İptidai cemiyetlerde, çocuk ya yalnız annesinin yahut yalnız babasının semiyesine nispet edilirdi. İki semiyenin yan yana yaşaması mümkün değildi. Çünkü çocuk yalnız bir dine mensup olabilirdi. Her semiyenin ayrı bir dini olduğundan, çocuğun iki semiyeye nispeti iki inhisarcı dine mensubiyeti demek olurdu.
Fakat bazı cemiyetlerde, ‘din’ pederî semiyeye, ‘sihir’ maderî semiyeye ait olduğu için, bu iki semiye yan yana yaşanmak imkânına malik olmuştur. Bu cemiyetlerde, dinle sihir birbirine müsavi olduğu için, pederî semiye ile maderî semiye de birbirine müsavidir. Bu esasın neticeleri olmak üzere baba anaya, zevç zevceye, amca dayıya, hala teyzeye, birader hemşireye, hülasa erkek kadına müsavidir. Bu müsavatlardan, en demokratik aile enmüzeci doğmuştur. Eski Türklerle Germenlerde bu aile enmüzeci mevcuttur. Türkler, bu aileye ‘soy’, Germenler ise ‘zippe’ adını verirler. Eski Türklerde ana soyu ile baba soyu birbirine müsavidir. Bunun neticesi olarak kadın da erkekle müsavi oldu.
Sonraları, soy inkısama