kelimesini kullanması da ilginçtir. Böylece esas anlamından daha farklı bir mana vermeye çalışmıştır mısralarına. Çünkü eğer amacı sadece bayrak olsaydı bu kelimeyi kullanabilirdi. O, sancak kelimesiyle mısralarına daha derin bir mana vermek istemişti. Sancak genellikle askerî birlikleri temsil eder. Savaşlarda ordunun onurunu temsil ederler. Düşmanın eline geçmesindense ölmeyi tercih ederler. Mehmet Akif, burada bir anlamda orduya ve askerlere de mesaj vermek istemiş, bayrağın aynı zamanda bir sancak olduğunu ve uğrunda gerekirse ölünmesi gerektiğini belirtmiştir. Savaş ortamında askeri temalar ve mesajlara ağırlık verilmiştir.
Al kelimesi, kırmızı, kıpkırmızı manasına gelmektedir. Türk bayrağına al bayrak denilmesinin nedeni renginin kırmızı olmasıdır. Fakat Mehmet Akif burada sadece bir renk üzerinde durmamaktadır. Kırmızı ile şehitlerin kanlarını simgelemekte, bayrak uğruna dökülen kanlar hatırlatılmaktadır.
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
Vatanımın üstünde en son ocak tütünceye kadar, yani en son fert kalıncaya kadar bu bayrak dalgalanacaktır. Bu bayrak eğer dalgalanmıyorsa ülkemin son ferdi de yok olmuş demektir. Şair, “yurt” kelimesi ile vatan topraklarını kastetmiştir.
Vatan nedir? Vatan sadece bir kuru toprak parçası değildir. Vatan bir milletin özgürce yaşadığı, kendi dinini ve millî benliğini yaşattığı topraktır. Bizim vatanımız sınırları emperyalistler tarafından çizilmiş sadece bir Anadolu toprağı değildir. Bizim vatanımız bütün bir İslam coğrafyasıdır. Çünkü inancımızda dünya ikiye ayrılır.
1. Kâfirlerin yaşadığı topraklar (darul-küfür).
2. Müslümanların yaşadığı topraklar. Buna da darul-İslam denir. Yani İslam toprakları.
Bir şairimizin dediği gibi Hatay Suriye’nindir, Diyarbakır Suriye’nin, İstanbul Suriye’nin; tıpkı Şam Türkiye’nin, Halep Türkiye’nin, Bağdat, Kahire, Kudüs, Mekke, Medine Türkiye’nin olduğu gibi.
Yani bizim için başkalarının çizdiği sınırlar yoktur. Biz bu sınırların dışında büyüdük. Bu sınırlar bize set olamaz. Bizim için tüm ümmetin coğrafyası bizimdir ve bizim vatanımızdır. Nasıl ki bir Arnavut olan Mehmet Akif, bu toprakların bağımsızlığı için mücadele etmişse bizim vatan bilincimiz de bütün bu coğrafyayı içine alır. Yemen’de ölen senin atan, Kudüs’te ölen sen, Şam’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da ölen sensin. Tıpkı onların bizim toprağımızda can verdiği gibi…
“En son ocak” ile bu ülkede yaşayan en son fert yok edilinceye kadar bayrağın dalgalanacağını belirtmektedir. Yani bu topraklara hâkim olmak istiyorlarsa bizi yok etmeleri gerekir. Asla teslim olmayacağız. Tüm fertler yok olsa, esaret altına girse, işgali kabul etse, ben en son ocak olarak yurdumun bağımsızlığı için mücadele edeceğim. Mademki tek bir ocak hâlâ direnmektedir, o hâlde bağımsızlık, özgürlük için şansımız var demektir. Bazen tüm insanlar yanılabilir ama gerçekleri haykıran bir ses (Genelde bu ses nebilerin, peygamberlerin sesidir.) olur. O bir ses var ise ümit de vardır. Hakkı haykırmak için sayılar önemli değildir. Gerçeğin farkında olan bir nefer bile yeterlidir. Günün aydınlanması için bir güneş yeterlidir. Bir güneş doğduğunda tek başına tüm yıldızları söndürür, ışığı ile herkesi aydınlatır. Tek bir ocak bile varsa gerçekler sönmeyecektir. “Ocağın sönmesi”, ailenin yok olması, artık yaşamaması anlamına gelir.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
Bayrağım benim bağımsızlığımın simgesidir. Buradaki yıldız dalgalandıkça ben ancak bağımsız olurum. Bayrağımdaki yıldız hürriyetin ve bağımsızlığın göstergesidir. Bayrağımın düşmeyeceğini ve sadece benim için dalgalanacağını belirtir.
Bayrağımızdaki yıldız milletimizi, hilal ise İslam’ı simgelemektedir. Hilal aynı zamanda birçok İslam ülkesinin bayrağında bulunmaktadır. Tıpkı Hristiyan dünyasının bayraklarındaki haç gibi. İslam ülkelerindeki ve Türk bayrağındaki hilalin kökeniyle ilgili kaynaklarda şöyle bir rivayet geçmektedir: Sa’d b. Malik, Resulullah’a (sav) elçi (temsilci) olarak geldi, Resulullah ona kavmi için siyah bir raye (bayrak) verdi. Rayede beyaz bir hilal vardı. İslami rayedeki hilal şeklinin kaynağı da böylece anlaşılmış olmaktadır.1 Demek ki bayrağımıza hilali yerleştiren bizzat bu dinin peygamberidir. Bu nedenle hilal bizim için önemlidir.2
Bu nedenle Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki savaşa “hilal ve haçın savaşı” denir. Mehmet Akif, Kurtuluş Savaşı’nın sadece bir milletin kurtuluşu olmadığını, bu savaşın bir hilal ile haçın, Müslümanlık ile Hristiyanlığın, iman ile küfrün savaşı olduğunu anlatmaktadır.
Ayrıca, İslamsız bir bağımsızlığın olmayacağını, tıpkı hilal ve yıldızın birlikte olduğu gibi İslam ve bağımsızlığın da birlikte olduğunu belirtmiştir. Hilal, yıldızı kucaklamaktadır. Bu da İslam’ın Türkleri kucakladığını veya Türklerin İslamsız olmayacağını da anlatmaktadır.
Şair bayraktaki yıldızı gökteki yıldızla birleştirmektedir. Böylece nasıl gökteki yıldızı koparmaya elimiz ve gücümüz yetmezse bayrağı da kimsenin yere indirmeye gücü yetmeyecektir.
Ayrıca yıldızın parlaması bir deyim olup şansının ve talihin yaver gideceği anlamına gelmektedir. Burada şair, kötü görünen şartların lehimize döneceğini müjdelemekte, talihin bizden yana olduğunu ve bağımsızlık ile İslam’ın milletimin en doğal hakkı olduğunu vurgulamaktadır.
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bayrakla özdeşleşme sürmektedir. Bayrağın dalgalanması, enginlerde yüzmesi bağımsızlığın sürmesi anlamına gelmektedir. Bayrak Türk milletinin tüm değerlerini simgelemektedir. Burada bağımsızlık, özgürlük, millet, din kavramlarının hepsi barınmaktadır. Bayrak düşerse bütün bunların kaybedildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle bayrağın düşmemesi için mücadele edilmelidir. Savaşlarda bile düşman askerleri bayrağı ele geçirip indirmeye çalışırlar. Askerler, bayrakların düştüğünü gördüklerinde savaşın kaybedildiğini, kumanda merkezinin düştüğünü anlar ya teslim olur ya da direnme ümitleri sona erer. Bu nedenle bayrak düşmemelidir. Bayrak, kimsenin şahsi malı değil, doğrudan gücünü milletten alan milletin malıdır.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Çatma: Vuruşma, kavga etme, uyuşmazlık. Kaşlarını sert bir şekilde kaldırmak. Kızmak.
Kurban: Bir fikir veya dava uğrunda kendisini feda eden kimse.
Çehre: Yüz, sima, görünüş
Nazlı: Naz eden, cilveli, istemez gibi davranan, kendini ağırdan satan, nazik.
Hilal: Birkaç günlük ay. Bayrak, Türk bayrağı, İslam bayrağı.
Kahraman: Yiğitlik gösteren cesur kimse, yiğit, bahadır, er, alp.
Irk: Aralarında kan bağı bulunan insan topluluğu. Soy, nesep, sülale, kök. Cilt rengine göre insanların sınıflandırılması.
Celal: Hışım,