İbrahim Halil Er

Mehmet Akif ve İstiklal Marşı


Скачать книгу

Çıldırmış, delirmiş, delice hareketler yapan, mecnun. Ölçüsüz hareketlerde bulunan.

      Şaşarım: Hayret etmek, ani ve umulmadık bir durumda zihni karışıklığa düşmek. Yoldan çıkmak, delalete düşmek.

      Sel: Sürekli ve aşırı yağmur sonucu meydana gelen şiddetli su akıntısı.

      Bent: Baraj, su toplamak için yapılan set, bağlama, hükmü altına alma.

      Engin: Çok geniş, uçsuz bucaksız, göz alabildiğine geniş, açık deniz, umman, ufkunda kara görünmeyen deniz.

Söz Sanatı

      “Yaşam”, “yaşarım” sözcükleri tekrarlandığından; tekrir-tekrar.

      Düşmanlar çılgına benzetildiğinden; açık istiare.

      Zincir vurmak, esir etmek anlamında yani kast edilen anlamdan farklı kullanıldığından; mecaz.

      “Kükremiş sel gibiyim” ifadesinde millet kükremiş sele benzetilmiş; benzetme-teşbih.

      Bent, “engel” anlamında kullanıldığından; mecaz.

      Dağ, engin, bend, sel… (tenasüp)

      “Yırtarım dağları, enginlere sığmam…” sözü; abartı.

      Ayrıca dağları yırtmakta ile Ergenekon Destanı hatırlatıldığından; hatırlatma-telmih.

Nesir (Düz Yazı) Hâli

      Ben, kâinat yaratıldığından beri özgür yaşamışım ve hâlen de özgür yaşamaktayım. Bu nedenle bana zincir vuracak, yani özgürlüğümü elimden alacak, vatanımı işgal edecek ve hatta bunu düşünebilecek olanlara şaşarım. Yani bu fikre bile şaşarım. Kabul etmem.

      Ben, dizginlenemeyen yani zincirlenemeyen birisiyim. Özgürlüğüme saldırıldı mı bir sel gibi coşarım. Dağlardan yol bulur, hiçbir yere sığmam. Yani en sarp ve en zor koşullarda bile mücadelemi yapar ve özgürlüğümü korurum.

Açıklamalar

      Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

      Burada Mehmet Akif bu milletin hiçbir zaman sömürge olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirtir. Yani kâinat yaratıldığından beri, ruhlar âleminden beri özgürüm, hâlâ da özgürüm ve bundan sonra da kimse benim bu özgürlüğümü alamaz. Ben özgürlüğe alışkın olduğumdan bu özgürlüğümü hiçbir şeye feda etmem.

      Benden kasıt millettir. Ayrıca, Mehmet Akif burada ben diyerek toplumla kendisini özdeşleştirmiştir. Toplum, yani biz sonuçta tek tek bireylerden oluşuruz. Her birey, kendisinin özgür olduğuna inanırsa mücadele başarılı olur. Ben, yani biz bu toplumun bireyleriyiz. Bu toplumda özgür yaşadık. Kimse bizi sömürmedi. Birbirimizi sömürmedik. Bu nedenle topluma olan güvenim tamdır ve gelecekte de özgür yaşayacağıma inanıyorum. Ben ile Mehmet Akif bir anlamda kendisi gibi Türk milletine mensup olmayan kişilerin bu milletle olan özdeşliğini de vurgulamaktadır. Bu milletle birlikteyim ve bu millet tarafından geçmişte de sömürülmedim, gelecekte de sömürülmeyeceğim demektedir.

      Bu millet, Avrupalıların sömürdüğü küçük, Afrikalı bir millet değildir. Kökü mazide olan ve büyük uygarlıklar kurmuş olan bir millettir. Hiçbir zaman esir olmadı ve olmayacaktır. Özgürlüğe alışmış olan bir millet bunu hayatı pahasına korur ve kesinlikle bundan vazgeçmez.

      Bu dönem Sevr Antlaşması’nın zorla dayatıldığı dönemdir. Mehmet Akif, halkta oluşan ümitsizlik ve panik havasını gidermeye çalışır. Sen hiçbir zaman köle olmadın ki bundan sonra da olamayacaksın der halka.

      Halkları etkilemek, coşturmak için tarihten ve geçmişlerinden örnek getirmek çok etkilidir. Bu örnekler halklarda, insanlarda bir öz güven oluşturur. Her milletin tarihindeki başarıları onlara anlatmak milliyetçilik veya ırkçılık değildir. Bu bir anlamda toplu terapidir. Kişilerde bile öz güven oluşturmak için geçmişteki başarıları kendilerine hatırlatılır. Böylece o kişilerin kendilerine olan güvenleri arttığı gibi, önlerindeki sorunla da daha iyi mücadele edebilirler. İnsanların başarılı olmaları için bir düşünceye gerçek anlamda inanmaları gerekmektedir. Mehmet Akif’in de yaptığı budur. Onlara bağımsızlığın kendilerinin tabii özellikleri olduğunu hatırlatmaktadır.

      Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

      O, işgalcilerin bu milleti köleleştirebileceklerini düşünmelerini bir çılgınlık, delilik olarak yorumlar. Ancak deli, köle ve hayvanlar zincire vurulur. Ben özgür olduğuma göre beni zincire vuracaklara şaşarım demektedir.

      Ayrıca benim geçmişim ortada. Şimdiye kadar hiçbir ulusun egemenliğine girmedim. Bundan sonra da girmem. Beni egemenliği altına almayı düşünenlere şaşıyor, onları çılgın/deli olarak nitelendiriyorum.

      Saldıranların hepsi çılgın/delidir. Çünkü bana saldırmak için deli olmak gerekir. Bu çılgınlardan, delilerden hangisi bana zincir vuracakmış, bu deliler mi bana zincir vuracakmış, onların bana zincir vurabileceğine inanmıyorum. Hiçbirisi beni esaret altına alamaz, köleleştiremez.

      Bu arada aynı zamanda Avrupalı emperyalist devletleri, yani Birinci Dünya Savaşı’ndaki düşmanlarımızı birer deliye benzetmektedir. O devletler, dünyayı yok etmek, fesada boğmak için saldırmaktadırlar. Bunların birbirlerinden farkı yok. Hepsi bir diğerinden deli, emperyalist ve art niyetli. Bu dönemde bazıları İngiliz veya Amerikan mandacılığını savunurken Mehmet Akif, hepsinin aynı olduğunu, birbirlerinden farkları olmadığını ve amaçlarının dünyayı köleleştirmek olduğunu (zincir vurmak), sadece kendilerini düşündüklerini anlatmakta ve onları deli olarak nitelemektedir. Deliler çünkü bizi de diğer devletler gibi egemenlikleri altına alacaklarını düşünmektedirler. Deliler çünkü dünyayı bir deli gibi istila etmekte, insanları yok etmekte, dünyayı fesada boğmaktadırlar.

      Osmanlı’ya saldıran devletler, aynı zamanda köleci devletlerdi. Tüm dünyada farklı ırkları zincire vurup ülkelerine götürüp köleleştirdiler. Mehmet Akif, bir anlamda bu medeni olarak nitelendirilen devletlerin tarihlerindeki vahşeti de hatırlatmaktadır. Onlar, medeni değil vahşidirler; başka ulusları zincire vurup köleleştirmektedirler demektedir. Böylece medeni Avrupalılara köleci geçmişlerini hatırlattığı gibi, zenginliklerin altında başka ulusları sömürmeleri olduğunu da vurgulamış olmaktadır.

      İtilaf devletlerinin (İngiltere, Fransa, Amerika gibi dönemin süper devletleri) her taraftan kuşattığı ve her gün saldırılar tertiplediği ortamda Mehmet Akif’in bunu haykırması, düşmanı küçümsemesi, önemli bir moral kaynağıdır. Hâlbuki bu dönemde insanların gözünde bu devletler yenilmezdi. Onlara karşı hiçbir şey yapamayız; en iyisi bunlardan birilerinin mandacılığını kabul edelim diye düşünüyorlardı. Ama Mehmet Akif mandacılık ve başarısızlığı kabul etmemekte, bütün bu düşünceleri taşıyanlara gülmektedir. Burada Mehmet Akif sadece düşmana değil, içeride de bu düşünceleri taşıyanlara tepki göstermektedir.

      Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

      Bu milletin bir sağanak yağmuru gibi düşmanın üzerine atılacağını, önünde hiçbir seddin, dağların duramayacağını anlatmaktadır. Sağanak yağmur sonucunda oluşan seli örnek göstermektedir. Bir anlamda Mehmet Akif, bireysel olarak yağmur taneleri gibi zayıf olabilirsek de bir araya geldiğimizde ve hep birlikte hareket ettiğimizde nasıl o zayıf olan yağmur taneleri sele dönüşüp önüne gelen her şeyi silip süpürürse bizim de öyle olacağımızı anlatmaktadır.

      Bu yağmur ve seli hiçbir bent, yani engel durduramayacaktır diyerek hem kararlı olunması gerektiğini ve hem de birlikte harekete geçilmesi