İbrahim Halil Er

Mehmet Akif ve İstiklal Marşı


Скачать книгу

kişiselleştirme yani teşbih sanatı (kişileştirme-teşhis).

      Hak: Hak kelimesi hem adalet, doğruluk ve hem de Allah anlamında kullanıldığından -bir sözcük iki farklı anlamda kullanıldığından- tevriye.

      Hilal, ırk, istiklal, millet kelimeleri arasında anlamca yakınlık bulunduğundan; tenasüp.

      Hilal, çehre, çatma, gül, şiddet, celal sözcükleri arasında da Tenasüp

Nesir (Düz Yazı) Hâli

      Ey hilal kaşlı güzel, nazlı bayrağım, sana kurban olayım, ne olur şu yüzünü buruşturma, bana kızma. Bu kahraman milletime bir gül, kızma. Nedir bu kızgınlık, bu şiddet?

      Bu kadar kızgınlıktan dolayı senin için döktüğümüz kanlar sonra helal olmaz. Bağımsızlık Allah’a tapan, Müslüman olan milletimin hakkıdır.

Açıklamalar

      Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

      Mehmet Akif burada doğrudan doğruya bayrağa seslenmektedir. Bayrağı canlı bir varlık kabul edip sevgili yerine koymaktadır. Fakat bu sevgili, çatık kaşlıdır. Neden kaşlarını çatmıştır? Bir şikâyeti, bir derdi, bir kızgınlığı mı var?

      Bayrak, kaşlarını çatarak bir anlamda darılmış bir sevgilidir. Neden kaşlarını çatmıştır? Çünkü gerekli ilgiyi görmemektedir. Onu birileri göklerden yere indirmeye çalışmaktadır. O da sevgilisine kendisini korumadığı için kızmakta, kaşlarını çatmaktadır.

      Ayrıca ülkenin bazı bölümlerinde bayrak indirilmiş, yerine düşman bayrağı çekilmiştir. Bu nedenle bayrak bize küsmüş ve kızmıştır. İstanbul, hilafetin ve Osmanlı’nın merkezi işgal altındadır. Bağımsızlığın kaybedilme tehlikesi vardır. Bu durumda bayrağın üzülmesi ve kaşlarını çatması normaldir. Bayrak, milletin kendisini kurtarması için gerekli çabayı sarf etmediğini düşünmektedir.

      İşte Mehmet Akif bir sevgili gibi bayrağın kaşlarını çatmasına üzülmekte ve “Ne olursun ey sevgili nazlı bayrağım, kaşlarını çatma! Ben senin oradan indirilişine izin vermeyeceğim. Benim seni oradan indirilişine izin vereceği mi sanıyorsun? Hayır! Senin için nasıl daha önce kanlarımızı döktükse şimdi de dökeceğiz. Üzülme!” demektedir.

      Çatık kaş, hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları edebiyatımızda bu nedenle hep hilale benzetilmektedir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşları gibi çatılmıştır.

      Hilal kavramının İslam’ı simgelediğini daha önce belirtmiştik. Mehmet Akif’in doğrudan hilale seslenmesi de milletimizin içinde bulunduğu dinî durumu anlatmaktadır, böylece o, halkımıza dinî değerlere sarılmasını tavsiye etmektedir.

      Hilalin kaşlarını çatması, dinimizin buyruklarına uymadığımızdan uyarıldığımızı belirtmektedir. Tüm musibetler, ilahi emirlere aykırı olduğumuzdan başımıza gelmektedir.

      “Kurban olayım” ifadesi ile Mehmet Akif, Allah’a olan yakarış ve yalvarışına devam etmektedir. Allah’tan bu milleti yalnız bırakmamasını istemekte, Maide Suresi 54. ayetteki durumun yaşanmaması için yalvarmaktadır.

      Bu ifadeyle bağımsızlık için gerekirse ölmeyi göze aldığını da vurgulamaktadır. Çünkü bağımsızlık kolay elde edilen bir nimet değildir. Uğrunda ölümü göze almadan kimse bağımsızlığı elde edemez…

      Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?

      Seni seven bu millete biraz gül, tebessüm et. Bu millet seni yalnız bırakmadı ve yalnız bırakmayacak. Eğer bizim senin için yaptığımız fedakârlıkları takdir etmez ve bizim seni düşmana teslim edeceğimizi düşünürsen uğrunda döktüğümüz kanlar helal olmaz. Bu millet Allah’a taptığı için, Allah’a inandığı için senin uğrunda mücadeleden vazgeçmeyecektir. Bu mücadele sonucu sen muhakkak özgürlüğüne kavuşacaksın.

      Bayrağın gülmesi, göklerde dalgalanmasıdır. O, göklerde dalgalandıkça gülümseyecektir.

      Mehmet Akif, çatık kaşlı olan bayrağa kaşlarını çatmamasını ve gülmesini söylerken aslında Yaradan’dan milleti esirgemesini, bağışlamasını, affetmesini niyaz etmektedir. Çünkü celal Allah’ın kahhar (yok edici), müntakim (intikam alıcı) sıfatlarını ve ceza, azamet, haysiyet gibi ifadeleri temsil eder. Bu sıfatlar ise inkâr ve isyan ile itaat etmeyenlerin kınanması ve cezalandırılmasını gerektirir.

      Ayrıca Mehmet Akif şiddet ve celalin kâfirlere karşı gösterildiğini ama kendi ırkının kahraman bir ırk olduğunu (Maide Suresi’nin 54. ayetine işaret ederek) İslam uğrunda kahramanlıklar gösterdiğini ve bu nedenle şiddet ve celali (öfke ve kızgınlık) hak etmediğini, ona merhamet nazarıyla muamele etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü Allah “Rahmetim gazabımı geçti.”3 diyerek merhametinin daha çok olduğunu söylemiş ve Mehmet Akif “bir gül” derken bu merhamete sığınmış ve onun merhametini talep etmiştir.

Irk Kavramı

      Mehmet Akif burada “kahraman ırkıma” ifadesini kullanmaktadır. Ama Mehmet Akif’in ırktan kastı tek bir ırk veya millet değildir. O, ırk ile tüm İslam milletini kastetmektedir. Çünkü Mehmet Akif’in kendisi bir Arnavut’tur. Türk kelimesini ve ırk kavramını İslam ile özdeş tutmaktadır. Çünkü bu dönemde İslam bayraktarlığını Türkler yapmaktadır ve onların şahsında tüm İslam âlemi mücadele etmektedir. Aynı zamanda İslam dünyasının siyasi liderliği, hilafetin Osmanlılar’da olması nedeniyle de Türklerin elindedir. Ayrıca Balkan Müslümanları da her zaman Türk ırkını Müslümanlıkla özdeş görmüştür; Balkan kökenliler, ırkları ne olursa olsun dinlerini soranlara “Türk’üm.” diyebilmiş, Türk’ü bir ırk olarak değil din gibi telakki etmişlerdir.

      “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, kendisinin onları sevdiği onların da kendisini sevdiği, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü, Allah yolunda cihat eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluk getirecektir. Bu Allah’ın bir lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah’ın lütfu ve nimeti geniştir, o bilendir.” (Maide 54)

      Bazıları Mehmet Akif’in millet kelimesi yerine ırk kelimesini kullanmasını eleştirmekte ve bunun İstiklal Marşı’nın ruhuna aykırı olduğunu belirtmektedir. Kanaatimce bu, millet kavramının o günkü anlamıyla bugünkü anlamı arasındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Çünkü Osmanlı’da millet, bir kavmi veya ırkı simgelemezdi. Millet, Osmanlı’da din anlamında kullanılan Kur’anî bir kavramdır.4 Mehmet Akif, burada Türk ulusuna seslendiğini belirtmek ve millet kavramıyla arasındaki çizgiyi çizmek için ırk kelimesini bilinçli kullanmıştır. Mehmet Akif, millî marşın Türk milletine özgü olacağını biliyordu. Bu nedenle milleti muhatap almaya çalıştı.

      Irk kelimesi günümüzde içinde birçok olumsuz anlam barındırmakta, ırkçılığı çağrıştırmaktadır. Fakat Mehmet Akif burada ırkçılıktan çok belli bir ırkı hedef alan, o ırka kimliğini -İslami kimliğini- hatırlatan bir anlam vermektedir. O, Maide Suresi 54. ayetini hatırlatmakta, bu davayı taşımaya talip olmadığı zaman, Allah’ın başka bir kavmi getirebileceğini hatırlatmaktadır. Bu ayeti genelde Osmanlı aydınları (Elmalı, Bediüzzaman, Ömer Nasuhi Bilmen) Türklere yorumlamaktadır. Hatta yine Türk olmayan (Kürt kökenli) Bediüzzaman bu ayeti şöyle yorumlamaktadır:

      “İşte, ey ehl-i Kur’an olan şu vatanın evlatları! Altı yüz sene değil, belki Abbasiler zamanından beri, bin senedir Kur’an-ı Hakîm’in bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’an’ı ilan etmişsiniz. Milliyetinizi Kur’an’a