karar verince Ebu Bekir’in evine gelerek Medine’ye hicret edeceklerini söyledi. O gece müşrikler tarafından evi kuşatılan Hz. Peygamber, yatağına Hz. Ali’yi yatırarak Ebu Bekir’le birlikte Sevr Mağarası’na doğru hareket etti. Resul-i Ekrem, kendilerini takip eden müşriklerin mağaranın ağzına kadar gelmesi üzerine korkuya kapılan Hz. Ebu Bekir’i teselli ederek onların kendilerine zarar veremeyeceğini söyledi. Daha sonra inen ve Ebu Bekir’in bu üzüntüsünü dile getiren ayette Allah’ın resulünün onu, “Üzülme, Allah bizimledir.” diye teselli ettiği belirtilmiştir. Hz. Ebu Bekir bu dostluğu nedeniyle edebî metinlerde mağara dostu, can yoldaşı olarak anılmıştır.
Hz. Ebu Bekir, Medine’ye hicret ettiğinde yanında 5000 dirhem parası vardı. Bu para ile yaptığı ilk işlerden biri Hz. Muhammed’in mescit yapılmasını uygun gördüğü arsayı satın almak oldu. Geçimini ticaret yaparak sağlayan Hz. Ebu Bekir, Mekke döneminde olduğu gibi Medine döneminde de Hz. Muhammed’in yanından hiç ayrılmadı. Komutanlığını Hz. Muhammed’in yaptığı bütün savaşlarda, ayrıca Hudeybiye Antlaşması ve veda haccı sırasında da onun yanındaydı.
Hz. Muhammed, Bedir Savaşı öncesinde onunla durum değerlendirmesi yaptı. Ebu Bekir, Hz. Muhammed için kurulan kumandanlık karargâhında onun yanında yerini aldı. Bu savaşta müşriklerin safında bulunan oğlu Abdurrahman ile savaşmasına Hz. Muhammed izin vermedi. Bedir’de alınan esirlere nasıl davranılması gerektiği konusunda Hz. Peygamber onun görüşüne uydu. Hz. Ebu Bekir, aynı zamanda Uhud Savaşı’nın Müslümanlar aleyhine gelişme gösterdiği anda vücudunu Hz. Muhammed’e siper eden ve yanından hiç ayrılmayan birkaç sahabiden biri idi.
Hicretin altıncı yılında Müslümanlar Mekke dışında bulunan Hudeybiye mevkisinde Kureyşli atlılarla karşılaştıkları zaman Hz. Muhammed yine onunla istişarede bulundu. Barış görüşmeleri esnasında, Kureyş elçisi Urve b. Mes’ûd’un Müslümanları hedef alan ve onların Hz. Muhammed’i bırakıp kaçacaklarını iddia eden hakaret dolu sözlerine sert tepki gösterdi. Hudeybiye Antlaşması üzerine nazil olan Fetih Suresi’ni en iyi anlayanlardan biri olarak umre yapılmadan Medine’ye dönme kararını bir türlü kabul edemeyen Hz. Ömer’i ikna etti.
İslam’ın yayılışında seriyyelerin büyük önemi vardı. Silahlı küçük birliklerle yola çıkan davet heyetleri, kabilelere İslam’ı tebliğ ediyordu. Seriyye denilen bu birlikler, gerektiğinde karşı taraf ile savaşa tutuşuyordu. Hz. Muhammed 628 yılının aralık ayında Necid bölgesine gönderdiği seriyyeye Ebu Bekir’i komutan tayin etti; o da Beni Kilâb ve Beni Fezâre kabilelerini yola getirerek Medine’ye döndü.
Ebu Bekir’in babası, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman oldu. Müslüman askerler Mekke’ye girdiği zaman Ebu Bekir de doğruca babasının yanına gitti, onu Hz. Muhammed’in huzuruna getirerek Müslüman olmasını sağladı. Böylece sağlığında annesi, babası ve bütün çocukları Müslüman olan yegâne sahabi oldu.
Hz. Ebu Bekir, Huneyn Gazvesi ve Taif Muhasarası’na da katıldı. Tebük Seferi’nde Resulullah’ın kendisine verdiği en büyük sancağı taşıdı. Ordunun bu savaşa hazırlanması için bütün servetini Resul-i Ekrem’in emrine verdi. Hicretin dokuzuncu yılında bizzat hacca gitmeyen Hz. Muhammed, Ebu Bekir’i 300 sahabi ile hac emiri tayin etti. Bir yıl sonra da Hz. Muhammed ile birlikte veda haccına katıldı.
632 yılında, mayıs ayının son haftasında rahatsızlanan Hz. Muhammed, Müslümanlara yaptığı konuşmada, Allah’ın bir kulunu dünya ile kendi yanında olandan birini tercih etmekte serbest bıraktığını, o kulun da Allah’ın yanında olanı tercih ettiğini söylemesi üzerine Hz. Ebu Bekir kastedilen kişinin Resul-i Ekrem olduğunu anladı ve ağlamaya başladı. Resulullah onun susmasını istedi ve Ebu Bekir’in kapısı dışında mescidin avlusuna açılan bütün kapıların kapatılmasını emretti. Bunun sebebini açıklarken de İslamiyete ondan daha faydalı kimseyi tanımadığını, insanlar arasında bir dost edinecek olsa onu tercih edeceğini söyledi. Hastalığı namaza çıkamayacak kadar ilerleyince namazı Ebu Bekir’in kıldırmasını istedi.
Hz. Muhammed, pazartesi günü kendini iyi hissederek sabah namazı için mescide gitti ve namaz kıldırmakta olan Ebu Bekir’in yanında namaza durdu. Hz. Muhammed’in iyileşmesine bütün ashab gibi Hz. Ebu Bekir de çok sevindi. Namazdan sonra Hz. Muhammed’i ziyaret ederek, bir süreden beri uğramadığı evine gitmek için izin aldı. Birkaç saat sonra Hz. Muhammed’in vefat ettiğini öğrendi. Onun yattığı odaya girerek yüzünü açtı, alnını öptü ve daha sonra mescide geçti. Hz. Muhammed’in ölümünü kabul etmek istemeyen Hz. Ömer gibi şaşkınlık içindeki bir çok sahabiyi ikna eden ünlü konuşmasını yaptı.
Hz. Muhammed’in İlk Halefi Oldu
Hz. Muhammed’in vefatıyla birlikte yerine kimin geçeceği tartışmaları başladı. Bu tartışmalarda Medine kökenli Ensar ile Mekke kökenli muhacirden oluşan sahabilerin tutum farkları ortaya çıktı. Sakifetü Beni Saide denilen yerde toplanan ensarın Hz. Muhammed’in yerine kimin geçeceği konusunu görüştüklerini öğrenen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer’le birlikte toplantının yapıldığı yere gitti. Burada yapılan tartışmalarda ensardan ve muhacirlerden ayrı ayrı temsilcilerin Hz. Muhammed’in yerine göreve getirilmesi tartışılıyordu. Hz. Ebu Bekir, Müslümanların birliğinin tek liderin arkasında toplanarak sağlanacağını söyledi. Onun adayı Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde b. Cerrah oldu. Toplantıda hazır bulunan sahabiler onun halife olmasını uygun görerek Mescid-i Nebevi’de kendisine biat ettiler. Hz. Ebu Bekir, takip edeceği siyasetin genel esaslarını ortaya koyan meşhur hutbesinde Müslümanların en iyisi olmadığı hâlde onlara başkan seçildiğini ifade ederek doğru hareket ederse kendisine yardım etmelerini, yanlış davranırsa doğrultmalarını, Allah’a ve resulüne itaat ettiği müddetçe Müslümanların da kendisine itaat etmelerini istedi.
İslam Devleti, artık kendi tecrübesini oluşturmak zorundaydı. Hz. Muhammed’in vefatından sonra Arap coğrafyasında çeşitli çalkantıların meydana gelmesi kaçınılmazdı. Onun sağlığında peygamberlik iddiasında bulunan sahtekârların, vefatını takiben yeniden boy göstermeleri kaçınılmazdı. Ayrıca Hz. Muhammed, vefat etmeden önce, Mute Savaşı’nda şehit olanların intikamını almak üzere Suriye’ye göndermek üzere bir ordu hazırlamıştı. Hz. Ebu Bekir’in ilk işi, Üsame b. Zeyd’in komutasındaki bu orduyu sefere göndermek oldu. Sahabilerden bir kısmı ordunun sefere çıkmasını, mürtetlik hadiselerine sebep olabileceğini öne sürerek istememişti. Buna rağmen Ebu Bekir, 26 Haziran 632 tarihinde orduya hareket emrini verdi. Verilen görev için Suriye’ye kadar giden ordu, düşman birlikleriyle karşılaşmadan geri döndü. Dönüş yolunda, sahabeden bir kısmının kaygılarını gidererek, Hz. Muhammed’in vefatını fırsat bilip isyan eden kabilelere yeniden diz çöktürdü.
Mürtetler ve Sahte Peygamberlerle Uğraştı
Ebu Bekir’i, halifeliğinin ilk yılında en çok uğraştıranlar, mürtetler oldu. Peygamber olduğu iddiasıyla ortaya çıkanlar, İslam inancını bırakıp eski pagan inanışına dönenler, Ebu Bekir’in mücadele ettiği gruplar oldu. Arap Yarımadası’ndaki kabilelerin bir kısmı da Hz. Muhammed’in vefatını takiben devlet otoritesini tanımadıklarını ilan ettiler. Arabistan’ın değişik bölgelerinde yaşayan, henüz Müslüman olmuş bazı kabileler Medine’nin egemenliğini reddettiler. Bunların bir kısmı yalancı peygamberlere tabi olurken bazıları zekât vermeyeceklerini bildirdiler. Sahte peygamberlerle mücadele edilmesi konusunda sahabiler arasında itiraz eden olmazken, zekât vermek istemeyenlere ne yapılması gerektiği tartışma konusu oldu. “La ilahe illallah!” diyenlerle savaşmanın doğru olmayacağını savunan görüşler ortaya çıktı. Ebu Bekir, namaz ile zekâtı birbirinden ayrı ibadetmiş gibi görmek isteyenlerle savaşmanın şart olduğunu ve dinin tamamlandığını, dinin bazı esaslarının terk edilmesine izin