Bilge Ekinci

Divan Şiirinden Seçmeler


Скачать книгу

Necâtî, yürü! Sabret çünkü elden ne gelir? Güzeller cevr ve cefayı kime öğretmediler?

2

      Ahımın kıvılcımları döne döne göklere çıkalı, gök kandilinin bağrı yandı. Istırapla kıvranıp dönüyor.

      Ey sevgili, senin zülfüne asılanın ayağı yere mi basar? Zevk ve heyecandan döne döne canını, başını verir.

      Aynalar sarkarak belki sen olursun diye döne döne bir bir gelene gidene bakıyorlar.

      Zülfünün gecesinde gönlümün şehri harap olduğu için güvercin döne döne uçarak sana haber getirdi.

      Ey Necâtî, sultan meclisinin çalgıcısı bu taze şiiri döne döne oynayarak okusa yaraşır.

3

      Dil sevdi yine cân ile cânân olacağı

      Bîçâre bilir derdine dermân olacağı

      Gün yüzü tulû eyleyicek subh-ı safâdan

      Besbelli idi âfet-i devrân olacağı

      Dil leblerinin şevki ile düştü şaraba

      Sâkî içelim sun beri şol kan olacağı

      Dil zülfüne dolaştı dedim güldü dedi yâr

      Benzer ki olageldi perişân olacağı

      Genc-i rûhu katında gönül hâlini anma

      Billâh Necâtî ko şu viran olacağı

4

      Gamzen çalışır, lâhzada kan eylemek ister

      Bûsen dürüşür anı yalan eylemek ister

      Her âdemi bir bûsede bin yıl yaşatırlar

      Sâkîlerimiz tayy-ı zamân eylemek ister

      Cânâne gelir meclise gelmez değil amma

      Kendisini can gibi nihan eylemek ister

      Ben kasdederim saklamağa aşkını lâkin

      Gönlüm dolarak âh ü figân eylemek ister

      Elvermiş iken ayağına baş ko Necâtî

      Ol şûh-ı cihân serv-i revân eylemek ister

3

      Gönlüm yine o canan olacağı canla sevdi; zavallı, derdine derman olacağı bilir.

      Onun gün yüzü safa sabahından doğduğu zaman, dünyanın afeti olacağı besbelli idi.

      Gönlüm o sevgilinin dudaklarının arzusuyla şaraba düştü; saki, şu kan olasıyı getir, sun da içelim.

      “Gönlüm zülfüne dolaştı.” dedim; sevgili güldü ve dedi ki: “Perişan olması yaklaşmışa benziyor…”

      Ey Necâtî, onun bir hazine gibi zengin ve güzel yanağı karşısında gönlünün hâlini anma. Allah aşkına, bırak şu viran olasıyı!

4

      Gamzen, çalışır, her an kan etmek ister; öpücüğün atılarak onu yalancı çıkarmak ister.

      Her insanı bir öpücükte bin yıl yaşatıyorlar. Sakilerimiz zamanı aşmak ister.

      Sevgili, toplantıya gelmez değil; gelir, ama kendisini ruh gibi gizlemek ister.

      Ben onun aşkını saklamaya niyet ederim. Fakat gönlüm dolarak ah ve figan etmek ister.

      Ey Necâtî, fırsat düşmüşken onun ayağına baş koy. O cihan şuhu, selvi boyuyla yürüme arzusundadır.

      Zeynep Hatun

      Keşfet nikâbını yeri göğü münevver et

      Bu âlem-i anâsırı firdevs-i enver et

      Depret lebini cûşe getir havz-i kevseri

      Anber saçını çöz bu cihânı muattar et

      Hattın berat verdi sabâ yeline dedi

      Tez er Hıtay’a Çin’i tamamet müsahhar et

      Yâra yolunda aşk ile derdinden ölenin

      Kim der sana ki hicr ile cânın mükedder et

      Zeynep çü dost zülfü gibi tarumarsın

      Divane olma şiirini divan ü defter et

      Mihrî Hatun

      Hâbdan açtım gözüm nagâh kaldırdım seri

      Karşıma gördüm durur bir mah-çehre dilberi

      Taliim sa’d oldu yahut kadre erdim galiba

      Kim mahallem içre gördüm gice doğmuş müşteri

      Nur akar gördüm cemâlinden egerçi zâhirâ

      Kendisi benzer müselmana libası kâferi

      Gözümü açıp yumunca oldu çeşmimden nihân

      Şöyle teşhis eyledim kim ya melektir ya peri

      Erdi çün âb-ı hayata Mihrî ölmez haşredek

      Gördü çün şeb zulmetinde ol ayan İskender’i

      Zeynep Hatun

      Yüzünün örtüsünü aç, yeri, göğü aydınlat; bu maddeler âlemini nurlu cennete çevir!

      Dudaklarını kımıldatarak kevser havuzunu coştur, amber gibi saçını çöz, bu cihanı kokularla doldur!

      Şakağındaki zülüfler melteme ferman yazdı ve dedi ki: “Çabuk git, Hıtay ile Çin illerini zapt et!”

      Ey sevgili, “Yolunda dert ile aşkından ölenin, ayrılıkla ruhunu üz.” diye sana kim söyler?

      Zeynep, sevgilinin saçları gibi darmadağınsın, divane olma, şiirlerini defter ve divan hâline getir!

      Mihrî Hatun

      Uykudan gözümü açtım, ansızın başımı kaldırdım, ay yüzlü bir güzelin karşımda durduğunu gördüm.

      Talihim mesut oldu yahut da galiba Kadir Gecesi’nin saadetine kavuştum; çünkü mahallem içinde geceleyin Müşteri’nin doğduğunu görmüştüm.

      Gerçi görünüşte yüzünden nur akıyordu ve kendisi Müslüman’a benziyordu; fakat elbisesi kâfir biçimi idi.

      Gözümü yumup açıncaya kadar gözden kayboldu; o andaki görüşüme göre ya melekti ya peri…

      Mihrî artık kıyamete kadar ölmez, çünkü abıhayata ulaştı. Gece karanlıkları içinde o İskender’i açıkça gördü.

      Zâtî

1

      Bu bezm-i âlemârânın içinde camlar güldür

      Sûrâhî gonce vü âvâzesi feryad-ı bülbüldür

      Benefşe al ele bağ-ı bahara ta’n eder meclis

      Şehâ zerrin kadeh nergis dühân-ı şem’ sümbüldür

      Bu bir serv ü yalın yüzlü güzeldir şem’-i bezmârâ

      Yanar par par sana karşu serinde dûdu kâküldür

      Şehâ kavs-i kuzah çeng ü bu bezme Zühre çengidir

      Şua’-ı mihr ü men nay ü felek def ay ü gün püldür

      Bu meclis bir güzel rânâ teferrücgâhdır Zâtî

      Sürahi çeşmesar olmuş ona ab-ı revân müldür

2

      Noldun