saçan göz, âlemi deryalar hâline getirse, senin gibi bir büyük inci vücuda gelmez. Ey gönül, bu anda bana soluktaş olan sensin, gel bari ney gibi inim inim inleyelim! Ah ve feryat ahenklerini yükseltelim, bu yedi bend dertlileri coştursun.
Gün doğdu, âlemin padişahı uykudan uyanmayacak mı? Gök gibi çadırından çıkıp görünmeyecek mi? Gözlerimiz yollarda kaldı, o devletlinin kapısının toprağından bir haber gelmedi. Yanağının rengi gitti, kendisi, dudağı kurumuş olarak yatıyor; tıpkı gül suyundan ayrı düşen gül gibi. Ey büyük padişah; bazen felek utanarak bulutun örtüsüne bürünüyor, senin lütfunu hatırladıkça mahcubiyetten terliyor. Senin gamınla gençten ihtiyardan her kim ağlamazsa, duam odur ki gözyaşı evladı yerlere geçsin! Senin ayrılık ateşinle güneş yansın yakılsın, derdinle buluttan kara çullara girsin. Kılıcın senin hünerlerini yâd etsin, kanlar ağlasın, kını içinde boyunca karaya batsın. Derdin ve gamınla kalem yakasını yırtıp bayrak sıkıntıdan gömleğini parçalasın!
Kılıcın dil yaralarını düşmana içirdi. Kimse bahsetmez oldu, dilleri kesildi. Düşmanın sorgun endamlı beyleri senin yüksek selvi fidanı gibi olan mızrağını gördüler ve artık bir daha başkaldırmanın adını bile anmadılar. Atının ayağı her nereye bassa, yolunda bütün hanlar, saçı olarak, askerlerini yürüttü ve canlarını feda ettiler.
Deşt-i fenâda mürg-i hevâ durmayıp döner
Tîğın Hudâ yolunda sebîl etti kanları
Şemşîr gibi rûy-ı zemine taraf taraf
Saldın demir kuşaklı cihan pehlivânları
Aldın hezâr bütkedeyi mescît eyledin
Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları
Âhır çalındı kûs-ı rahîl ettin irtihâl
Evvel konağın oldu cinân bûstânları
Minnet Hudâ’ya iki cihanda kılıp saît
Nâm-ı şerîfin eyledi hem gâzi hem şehît
Müje haylin dizer ol gamze-i fettan saf saf
Gûyiyâ cenge girer nîze-güzârân saf saf
Seni seyr itmek içün reh-güzer-i gül-şende
İki cânibde durur servi hırâman saf saf
Leşker-i eşk-i firâvan ile ceng eylemeğe
Gönderir mevclerin lücce-i ummân saf saf
Gökde efgân iderek sanma geçer hayl-i kuleng
Çekilür kûyine mürgân-ı dil ü cân saf saf
Cami içre göre tâ kimlere hem-zânûsun
Şekl-i sakkada gezer dîde-i giryân saf saf
Ehl-i dil derd ü gamın ni’metine müstağrak
Dizilürler keremin hânına mihmân saf saf
Vasfı kaddinle hıram itse alem gibi kalem
Leşker-i satrı çeker defter ü dîvân saf saf
Kûyin etrafına uşşak dizilmiş gûyâ
Harem-i Kâ’be’de her canibe erkân saf saf
Kadrini seng-i musallada bilüb ey Bâkî
Durub el bağlayalar karşuna yârân saf saf
Fânilik çölünde havanın kuşu durmayıp dönüyor; kılıcın Allah yolunda kanları sebil etti. Yeryüzüne taraf taraf kılıç gibi demir kuşaklı cihan pehlivanları saldın. Yüzlerce put evini alıp cami yaptın, çan yerlerinde ezanları okuttun. Nihayet göç çanı çalındı, göçtün; ilk konağın cennet bahçeleri oldu. Tanrı’ya minnet, seni iki cihanda mesut kılarak, kutlu adını hem gazi hem şehit yaptı.
O fettan o fitneci gamze (süzgün yan bakış) kirpik askerlerini saf saf dizer, sanki mızraklı askerler (saf saf) sıralanır da cenge (savaşa) girer.
Seni seyr etmek için, gül bahçesi yolunun iki yanında, nazlı nazlı salınan serviler saf saf sıralanıp durur.
Sayısız gözyaşı askeri ile savaş eylemek için, denizin ortası, derinlikli dalgalarını saf saf gönderir.
Turna sürüsünün gökte feryat ederek geçip gittiğini sanma, gönül ve can kuşları saf saf dizilip kûyuna (senin bulunduğun yere) çekilir.
Cami içinde kimlerle yan yana, diz dize olduğunu görsün diye (görmek için), ağlayan göz, saka şeklinde (saka gibi su dağıta dağıta, gözyaşı döke döke) saf saf (dizilmiş cemaat arasında) gezer.
Gönül sahipleri (âşıklar) dert ve gamının nimetine gark olmuş (boğulmuş olarak), (dert ve gam nimetini yemek üzere) senin cömertliğinin sofrasına, konuk olarak, saf saf dizilirler.
Kalem boyunun vasfıyla (boyunun niteliğiyle, boyunun güzelliğini anlatmak için) bayrak gibi salınmaya başlayınca, satır askerlerini deftere ve divana saf saf (dizi dizi) çeker (yazar).
Senin bulunduğun yerin (mahallenin) çevresine âşıklar sıralanmış; sanki, Kabe Haremi’nde her tarafa erkân saf saf dizilmiş.
Ey Bâkî! Dostların senin değerini (kadrini) (ancak) musalla taşında anlayıp karşına saf saf dizilip el bağlayacaklar.
Nev’î
Tâli’ bu veçhile dûn serkeş nigâr böyle
Bîçâre âşıkı gör baht öyle yâr böyle
Vaslında bîm-i hicrân hicrinde mihnet-i cân
Derd-i firâk böyle vasl u kenâr böyle
Ol serv-i hoş-hirâmı tenhâ bulup ne çâre
Ol bîkarâr böyle ben şerm-sâr böyle
Dildâr tünd ü serkeş ağyâr ise cefâ-cûy
Netsin ya bülbül-i dil gül böyle hâr böyle
Ten zevrakın düşürme girdâb-ı ıstırâba
Sabret gönül ki kalmaz bu rûzigâr böyle
Nev’î nice getirsin hicrân yüküne tâkat
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.