Bilge Ekinci

Divan Şiirinden Seçmeler


Скачать книгу

saçan göz, âlemi deryalar hâline getirse, senin gibi bir büyük inci vücuda gelmez. Ey gönül, bu anda bana soluktaş olan sensin, gel bari ney gibi inim inim inleyelim! Ah ve feryat ahenklerini yükseltelim, bu yedi bend dertlileri coştursun.

      Gün doğdu, âlemin padişahı uykudan uyanmayacak mı? Gök gibi çadırından çıkıp görünmeyecek mi? Gözlerimiz yollarda kaldı, o devletlinin kapısının toprağından bir haber gelmedi. Yanağının rengi gitti, kendisi, dudağı kurumuş olarak yatıyor; tıpkı gül suyundan ayrı düşen gül gibi. Ey büyük padişah; bazen felek utanarak bulutun örtüsüne bürünüyor, senin lütfunu hatırladıkça mahcubiyetten terliyor. Senin gamınla gençten ihtiyardan her kim ağlamazsa, duam odur ki gözyaşı evladı yerlere geçsin! Senin ayrılık ateşinle güneş yansın yakılsın, derdinle buluttan kara çullara girsin. Kılıcın senin hünerlerini yâd etsin, kanlar ağlasın, kını içinde boyunca karaya batsın. Derdin ve gamınla kalem yakasını yırtıp bayrak sıkıntıdan gömleğini parçalasın!

      Kılıcın dil yaralarını düşmana içirdi. Kimse bahsetmez oldu, dilleri kesildi. Düşmanın sorgun endamlı beyleri senin yüksek selvi fidanı gibi olan mızrağını gördüler ve artık bir daha başkaldırmanın adını bile anmadılar. Atının ayağı her nereye bassa, yolunda bütün hanlar, saçı olarak, askerlerini yürüttü ve canlarını feda ettiler.

      Deşt-i fenâda mürg-i hevâ durmayıp döner

      Tîğın Hudâ yolunda sebîl etti kanları

      Şemşîr gibi rûy-ı zemine taraf taraf

      Saldın demir kuşaklı cihan pehlivânları

      Aldın hezâr bütkedeyi mescît eyledin

      Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları

      Âhır çalındı kûs-ı rahîl ettin irtihâl

      Evvel konağın oldu cinân bûstânları

      Minnet Hudâ’ya iki cihanda kılıp saît

      Nâm-ı şerîfin eyledi hem gâzi hem şehît

3

      Müje haylin dizer ol gamze-i fettan saf saf

      Gûyiyâ cenge girer nîze-güzârân saf saf

      Seni seyr itmek içün reh-güzer-i gül-şende

      İki cânibde durur servi hırâman saf saf

      Leşker-i eşk-i firâvan ile ceng eylemeğe

      Gönderir mevclerin lücce-i ummân saf saf

      Gökde efgân iderek sanma geçer hayl-i kuleng

      Çekilür kûyine mürgân-ı dil ü cân saf saf

      Cami içre göre tâ kimlere hem-zânûsun

      Şekl-i sakkada gezer dîde-i giryân saf saf

      Ehl-i dil derd ü gamın ni’metine müstağrak

      Dizilürler keremin hânına mihmân saf saf

      Vasfı kaddinle hıram itse alem gibi kalem

      Leşker-i satrı çeker defter ü dîvân saf saf

      Kûyin etrafına uşşak dizilmiş gûyâ

      Harem-i Kâ’be’de her canibe erkân saf saf

      Kadrini seng-i musallada bilüb ey Bâkî

      Durub el bağlayalar karşuna yârân saf saf

      Fânilik çölünde havanın kuşu durmayıp dönüyor; kılıcın Allah yolunda kanları sebil etti. Yeryüzüne taraf taraf kılıç gibi demir kuşaklı cihan pehlivanları saldın. Yüzlerce put evini alıp cami yaptın, çan yerlerinde ezanları okuttun. Nihayet göç çanı çalındı, göçtün; ilk konağın cennet bahçeleri oldu. Tanrı’ya minnet, seni iki cihanda mesut kılarak, kutlu adını hem gazi hem şehit yaptı.

3

      O fettan o fitneci gamze (süzgün yan bakış) kirpik askerlerini saf saf dizer, sanki mızraklı askerler (saf saf) sıralanır da cenge (savaşa) girer.

      Seni seyr etmek için, gül bahçesi yolunun iki yanında, nazlı nazlı salınan serviler saf saf sıralanıp durur.

      Sayısız gözyaşı askeri ile savaş eylemek için, denizin ortası, derinlikli dalgalarını saf saf gönderir.

      Turna sürüsünün gökte feryat ederek geçip gittiğini sanma, gönül ve can kuşları saf saf dizilip kûyuna (senin bulunduğun yere) çekilir.

      Cami içinde kimlerle yan yana, diz dize olduğunu görsün diye (görmek için), ağlayan göz, saka şeklinde (saka gibi su dağıta dağıta, gözyaşı döke döke) saf saf (dizilmiş cemaat arasında) gezer.

      Gönül sahipleri (âşıklar) dert ve gamının nimetine gark olmuş (boğulmuş olarak), (dert ve gam nimetini yemek üzere) senin cömertliğinin sofrasına, konuk olarak, saf saf dizilirler.

      Kalem boyunun vasfıyla (boyunun niteliğiyle, boyunun güzelliğini anlatmak için) bayrak gibi salınmaya başlayınca, satır askerlerini deftere ve divana saf saf (dizi dizi) çeker (yazar).

      Senin bulunduğun yerin (mahallenin) çevresine âşıklar sıralanmış; sanki, Kabe Haremi’nde her tarafa erkân saf saf dizilmiş.

      Ey Bâkî! Dostların senin değerini (kadrini) (ancak) musalla taşında anlayıp karşına saf saf dizilip el bağlayacaklar.

      Nev’î

1

      Tâli’ bu veçhile dûn serkeş nigâr böyle

      Bîçâre âşıkı gör baht öyle yâr böyle

      Vaslında bîm-i hicrân hicrinde mihnet-i cân

      Derd-i firâk böyle vasl u kenâr böyle

      Ol serv-i hoş-hirâmı tenhâ bulup ne çâre

      Ol bîkarâr böyle ben şerm-sâr böyle

      Dildâr tünd ü serkeş ağyâr ise cefâ-cûy

      Netsin ya bülbül-i dil gül böyle hâr böyle

      Ten zevrakın düşürme girdâb-ı ıstırâba

      Sabret gönül ki kalmaz bu rûzigâr böyle

      Nev’î nice getirsin hicrân yüküne tâkat

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAGvASwDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAgIDAQEAAAAAAAAAAAAABQYDBAACBwEI/8QAGwEAAgMBAQEAAAAAAAA