Uygarlığın Avrupa’dan ziyade orada olmadığından emin miydik? Belki! Ve bir süre daha beklenemez miydi? Afrika bir gün boydan boya geçilecekti; fakat daha az tehlikeli bir yöntemle. Bir ay içinde ya da altı ay sonra yıl sona ermeden bir kâşif bunu başaracaktı kuşkusuz.
Tüm bu cümleler, planlananın ya da arzulananın tam aksi bir etki yapmıştı ve doktor sabırsızlıkla kıvranmaya başlamıştı. “Ne yapmak niyetindesin zavallı Dick? Ya da bir şey yapmaya niyetin var mı sahte dostum? Bu zafer başkalarının mı olmalı? Kendi geçmişime mi karşı çıkmalıyım; ciddi olmayan engellere boyun mu eğmeliyim? İngiliz hükûmeti ve Londra Coğrafya Cemiyetinin bana yaptıklarına korkakça bir tereddütle mi karşılık vermeliyim?”
“Fakat…” diye söze girdi Kennedy; çok sık kullandığı bu bağlaçla.
“Fakat…” diye karşılık verdi doktor. “Benim keşif gezimin şu anda yürütülmekte olanlarla rekabet edebilecek durumda olduğunun farkında değil misin? Şu anda yeni gezginlerin Afrika’nın kalbine doğru yol almakta olduğunu bilmiyor musun?”
“Hâlâ…”
“Beni dinle Dick ve gözlerini şu haritadan ayırma.”
Dick boyun eğdi ve gözlerini haritaya çevirdi.
“Şimdi, Nil boyunca yukarı çık.”
“Evet çıktım.” diye uysal bir şekilde cevapladı İskoçyalı.
“Gondokoro’da dur.”
“Tamam, oradayım.”
Ve Kennedy kendi kendine böyle bir seyahatin ne kadar da kolay olduğunu düşündü -tabii ki harita üzerinde!
“Şimdi de şu pergelin uçlarından birini al ve en gözü kara kâşiflerin bile yeni yeni geçebildikleri şu yerin ilerisine bastır.”
“Tamam, yaptım.”
“Şimdi kıyıda 6 derece güney enlemi boyunca Zanzibar Adası’nı bulmaya çalış.”
“Buldum.”
“Şimdi de aynı paraleli takip ederek Kazeh’e ulaş.”
“Evet, vardım.”
“Ukéréoué Gölü’nün ağzına doğru 33. derece boylamında devam et, işte burası Teğmen Speke’in durmak zorunda kaldığı yer.”
“Tam oradayım. Biraz daha çıkarsam göle düşerim!”
“Çok güzel! Şimdi kıyıda yaşayan kabilelerden aldığımız bilgilere dayanarak neyi farz edebiliriz anladın mı?”
“En ufak bir fikrim bile yok!”
“Niçin? Alt sınırı 2 derece 30 dakika sınırında bulunan bu göl, aynı şekilde Ekvator üzerinde yine 2 derece 30 dakika boyunca uzanıyor olmalı.”
“Gerçekten mi!”
“Şey, kuzey sınırından Nil Nehri’ne karıştığını varsaydığım bir akarsu geçmekte; tabii bu Nil Nehri’nin ta kendisi değilse!”
“Bu, aslında, merak uyandırıyor…”
“Artık, pergelin diğer ucunu, Ukéréoué Gölü’nün üzerine yerleştirebilirsin.”
“Hemen yapıyorum, dostum Ferguson.”
“Şimdi bu iki nokta arasında kaç derece sayabiliyorsun?”
“İki derece kadar.”
“Ve bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?”
“Kesinlikle hayır.”
“Neredeyse 120 mil yapar ki bu da bir hiç demek.”
“Neredeyse bir hiç, Samuel.”
“Peki, şu anda ne olmakta bilyor musun?”
“Yemin ederim ki bilmiyorum.”
“İyi o zaman, ben sana söyleyeyim. Coğrafya Cemiyeti, Speke’in çok uzaktan görebildiği bu gölün keşfine büyük önem veriyor. Derneğin desteğiyle birlikte, Teğmen (artık Kaptan) Speke, Hindistan’daki orduda görevli Kaptan Grant’le anlaştı ve çok donanımlı bir keşif gezisinin başına geçtiler. Görevleri, göl boyunca ilerleyip Gondokoro’ya geri dönmek. Kendilerine beş bin sterlinden fazla bir bütçe verildi ve Ümit Burnu valisi, emirlerine Hottento’lu askerleri atadı. 1860’ın Ekim ayı sonunda Zanzibar’dan yola çıktılar, bu zaman zarfında Hartum Konsolosu John Petherick, İngiltere Dışişleri Bakanlığından yaklaşık yedi yüz sterlin aldı; Hartum’da bir buharlı gemi edinip onu her türlü gereçle donatmak ve Gondokoro’ya gitmekle görevlendirildi. Orada, Kaptan Speke’in kafilesini bekleyecek ve belirli bir ölçüdeki ihtiyaçlarını karşılayacak.”
“İyi planlanmış.” dedi Kennedy.
“Senin de açıkça görebileceğin gibi, eğer bu keşif işlerinde yer almak istiyorsak, zamanımız azalmakta. Sadece bununla kalsa iyi. Bazıları Nil’in kaynağına doğru emin adımlarla ilerlerken diğerleri de Afrika’nın kalbinin derinliklerine inmekte.”
“Yürüyerek mi?” diye sordu Kennedy.
“Evet, elbette!” diye karşılık verdi doktor sorudaki kinayeyi göz ardı ederek.
“Doktor Krapf, batıda, Ekvator’un hemen altındaki Djob Irmağı boyunca ilerlemeyi planlamakta. Baron de Decken çoktan Monbaz’dan yola koyuldu bile, Kenya ve Klimanjaro Dağları’nı tetkik etti. Şimdi de içerilere, merkeze doğru ilerlemekte.”
“Hep yaya olarak mı?”
“Yaya olarak ya da katırlarla.”
“Bana sorarsan her ikisi de aynı şey.” diye ekledi Kennedy.
“Son olarak…” diye söze girdi doktor. “Hartum’un Avusturya Konsolos Yardımcısı M. de Heuglin, yeni bir keşif gezisini henüz ayarladı. Amaçları, öncelikle Dr. Barth’ın çalışmalarına katılmak amacıyla 1853 yılında Sudan’a gönderilen Seyyah Vogel’nun akıbetini araştırmak. 1856 yılında, Bornou’dan ayrılıp Çad Gölü ve Darfur arasındaki gizemli ülkeyi araştırmak için yola çıkmıştı. O zamandan beri kendisinden haber alınamadı. 1860’ta İskenderiye’ye gelen mektuplar, kendisinin Wadai kralının emriyle öldürüldüğünü bildirmekteydi. Diğer yandan, Dr. Hartmann tarafından Vogel’nun babasına yazılan mektuplara göre Vogel, Bornou’lu bir fellahın anlattıklarına bakılırsa Wara’da tutsak edilmişti. Böylece bir umut ışığı doğmuş oldu. Krallık Naibi Saxe-Cobourg-Gotha başkanlığında bir komite kuruldu; arkadaşım Petermann sekreterliğini yürütmekteydi ve birçok âlimin gönüllü katılımıyla etkinliği artan bu keşif gezisinin masraflarını karşılamak için yurt çapında bir bağış kampanyası düzenlendi. Sonuç olarak M. De Heuglin, haziran ayında Massowah’dan yola koyuldu. Bir yandan Vogel için aramalar sürdürülürken diğer taraftan da Nil ve Çad Gölü arasında kalan tüm topraklar keşfedilecekti ki bu Kaptan Speke ve Dr. Barth’ın tüm çalışmalarının bir araya getirilmesi anlamına gelmekte. Böylece Afrika, doğudan batıya katedilmiş olacak.”8
“Peki…” diye söze başladı açıkgöz İskoçyalı. “Her şey bu kadar yolunda gidiyorsa bizim oraya gitmemize ne gerek var?”
Dr. Ferguson bu soruyu yanıtsız bıraktı; sadece omuz silkmekle yetindi.
BÖLÜM VI
Bir uşak – Eşleştir! – Jüpiter’in uydularını görebiliyor – Dick ve Joe arı gibi çalışıyor – Şüphe ve inanç – Tartılma seremonisi – Joe ve Wellington – İngiliz parası alıyor
Dr. Ferguson’ın kendisine Joe diye seslenildiğinde anında yanıt veren bir uşağı vardı. Mükemmel bir yoldaştı ve -her