Hüseyin Rahmi Gürpınar

Dirilen İskelet


Скачать книгу

ya bir iyilik veya bir kötülüklerine uğramak için dolaşırım. Ve ne kadar cin, peri tüzüğüne aykırı hareketler varsa on kat sunturlusuna giderim. Bilmem neden bana aldırmıyorlar? Kocakarılar önünde sonunda, onların mutlaka bir fenalığını çekeceğimi söylüyorlar.”

      10

      Doktor Ferhat, Tayfur’un bu uzun diskurunu cigara dumanlarına boğarak dinledikten sonra:

      “Her şey inanca bağlıdır. Kendini hasta sanan hastalanır. Kuruntu fena şeyler doğurur. Halkın gerçekle arası iyi değildir. Daima beslenmesini manasız inançlarda, masalımsı şeylerde arar. Fen, bilim esaslarından kuvvet almamış, kültürle ilgili bir eğitim görmemiş, deneylere dayanan muhakemelere alışmamış dimağlar için cinleri, perileri, ruhları, cadıları kaldırırsak pek yavanlaşan hayatın şiirselliği kalmaz. Mesela dünyadan sonra bir öteki dünya yani ahiretin olması, cehennem korkusu ile beraber yine inanç sahipleri için ne büyük bir tesellidir. Halk yalın kat hayattan hoşlanmaz. Daima ölümün, karanlığın ötesinde bir şeyler olmalı. Üzerinde yaşadığımız bu hayat sahnesinin etrafı da sırlarla sarılmış bulunmalı. Her şeyi bize gösteren gündüz açıklığı makbul değildir. Gördüğümüz bu âlemin içinde göremediğimiz bir başka âlemin bulunduğu kuruntusu ile oyalanmalıyız. Ruhla vücut gibi her şey iki kat olmalı. Madde hâlinde olmayan hiçbir vücut düşünülemediği için eskiden ruhları da elle tutulur, gözle görülür bir cisim hâlinde tasavvur ederlermiş. Voltaire nükteli bir tenkitle der ki: ‘Hiç belli olmayan bu ikiye bölünmüş, ayrılmış vücuda bir derece tayini kabil olamadığından ruhlar gitgide her türlü maddilikten büsbütün tecrit edildi. Fakat geride sağlam olarak ne kaldığı da belli değildir.’

      Voltaire’in dediği cisim olmayan ruh bugün ispritizmacıların ellerinde yine cisimleniyor. Magnezyum ışığı yardımı ile objektife giriyor, plağa alınıyor. Sonra camın üzerinde biraz ölüye, biraz diriye benzer, şiş suratlı, pat burunlu, iri baygın gözlü, yüzünün çizgileri ve organları belirsiz, yamru yumru bir şey, lakin her hâlde bir cisim görüyoruz. Bu hangi mezardan kalkıp lütfen adesenin15 önüne kadar geliyor? Ruhun çürüyen kalıbı, çağrıyı kabul etmek için derhâl nasıl cesetleniyor? Hep bunlar bu işi sanat edinenlerin hokkabazlığı ile oluyor. Ölmek her gün yüzlercesini gördüğümüz bir tabiat emri. Fakat dirilip mezardan çıkmak, yine insanlar arasına karışarak türlü aracılarla onlarla görüşmek çok merak edilecek bir hadise… İşte psikolog adını alanlardan birtakım şarlatanlar insanların bu meraklarından hayrete değer bir iş çıkarmanın yolunu buluyorlar.

      Eğer ispritizmacıların ölüleri diriliyorlarsa cadıların gömüldükleri yerlerden kalkmalarına niçin o kadar şiddetle karşı koyuyoruz? İkisi de aynı hadise değil mi? Biz inanırsak onlar cüretlerinde o kadar ilerleyeceklerdir ki, bir gece gazinoda otururken bir medyum gelip de ‘Köşe başındaki mezarlıkta rahmetli babanızın ruhu görüşmek için sizi bekliyor.’ dediği vakit bu çağrıya hiç şaşmayacağız.

      Eğer dünya ile ahiretin arası bir mezar çukurundan ibaretse bu hiçbir şey değil… Biz bilgisiz, saf insanlar daima olmayacak şeylerin olmasını isteriz. Tabiatın başlangıçtan beri yürürlükte olan ve sonsuzluğa kadar sürecek olan kanunları içindeki akıl ve muhakemeyi durduran hadiselere şaşmayı bilmeyiz. Uzayın genişliği, sayılmayacak kadar çok sayıda yıldızların hareketleri, güneşlerden gelen ışınların hayat verici etkileri, her çevreye göre organlaşan hayatın sayıya gelmez şekillerde çeşitliliği… Bunlardaki büyüklüğü, gücü, düzeni, geometriyi görmezler. Şaşmak için isterler ki, hep bu kanunlar tabii akışlarının dışında, tabii akışlarına aykırı hareket etsinler. İsterler ki, ölü kellesini koltuğunun altına alarak gezinsin. İsterler ki, ay bir balon gibi dünyanın yüzüne inerek tekrar yükselsin. İsterler ki, bir deve insan doğursun. İsterler ki, bir kadın bir kaplumbağa dünyaya getirsin. Su boğmasın. Ateş yakmasın. Denizin üstünde karada yürüyor gibi ayaklarımızla tıpış tıpış gezilsin. Çaresiz bir hasta bir nefeste ayağa kalksın…”

      Bütün bu sözleri o ana kadar derin bir sessizlikle dinleyen Sadi, gözlerinin zeki bakışı ile doktora dönerek:

      “Beyefendi, bütün bu açıklamalarınızdan memnun oldum, yararlandım. Fakat bizim asıl merak ettiğimiz noktanın da lütfen bir açıklamasını yapar mısınız? Bunu sizden özellikle rica ederiz.”

      Tayfur sorar gibi bir davranışla söze karışarak:

      “Merak buyurduğunuz nokta nedir?”

      “Eğer bu hususun sizce bir gizliliği varsa cesaretimi affedersiniz.”

      “Lütfen açık söyleyiniz de anlayayım.”

      “Gece yarıları bu kadar külfet ve zahmetlere girerek sur dışı mezarlıklarında kemik karıştırmaktan maksadınız nedir?”

      Tayfur, doktorun yüzüne baktı. Bu sorunun karşılığını dosdoğru vermekte bir sakınca olup olmadığını birer ince gülümseme ile birbirinden sordular. Nihayet ev sahibi:

      “Efendim, bu meseleye dışarıdan bakılırsa pek merak verici bir şekilde görülüyor. Oysa bu aslında ne büyük bir sırdır ne de o kadar meraka değer bir şey…”

      “Eğer açığa vurulmasında bir sakınca yoksa gerçekten açıklamanızla bizi… Nasıl söyleyeyim, bir büyük meraktan değil âdeta çok büyük bir sıkıntıdan kurtarmış olacaksınız.”

      Tayfur küçük bir gülümseme ile:

      “Efendim, ben evimde ve dışarıda her ne yapsam bu, mahalleliye merak olur ve her hareketim ayıplanır, kabahat sayılır. Bazı kimselerin âleme uymayan birtakım merakları hatta delilikleri olabilir. Bunları ayıplamak pek ayıp bir şeydir.”

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Alesta: Harekete hazır. (e.n.)

      2

      Fertik: “Kaç, uzaklaş, tamam, bitti.” anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü. (e.n.)

      3

      Pejo: Peugeot. (e.n.)

      4

      Manoir (Fr.): Küçük şato, konak. (e.n.)

      5

      Spiritizm: İspritizma; ruhun ölmediğine inanan, gereğinde ölülerin ruhlarıyla ilişki kurulabileceğini ileri süren inanış. (e.n.)

      6

      Meyzin: