beğendiremedikse gelecek butta sizi memnun etmeye uğraşırız.” cevabını veriyorlar ama iş gelecek butta da yoluna giremiyordu, daha öteki butta da… Sofrada güzel parçalar çıktıkça nezaket icabı haydi büyükanneye, haydi teyzeye, haydi kız kardeşe, evet hep hanımlara takdim oluyor, zavallı Raci, yemeklerin kemik, deri gibi en sıska tarafıyla karın doyuruyordu. Zavallı delikanlı bu yoldaki şikâyetlerini bir türlü ağabeyine duyuramadı. Nihayet bir akşam tavuk, hindi gibi hayvanlar üzerinde alafranga operasyon yapılacağı bir sırada sofranın en güzel keten örtüsü yayıldı. Önceden ayrılmış yerlere çiçek saksıları konuldu. Beşli şamdanlar yandı. En parlak “couvere”ler75 dizildi. Eleni, yemek kampanasını büyük otellerde işitilen şekilde, ritmik vuruşlarla çaldı. Yemek salonuna Meftun, kız kardeşi Lebibe’yle kol kola girdi. Arkadan kadınnine değneğini kakarak geldi. Daha sonra Lütfiye Hanım’la Rebia, onların ardından Vesile Hanım’la Hasene sökün ettiler. Meftun yarı reverans hâlini alıp zarif bir tavırla elini uzatarak: “Mesdames… Mesdemoiselles!..” sözleriyle herkese ayrılan yeri gösterdi. Sofraya dizildiler. Aile fertlerinden biri eksikti. Ama bu eksik olan kimdi? Herkes sofranın süslerine bakmaktan gelmeyeni düşünmeye vakit bulamıyordu. Yalnız Meftun, boş kalan iskemleye bir göz attı, “Raci sofrada yok.” dedi. Delikanlının bu hatırlatmasından sonra ötekilerin de gözleri boş iskemleye dikildi. Vesile Hanım sordu ki:
“Alafrangada böyle sofraya geciken olursa ne yapılır?”
Meftun: “Bu konuda size bilgi vermedim mi?”
Vesile: “Hayır.”
O esnada oda kapısından içeriye biri girdi. Ama bu giren Raci değildi. Tombalakça bir kadındı. Teklifsizce gitti, boş iskemleye, Raci’ye ayrılan yere oturdu. Herkeste bir hayret… Bu yeni gelen, birkaç saniye kadar herkesin garipseyen bakışlarına uğradıktan sonra en önce Rebia, “Raci ağabeyime bakın a dostlar, kadın kıyafetine girmiş!..” feryadıyla haykırdı. Küçüğü, büyüğü bir kahkaha tutturdular. Hakikaten Raci, al bir korsaj, onun altına tirşe bir jüpon giymiş, boynuna da Eleni’nin bir “fichu”sünü76 bulmuş atmış, başına tüylü bir kapela77 uydurmuş, bıyıkları olmadığı için kıza benzemiş… Ama nasıl kıza? Âdeta Bakkalköyü’nde, Darıca’da pazar günleri en parlak tuvaletlerini yaparak gezmeye çıkan köylü Rum kızlarına dönmüş.
Bu garipliğe herkes gülüyor, yalnız Meftun ciddi durmaya uğraşıyordu. Sert bir yüzle sordu ki:
“Birader, bu kıyafet ne?”
Raci ayağa kalktı. Derin bir reveransla dedi ki:
“Bu hareketimi mazur görünüz efendim. Üstümdeki fistan, başımdaki kapela, kısacası şu kıyafetim, sanırım bugün bana sofrada tavuk budu yemek hakkını verecektir. Erkek elbisesiyle oturdukça daima aç kalkıyorum…”
Kahkahalar arttı. Bu cevaba karşı Meftun da ciddi duramadı. Gülerek “Cette fois vous êtes ingénieux.”78 dedi. Çorba kâsesini kaldıran Eleni de dayanamayarak “Monsieur, dites plutôt ingénieuse!” ihtarında bulundu. Yani Raci’ye mal edilen “ingénieux” kelimesinin kadınlar için kullanılan şeklini kullanmak daha uygun düşeceğini anlattı. Meftun buna daha ziyade güldü.
Raci, bu zarifliğiyle o akşam sofrada en iyi parçaları yiyerek acı çıkardı. Yemek sonunda kadınnine Şekure Hanım sandalyesinden kalkarak “Çocuklar, böyle tavuk yemeyi talim ettiğimiz akşamlar ben yerimden kımıldayamazdım. Eleni’yle Zarafet koltuklarımdan tutarlar da beni güçlükle kaldırırlardı. Bakınız bu akşam sandalyeden kendi kendime kuş gibi kalkıyorum. Bunun sebebini anladınız mı? Bu gece benim hakkımı bütün Raci yedi. O çapkın oğlan bir daha sofraya karı kıyafetiyle gelirse kabul etmeyelim. Mademki alafrangaya çalışıyoruz, onun yolu neyse öyle gitmeli. Eleni’nin kapelasını, Lebibe’nin bilmem nesini giy. Gel buraya butları kıvır, yağma yok. Alafranga olacaksa tamam olsun. Herkes hakkına razı olmalı. Butlar hanımlara, kanatlar, boyun tarafları filan, beylere…” itirazıyla Raci’nin bu hareketini ayıpladı durdu.
Meftun, zengin bir enişte elde edebilmek için Lebibe’nin eğitim ve öğretimine son derece hız verdiğinden ailede herkese mahsus olan pratik görgü dersinden başka kız kardeşine özel şekilde, faydalı bilgiler öğretiyordu. Bir gün Lebibe’yi karşısına almış, genç kadınların ava çıkıp çıkmamaları hakkında acayip tafsilat verirken bazı eşyaları almak için Eleni odaya birkaç defa girdi. Kızın her giriş ve çıkışında yüzünde gezinen alaylı gülümseme Meftun’un gözünden kaçmadı. Evet, Eleni gülüyor, hem de alay edercesine gülüyordu. Ama kiminle eğleniyor, niçin gülüyordu? Genç kadınların ava çıkmaları bahsinde gülecek ne vardı? Meftun bunu merak etti. Ama Lebibe’nin yanında kızdan sormayı uygun bulmadı. Bir iki saat sonra Eleni’yi tenha bir tarafa çekerek sordu:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.