Мемдух Шевкет Эсендал

Bir Kucak Çiçek


Скачать книгу

Vali’nin bu bakışından sıkıldı. Ne düşündüğü anlaşılamayan bir adamın karşısına geçip lakırdı uydurmak kolay değildir. Beğeniyor mu, beğenmiyor mu bilmeli de, ona göre ayak uydurmaya çalışmalı. Doktor bir yandan söylüyor, bir yandan da daha neler söyleyeceğini arıyordu.

      “Efendim, aslını ararsanız bu, bir terbiye alıştan başka bir şey değildir. Bendenizin dayılarım İttihatçı idiler. Bize, şerefi her şeyin üstünde tutmayı öğrettiler. Biliyorsunuz o adamlar, başka adamlardı. Ben gençtim. Yanlarına girer otururdum. Onların sözlerini dinlerdim. Bugün namus dediniz mi, adamın yüzüne sırıtıyorlar. İttihatçılar bu kayıtsızlığı asla çekemezlerdi.”

      Doktorun lakırdısı buraya gelince vali yeniden sırıttı. Doktor, hemen sözü kesip valinin yüzüne baktı. “Eyvah, gene bir pot mu kırdık? Herif İtilafçı galiba!” diye düşündü.

      “Bununla beraber, İtilafçı olsun, İttihatçı olsun, hepsi bu toprağın çocukları. O fırkadanmış, yahut başka fırkadanmış, hepsi bir teknenin hamuru. Bir bakıma İtilafçılar daha sağlam bile sayılırlardı…”

      Bu gibi sözleri söyler dururken, birdenbire aklına geldi: “Ulan!” dedi. “Biz namus diye, şeref diye, dört köşe kestik; ama ya herif o kadar sıkı namuslu değilse, ya beni kendi adamı gibi kullanmak istiyorsa… Vali’nin de bu bakışı beni anlamaya çalıştığını gösterir. Ne yapmalı?” diye düşündü, söze başladı:

      “Ben.” dedi. “En büyük namus olarak bir başa itaat etmeyi bilirim. Kayıtsız, şartsız. Öl dese, ölmeli. Söylediği doğruymuş, yanlışmış, beni ilgilendirmez. Başkanın dediği, dediktir. Ama sen onu doğru görmüyorsun! Görme… Bir de sır saklamak… Ben en ufak işlerimi bile saklarım, kimseye söylemem. Bakınız, Nezahet’e sorunuz, size anlatsın. Kocasının hiçbir işini bilmez. Biz doktorlar, sır saklamayı bilmezsek, hiçbir iş yapamayız. Filan filan olmuş. Haberim yok!.. Bitti. Doktorun yapacağı budur. Haa, mahkeme!.. O başka… Orada da her şeyin bir yolu var. Bir aile dağılacak, doktor düşünür… Bendeniz esrar küpü gibiyimdir…”

      Bu sözler uzayıp gidecekti. Belki vali de usanıp başhekimi bırakacaktı; ama buna yer kalmadı. Maden müdürü ile birkaç mühendis, bayanlarıyla salon kapısında göründüler. Vali onları görünce yerinden kalkıp karşılamaya gitti. Başhekim de yerinden kalkıp gelenler arasına karıştı.

      Vali’nin misafirleri dağılmaya başlayınca, başhekim de karısı ile valinin yanına sokulup izin istedi. Savdur, birkaç kadeh de içmişti; valinin elini öpmeye kalkıştıysa da adam bırakmadı.

      Karı koca Vali’nin konağından çıktılar, evlerine doğru yollandılar. Bu sırada başhekimin karısı, kocasının hoşuna gideceğini sanarak;

      “Hepsini Vali’nin hanımına anlattım.” dedi.

      “Neyin hepsini?”

      “İşte Cemal Paşa’nın bize yaptıklarını…”

      “Neee… Ne halt ettin!..”

      Kadın şaşırarak;

      “Niçin?” dedi. “Sen söylemedin mi?”

      “Ben ne söyledim, sersem!”

      “Nezahet, Paşa’nın söylediklerini söylesene, demedin mi?”

      “Hay Allah kahretsin… Hizmetçi işini de anlattın mı?”

      “Anlattım ya, onu da anlattım. Sana iftira ettiklerini de anlattım. Muayenehane için bizi mahkemeye verdiklerini de söyledim. Onlara yakışır mıydı!..”

      “Ahmak kadın, beni rezil ettin.”

      “Seni niye rezil edeyim, onları rezil ettim. Seher Hanım’ın hizmetçisi dayaktan öldü, rapor verdi de Seher Hanımı kurtardı, demediler mi? Para ile çocuk düşürtüyor, demediler mi? Kendi kızlarıyla sana iftira etmediler mi?”

      “Canım desinler, adı Paşa’dır. Burada kim bilecek, ben onu satardım. Sen berbat ettin.”

      “Öyleyse niçin bana, Paşa’yı anlatsana Nezahet, deyip durdun? Benim aklımda bile yoktu…”

      “Hay Allah kahretsin, rezil oldum…”

      “Dur, sokakta bağırma, herkes bize bakıyor.”

      Aradan çok geçmedi, Savdur’un ipliği burada da pazara çıktı.

Ulus, 10 Nisan 1949

      GEZİDE

      …Bu, yalnız bizde değil, başka yerlerde de vardır. Bugün bile, büyüklerden biri, bir yere gidecek olsa, arkasından üç-beş adamını da götürür. Büyüklüğün yakışığı da budur. Frenklerde de vardır. Adına “suite” derler. Eskiden bizde, yalnız vezirler, ağalar, beyler değil, hatırlıca hocalar, şeyhler bile, bir yere gidişlerinde, mollalarını, müritlerini birlikte alıp götürürlerdi. Bunda beğenilmeyecek ne var? Her yerde alışılmış, eski bir âdettir… Ama ben, bunu söylemek istemiyorum… Neydi, bir başka söze başlamıştım? Ha, şu gecenin hikâyesini anlatıyordum…

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Cavelleria Rusticana, tek perdelik bir opera.

      2

      Zevk alma, hoşlanma.

      3

      Seçme.

      4

      Emekli.

      5

      Ölü için Kur’an-ı baştan sona okuma.

      6

      İnleme.

      7

      Gerileme, çöküş.

      8

      Aklama.

      9

      Kötülük yapan.

      10

      Şaşmak, şaşırmak.

      11

      Ferahlık

      12

      Orman ürünlerinden alınan bir vergi.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/