Orhan Veli

Orhan Veli Bütün Şiirleri


Скачать книгу

align="right">

      (On dördüncü yaşın ilk güzel gecesine ithaf)

      Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ,

      Büyülü göklerinde sesler duyduğum Aden,

      Avucumda dört kollu nehrin verdiği maden,

      Üstümde yemişleri alnıma değen Tûbâ.

      Müthiş dünyasile uykuma ilk girdiği yer..

      Gülümsüyor mavi bir ay ışığında kamış,

      Göllerin şekil dolu derinliğine dalmış

      Vuslatın havasını çevreleyen iğdeler.

      Suların aydınlığında saadetten bir iz:

      Dallardan süzülen kayığında bu hoş insan,

      Omzuna değen arzu dolu dudakları kan.

      Artık bir cennete bağlı bütün günlerimiz.

      Artık ışıkla dolu billûr bir kadeh gibi,

      En güzel şeytanın elinde tuttuğu gurub;

      Akşamlar ağzımda harikulâde bir şurub

      Ve başımda geceler yeşil bir deniz dibi.

      Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ

      Ve nebatî bir âlemde duyulan ilk hece,

      Bir sesin aydınlattığı yalan dolu gece

      Ve dumanlı bir sabah serinliği ormanda.

      Ne onda itidal, ne bende günahkâr hâli

      Ruhları bir kuş gibi âvare kılan uyku.

      Ve çökmüş içimde her zaman o baygın koku,

      Lezzeti dudağımda buğulaşan şeftali.

Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.12.1936

      BUĞDAY

      Düzüldü uçsuz bucaksız alay;

      Çıngıraklar çalar kapılarda.

      Düzüldü uçsuz bucaksız alay;

      Bak, son hasad başladı rüzgârda.

      Okundan ayrılmak üzere yay,

      Kuyuların ağzı genişledi.

      Okundan ayrılmak üzere yay

      Korku tâ kemiğime işledi.

      Savruluyor gökyüzünde buğday,

      Gölgeler uzunlaşıyor yerde.

      Savruluyor gökyüzünde buğday,

      Tanrım! Tanrım! Bir deva bu derde.

      Düzüldü uçsuz bucaksız alay;

      Çıngıraklar çalar kapılarda.

      Düzüldü uçsuz bucaksız alay;

      Bak, son hasad başladı rüzgârda.

      Undan bize de pay, bize de pay,

      Koşun buğday dağıtıyor Yusuf.

      Undan bize de pay, bize de pay,

      Çökmeden sonu gelmiyen küsuf.

      Eriyecek tencerede kalay,

      Çocuklar ağlaşmasınlar dağda.

      Eriyecek tencerede kalay

      Yetişmiyecek Ömer imdada.

      Altında aynı eyer, aynı tay;

      Arayıcısı herkes bir sesin.

      Altında aynı eyer, aynı tay;

      Seferi aynı köye herkesin.

      Artık kuruldu bu kervansaray,

      Boşuna düşünür ihtiyarlık.

      Artık kuruldu bu kervansaray,

      Şimdi seslerle dolu mezarlık..

Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.01.1937

      AVÊ-MARIA

      Rüzgâr tersine esiyor.. Niçin?

      Eski günler geri mi gelecek?

      Kımıldıyor kozasında böcek

      Bildiği hayata doğmak için.

      Neden içimize doldu vehim?

      Ah ümit, ümit yollar boyunca..

      Düşünmez miydi akşam olunca

      Hacer’in kollarında İbrahim

      Ve gemisinde Kleopatra?

      Neden yine kaynaştı havalar?

      Saadet mi getiriyor rüzgâr

      Dolarak erguvan atlaslara?

      Elimize değen kimin eli,

      Kimdir bu muammalarla gelen?

      O mu helezonlara yükselen,

      Saba ellerinin en güzeli?

      Sesler mi çözülüyor derinde,

      Nedir durup dinlediklerimiz,

      Şarkı mı söylüyor Semiramis

      Babil’in asma bahçelerinde?

      Omzundan örtüler kaydı yere.

      Kim bu, kim? Alnımızdaki yazı:

      Gözlerinde günahının hazzı

      Gülüyor saz benizli bâkire..

Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.02.1937

      KURT

      Ah! Artık benim de benzim sarı.

      Damar kanımı dolaştırmıyor.

      Hiçbir kıyıya ulaştırmıyor

      Beni Şehrazad’ın masalları.

      Anlamıyorum dilinden artık

      Geceyi saran güzelliğinin;

      İçim kör bir kuyu gibi derin,

      Bir şey beklemiyor benden artık.

      Susmak istiyorum, susmak bugün.

      Susmak.. Hiçbir üzüntü duymadan.

      Büyük bir kuş iniyor semadan.

      Sükût, bu indiğini gördüğün.

      Artık tırtılları beslemiyor

      Bahçemin orta yerindeki dut.

      Başıma kondu ebedî sükût.

      Gün, yeniden doğmak istemiyor.

      Kuşla oldumsa da senli benli,

      Beynimi kurcalayan bir kurt var:

      Anlamak istiyorum, ne yapar

      Rüzgârı boşalınca yelkenli?

Ekim 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.01.1937

      ZEVAL

      Örtüldü hâfızanın örtüsü

      Tasalarımın bittiği yerde.

      Yükseliyor şimdi perde, perde

      “Geri gelen saadet” türküsü.

      Devri tamam oldu pervanenin

      Gökten bir beklediğim kalmadı.

      Tükendi