liman veya adaya bu gidiş,
En canlı çırpınışlar kanatlarında?
Denizde ne bir yelken, ne bir ürperiş;
Bütün zenci krallar ölü bu anda.
Gidecekler beyaz köpükten izinde
Uzak, ağır ve çok uzak bir vapurun.
Birden belirecek hepsinin gözünde
Manzarası Yafa’nın ve Singapur’un.
Sonra sabahların en muhayyelini
Geri getirecekler uçuşlarında
Ve anlatacaklar hikâyelerini
Hazzın en büyüğünü duyan ruhuma.
AÇSAM RÜZGÂRA
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Maviliklerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgâra yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz..
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her âlemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli damına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş!
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz, deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün, bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
UZUN BİR ISTIRABIN SONUNDA VE BİR SAADET ÂNINDA GELECEK ÖLÜMÜN TÜRKÜSÜ
Bir sahile varacak günlerimiz..
Günler ki nâmütenahi ıstırap;
Kalmayacak bugünkü hasta, harap
Yüzlerde bahtın karanlığından bir iz.
Şekillenecek ruhu çeken kutup:
Sevmek kadar tatlı, yaşamak kadar
Kısa bir ânın ötesinde bahar..
İşte o dem ki bir ömrü unutup
Açacağız nurdan kapılarını
Bugün vâdedilen cennetimizin.
En güzel, en son memleketimizin
Bulacağız ışıktan pınarını.
Gün vuracak baktığımız her yüze..
Ve kızlar, kucaklarında çiçekler,
Ebedî baharı getirecekler
Bu yeniden başlayan ömrümüze.
GÜNEŞ
Ah! Aydınlıklardan uzaktayım,
Kafamda o dağılmayan sükûn.
Ölmedim lâkin yaşamaktayım.
Dinle bak: Vurmada nabzı ruhun.
Yarasalar duyurmada bana
Kanatlarının ihtizazını.
Şimdi hep korkular benden yana;
Bekliyor sular, açmış ağzını.
Ah! Aydınlıklardan uzaktayım,
Kafamda o dağılmayan sükûn.
Ölmedim lâkin yaşamaktayım.
Dinle bak: Vurmada nabzı ruhun.
Siyah ufukların arkasında
Seslerle çiçeklenmede bahar
Ve muhayyilemin havasında
En güzel zamanın renkleri var.
Ölmedim hâlâ.. Yaşamaktayım.
Dinle bak: Vurmada nabzı ruhun!
Ah! Aydınlıklardan uzaktayım,
Kafamda o dağılmıyan sükûn.
Ruhum ölüm rüzgârlarına eş;
Işık yok gecemde, gündüzümde.
Gözlerim görmüyor.. lâkin güneş..
O her zaman, her zaman yüzümde.
HÉLÈNE İÇİN
Nezihe Adil-Arda’ya
Ötesi yok şehre ulaşınca kaderin yolu
Pişman bir el kapayacak kapısını ömrünün;
Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu,
Güzelliğin yalnız mısralarımda kaldığı gün.
Odanı dolduracak son mevsimin, son baharın.
İsmini dinleyeceksin serin esen rüzgârda,
Duyacaksın ateş feryadını hâtıraların
Akşam vakti söylenen âşıkane şarkılarda.
Ve bilhassa parmaklığına dayandığın zaman
Ufku uzak şehirlere açılan balkonunun,
Günahların geçecek hafızanın arkasından.
Günahların.. Sonu gelmez kafilelerden uzun..
Susarken ağaçlarda kuşlar tahayyül içinde
Bakışlarında sükûnun zehri, bekleyeceksin.
Türlü acılar şekillenecek yine içinde,
“Ah! Şairim bu akşam da geçmedi” diyeceksin.
Ve ulaşacak bu son şehre kaderin yolu,
Kapayacak pişman bir el kapısını ömrünün;
Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu,
Güzelliğin yalnız şarkılarımda kaldığı gün.
İHTİYARLIK
Benim,