söyleyip
Raksederken ekin tarlalarında
Göze görünmeden.
Fakat neden mavi gökyüzlerine
Genişlerken ağustos böceklerinin sesi
Kuşlar yine onun türküsünü söyler?
MAHALLEMDEKİ AKŞAMLAR İÇİN LİED
Kımıldanır mahallemin daralan ruhu
Basma perdelerimde gün batarken.
Atıp saatler süren uykusunu
Odama uzanır akasyam pencereden.
Kırmızı uzak damlarda bir serinleme,
Uyanır gündüz uykusundan evler,
Kapılarda işleri ellerinde
Kadınlar giyinip kocalarını bekler.
İyi insanların ruhudur yakınlaşır,
Takunya sesleri gelir evlerden,
Yalnız bu dem rahat bir dünya taşır
Bin mihnet dolu kafasında yorgun beden.
Her şeyin geliş saatidir akşam
Mahallede ömürler akşamüstü başlar;
Hepsi burada buluşmaya gelir, akşam,
Başka dünyalardan ayaklar, başlar.
EFSÂNE
Bir zamanlardı bu gamhânede bir dem vardı
Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı
O çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenk
Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengârenk
Mavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histe
Rindler muğbeçeler mest bütün mecliste
Ve o hâletle bütün kahkahalar nağmeleşir
Dilde Yahya Kemal’in şarkısı şehnâmeleşir
O gürültüyle sular çalkalanır çağlardı
Bir zamanlardı bu gamhânede bir dem vardı
Lâkin artık o hayal âlemi bir efsâne
Ses sada yok bu değil sanki o devlethâne
ŞARKI
Felâh bulmadı bir türlü derd ü mihnetten
Ne türlü ateşe yanmış gönül muhabbetten
Müreccah olmalı divanelik bu hâletten
Ne türlü ateşe yanmış gönül muhabbetten
ŞARKI
Dem bezm-i visâlinde hebâ olmak içindir
Cânım senin uğrunda fedâ olmak içindir
Nabzım helecânımda sedâ olmak içindir
Cânım senin uğrunda fedâ olmak içindir.
Bardak boşalır bencileyin dolmayı bilmez
Benzim gibi yaprak sararıp solmayı bilmez
Hiçbir şey canımca fedâ olmayı bilmez.
Cânım senin uğrunda fedâ olmak içindir.
MEHMET ALİ SEL ADIYLA YAYIMLADIĞI
ESKİ BİÇİMLİ ŞİİRLERİ
EHRAM
Ey aşılmaz dağların ardında,
Ulaşılmaz beldelerden uzak;
Hasretin dallarını tutan sak
Mavi, sonsuz bir tâkın altında!
Ey gülüşü sabahlardan güzel,
Dünyası düşüncelerden geniş!
Ey göğsünde ilâhî geriniş,
Rüyalarıma hükmeden güzel!
Nerde eğilen dalından yere
Portakalların düştüğü çardak,
Kadehe duyarak değen dudak,
Sevgile bakan göz gecelere;
Yanmış ruhu titreten ilâhî,
Yapraklarda billûrlaşan seher;
Nerde çam kokan tahta testiler,
Geyik sesile çınlayan vâdi?
Yaldız dallarda çiçek yerine
Yıldız açmaz mı artık ağaçlar,
Yanmaz mı bin rüya ile saçlar
Kapanıp günün eteklerine?
Ey gülüşü sabahlardan güzel,
Dünyası düşüncelerden geniş!
Ey göğsünde ilâhî geriniş,
Rüyalarıma hükmeden güzel!
Hakikate olmaz mı acep râm
Yıllardır beslediğim düşünce?
Çıkılmaz dağlardan da mı yüce
Hasretlerin tırmandığı ehrâm?
DAR KAPI
Nedir bu geceyle gelen birsam?
Duyuyorum serzenişlerini.
Karanlıkta ağzının yerini
Arıyor deli gibi hâfızam.
“Yanıyor unutulmuş buhurdan
Yine gecenin içinde sessiz”,
Hâtıralarla kabaran deniz
Doluyor ruhun oluklarından.
Işık yağıyor doğan geceden;
Nasıl diriliş bu, neden sonra?
Bu rüya gibi geceden sonra
Gidecek mi o maziden gelen?
Seziyorum senelerce susan
Ruhumda taptaze bir geriniş.
Sonuna vardığım çölden geniş
Ayaklarıma açılan umman.
Bütün mevsimlerimin üstüne
Geriliyor bembeyaz bir kanat.
Gelip durdu artık işte hayat
Bana hep onu vâdeden güne.
Artık ebedî huzur deminin
İçebilirim sırlı tasından,
Girmek üzereyim dar kapısından
O eski rüyalar âleminin.
SEYAHAT
Her