ŞHAS
Melik-ül-Mansûr Abdurrahmân-is-sâlis.
Tezer: İspanyalı bir kız.
Rişar: Bir genç İspanyol.
Erkân-ı devlet.
Uzamây-ı millet.
Meşâyih ve ulemây-ı İslâm.
Rehâbîn.
Ahâlî-i müslime ve îseviyye.
Hademe ve cevârî.
BİRİNCİ FASIL
Kortoba şehri haricinde ağaçlar içinde bir kulübe
BİRİNCİ MECLİS
Tezer
Pek münâsip olur benim bu ricâm.
Bu gidişle fenâ demek encâm.
Rişar
Diyelim ki ricâm olur makbûl.
Sence makbûl olur mu tarz-ı kabûl?
Tezer
Bîkesâna pederce yardım eder;
Hem meliktir bize o hem de peder.
Rişar
Bir maîşet niyâzı mutlaktır.
Tezer
Bu senin re’yine muallaktır.
Yeter oldu, Rişar, zarûretimiz.
An-be-an artıyor küdûretimiz.
Arzeder oldu âlem-i vahşet
Bana her sâatinde bir dehşet.
Her ne yapsak belâ günü bitmez,
Anda gûyâ güneş gurûb itmez!
Ben emînim Halîfe müşfiktir.
Rişar
Bunda da re’yimiz muvafıktır.
Tezer
Bâb-ı ihsânı her mahalle yakın.
Rişar
Kaailim, git, fakat gecikme sakın!
Tezer
Ne işim var? Garaz bir istimdâd.
Ana âid olan da bir imdâd.
Fukarâ böyle istiâne eder;
Küberâ onlara iâne eder.
Rişar
Bu müsellemse de, küçüklerden
Ba’zı işlerde istiâne eden,
Halka hâmi olan ekâbirdir
Ki teâvünde halk ile birdir.
Pek gurûr etmesin o sâhib-tâc,
Hem muindir bu halka, hem muhtâc!
Hüsnün olsa nigâhına meşmûl,
Sana da ondan ilticâ me’mûl:
Şâhid olsak da hüsn-i niyyetine,
Sen girersen fakat maiyetine
Belki mahrûm-ı hüsn olur niyyet
Hükmdârâna olmaz emniyet.
Gecikirsen netîce firkattir!
Tezer
(müzâh ile)
Firkat olmuş ne var?.. Muvakkattir.
(mekanetle)
Bir zarûrî mürâcaattir bu.
Rişar
Adetâ hırs-ı menfaattir bu.
Tezer
Aksi bir bîkesin gurûru demek!
(hazırlanır)
Rişar
Gidişin ömrümün mürûru demek,
Olmasın bâri böyle müsta’cel!
Tezer
(meraretle)
Halbuki gitmesem gelen şey ecel.
Rişar
Ecel etsin bizi ederse cüdâ!
Neye tavsît olunmalı a’dâ?
Tezer
(hazırlığında devam ile)
Ayrılırsak da gönlümüz tev’em;
Bu tesellî ile gelir neş’em.
Rişar
Sen bana hep vücûden ol da refîk,
Rehber olsun gönüllere tevfîk!
Sen hemen kalma hâric-i derde;
Kaailim ben seninle her derde!
Tezer
(nevazişle)
Ben seni terk eder miyim, Rişar’ım?
Nerde olsam senin için yaşarım.
Rişar
Git; fakat kimse olmasın engel;
Hele mümkinse geç git, erken gel!
İLÂVE-İ FASL
Kortoba’da sarây-ı hükümdârîde âdi surette mefruş bir oda
Melik
Çekdiğim derd olup da, dünyâda
Her işim bâis olsa feryâda,
Yetişir vechinin tecellîsi;
Sen olursun onun tesellisi!
Tal’atin sanki mihr-i nev-peydâ,
Hâl-i ye’sim de bir şeb-i yeldâ!
(Tezer’e dikkat ederek)
Şeb-i yeldâ zevâle nâil olur,
Mihr-i hüsnünle zıll-i zâil olur.
Tezer
Sizce makbûl olursa ikrârım,
Buna benzer benim de esrârım.
Bezminizde safâm olur efzûn;
Anda bir lahza olmadım mahzûn.
Hele mahrûm olursam andan ben,
Kalırım zevk-i în-ü-andan ben;
Bana ancak huzûrunuz dünyâ;
Hâric-i bezminiz adem gûyâ!
Melik
(kasd-ı teeribe gösterir bir tarzda)
Bir zaman halk içindi efkârım;
Hâlika münhasırdı ezkârım.
Bak ne gösterdi Hâlık-ı a’del:
Seni sevdim bugün o halka bedel!
Sinnim olmuş iken karîn-i kemâl.
Şimdi bildim nedir safây-ı cemâl!
Önce bir nefs idim ben insânî,
Şimdi oldum bu yolda nefsânî!
İşte