Yasin Topaloğlu

Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün


Скачать книгу

ion>

      Sebebi varlığım Anne ve Babama ithaf olunur…

      ÖNSÖZ

      Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

      “Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün” kitabı uzun zamandır düşündüğümüz ama gerçekleşmesi ancak bugün mümkün olan bir proje.

      Tanzimat’tan bu yana kıblemiz olan Batı, inşa ettiği düşünce dünyasıyla bu tür projeksiyonlara çok açık bir zemin oluşturmuştur.

      Anglosakson kültürü postmodern bir söyleme dönüştüren kozmopolit Amerikan kültür ve zihin dünyası, her şeyin mümkünlüğünden yola çıkarak olabildiğince çok senaryo ve fikir üretmektedir.

      Shakespeare’den Sherlock Holmes’a, James Bond’dan David Beckham’a kendine mütemadiyen kültürel ihraç ürünleri yaratan İngiliz-Yahudi medeniyeti, yeryüzünün her bir köşesini bilfiil işgal ederken aynı zamanda insanlığın zihin dünyasını felç edecek virüsü de yaymaya çalışmaktadır.

      İngiltere’nin York şehrinden ABD’nin New York şehrine nasıl bir yol inşa edilmişse bugün bütün insanlık -başta Avrupa halkları olmak üzere- ABD, İngiliz ve Yahudi medeniyetinin tasallutu altındadır.

      Kıta Avrupa’sı halkları, Doğu medeniyeti halkları, kadim Mezopotamya halkları bu postmodern sömürge zihniyetinin tesiri altında can çekişmektedir.

      İslam medeniyetinin düştüğü bu durum, Batı medeniyetinin de sarsılmasına yol açmaktadır.

      Sömürgeleştirilerek yaşanmaz hâle getirilen İslam havzası ve Doğu dünyası, Batı’nın korunaklı dünyasını şu anda en çok tehdit eden yapıya bürünmüştür.

      Batı dünyasının kendince aldığı geçici tedbirler, steril dünyalarını ters yüz edecek gelişmelere gebedir.

      Her gün televizyonlarda seyredip, gazetelerde okuyarak kanıksadığımız Akdeniz’de yaşanan göçmen ölümleri, Batı dünyasının steril alanlarının kuşatma altında olduğunu ortaya koymaktadır.

      İslam medeniyetinin ve Türkiye’nin dirilişi, Batı medeniyetinin de yeniden nefes almasını sağlayacak en büyük kurtuluş olacaktır.

      Yemen’den Myanmar’a, Doğu Türkistan’dan Libya’ya, Somali’den Bosna’ya, Filistin’den Çeçenistan’a kadar şu anda Batı’nın biz Müslümanlara reva gördüğü kaos düzenini kanıksamış olsak da Şii veya Sünni diye birbirimizin boğazına sarılıyor olsak da Allah Müslümanlara rağmen İslam’a yardım edecektir, etmektedir.

      Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı, yaşamakta olduğu dönüşüm, ufuk açıcı, iç açıcı gelişmeleri de beraberinde getirmektedir.

      1839 yılından bu yana kâbus gören Türk insanı, bugün yeniden diriliş rüyası görmektedir.

      Dünyanın her bir yanındaki Müslümanları yakından ilgilendiren Türkiye’deki gelişmeler, ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kaygıyla izlenmektedir.

      Türkiye’nin yaşamakta olduğu sancılı süreç, AK Parti’yle veya AK Parti’siz de yaşanacak olan bir süreçti.

      Türk insanına giydirilmiş deli gömleği daha fazla taşınamazdı, taşınamadı.

      Batı medeniyeti kendi istikametini bulmuş bir Türkiye’yle yaşamak istemez, istememektedir.

      Bu nedenle herkesin kendi yoluna gitme vakti yakındır.

      Herkesin kendi yoluna gitme zamanı gelmiştir.

      Türk ordusunun, Türk devletinin, Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Farisilerin, Peştuların, Belucilerin, Çerkezlerin, Pomakların, Arnavutların, Boşnakların velhasıl bütün Müslümanların çıkış yolu daha iyi Müslüman olmak ve adalet peşinde koşmaktır.

      İyi Müslüman adil Müslüman’dır.

      “Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün” kitabı on senaryoyu konu almaktadır.

      Bu senaryoların geçmiş anlatımları gerçek, gelecekte olacaklar ise salt bir öngörüdür.

      Kitabın kimseyi incitmek gibi bir maksadı yoktur.

      Elbette incinenler de olacaktır.

      Buna da yapacak bir şey olamaz.

      Kitabın can alıcı iki sarsıcı olayı, iki önemli ismin, Fethullah Gülen’le Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ölümleri üzerinden bir muhayyile inşa etmektedir.

      “Her nefis ölümü tadacaktır.” kutlu buyruğu erteleyemeyeceğimiz, öne alamayacağımız kaçınılmaz sonu, ölümü muştulamaktadır bize.

      Bu kitabın yayımlanmasında emeği geçen pek çok insan oldu.

      Bunlar arasında bana ilham kaynağı olan Dursun Erkılıç, Hasan Yılmaz, İsmail Hakkı Pekin, Mehmet Metiner, Lütfü Şehsuvaroğlu, Zekeriya Akman gibi dostlarımı sayabilirim.

      “Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün” kitabının her bir bölümünü on ayrı ismin yazmasını planlarken üslup ve dil farklılıkları nedeniyle bu mümkün olamadı.

      İş bana kaldı.

      Kitabın örnek baskısını okuyarak kıymetli tenkitleri ile katkıda bulunan Meltem Banko, Ali Burak Topaloğlu, Ramazan Kurt, Cemal Toptancı, Hasan Köroğlu, Muhammed Toprak, Mehmet Fatih Topaloğlu ve Yakup Göksu’ya şükran borçluyum.

      Tacettin Ural ve Ayşe Büşra Erkeç’e de katkıları için minnettarım.

Nisan 2015 AnkaraYasin Topaloğlu

      RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN ÖLDÜĞÜ GÜN

      Çok uzun zaman olmuştu Ramallah’ta doğduğu ve büyüdükleri Kober köyünü terk edeli.

      Şimdi Gazze’de, sahile yakın bir evde ayakta durmaya çalışıyorlardı.

      Çoğu zaman aç karnına uyuyorlardı.

      Kendi neyse de kardeşlerinin durumuna çok üzülüyordu.

      Var gücüyle kardeşlerini hem okutmaya hem de onlara bir meslek edindirmeye çalışmıştı. Bunun için Muhammed’i soba da üreten bir tenekeci ustasına çırak olarak vermişti.

      Muhammed çok sakin mizaçlı, okumaya istekli biriydi.

      Hem okula devam ediyor hem de fırsat buldukça dükkâna gidip harçlığını çıkarmaya çalışıyordu. Ablasının yükünü azaltmak için problem çıkarmamak en büyük isteğiydi.

      Diğer kardeşi Süleyman ne okumaya heves etmişti ne de çalışmaya.

      Varsa yoksa atış talimlerine gidiyor, hem ablasını hem de iki yaş büyüğü Muhammed’i eleştirerek “Niye okuyorsunuz ki? Okuyup da Gazze’ye belediye başkanı mı olacaksınız? Sanki tağutun askerleri üç gün sonra Gazze’yi bir daha yerle bir etmeyecek mi?” diyordu.

      Ablası ve Muhammed, ona hak vermekle birlikte yine de okumaya ve çalışmaya ikna edemiyorlardı Süleyman’ı.

      Gazze’ye yerleşmezden önce, İsrail tankları evlerini yerle bir edinceye kadar ne güzel bir hayatları vardı.

      Yedi kardeştiler ve yoksulluklarına rağmen evlerinden neşe, yüzlerinden gülücük eksik olmuyordu.

      Şimdi oturdukları akşam sofrasında, eskiden zeytin ekmek yeseler bile harala gürele yerlerdi.

      Çok uzun zaman derme çatma o evde yaşamışlardı.

      TİKA’nın, Gazze’yi yeniden inşa etme faaliyetleri çerçevesinde bahçeli bir evleri olmuştu.

      Ablası birden televizyona dikkat kesildi.

      Dehşete düşmüştü.

      Süleyman da televizyonu pürdikkat izlemeye başladı.

      Kalktı ve televizyonu kurcaladı.

      İnanamıyordu!

      Bir gün o da büyük adam olacaktı; onun gibi bir adam…

      Televizyonda diğer kanallara baktılar hüzünlenerek.

      Haber doğruydu.

      Ablası hüngür hüngür ağlamaya başladı.

      Muhammed de sessiz sessiz ağlıyordu.

      Kendilerini