Yasin Topaloğlu

Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün


Скачать книгу

ettiği, “Önümüzdeki günlerde özel yetkili savcı CHP´yle ilgili bir dosya çıkaracaktır. Ortalık birbirine girecektir.” çıkışını ise kurultay endişesine bağlıyor. “Kemal Bey´in çok bir bilgisi varsa bilmiyorum. Şöyle bir tepki olabilirdi: Başından beri bu soruşturma neden bu şekilde yürümedi, şeklinde tepki gösterebilirdi. Onlar sanıyorlar ki kurultay tarihi belirlendiği için böyle yapıldı. Ama öyle değil, üç ay öncesinden özel yetkili savcılığa gitti dosya. Onlardaki bilgi kirliliğinden kaynaklanıyor. Bilmeden açıklama yaptılar diye düşünüyorum.” Avukat Yılmaz, kaset komplosunda yabancı istihbaratlarla yurt içindeki iş birlikçilerin parmağının olduğunu savunuyor. “Ciddi bir operasyondu. Sadece yurt içi ile bağlantılı değil. Yurt dışı istihbaratları da vardı.” diyen Yılmaz, olayın zamanlamasına dikkat çekiyor: “Seçimlerden önce İsrail ve Amerika’yla sorunlar vardı. Başbakan Tayyip Erdoğan hem İsrail hem de Amerika´ya karşı dik duruyordu. O tarihte başbakan hiç kimseye ihtiyaç duymadan ülke içindeki dinamiklerle iktidar olacağını düşünüyordu. Ama sonra farklı bir dizayn gelişti. Birdenbire böyle bir olay oldu (kaset) ve Kılıçdaroğlu getirildi. Birden basın pompaladı. AK Parti ile aradaki fark yüzde 3´e düşürüldü. Suni anlamda oy oranı yükseltildi CHP’nin. Aslında böyle bir oy oranı yoktu. CHP, Tayyip Erdoğan´a ciddi bir rakip yapıldı. İsrail´e giden gemi ve sonrasında yapılan açıklamalar var. Başbakan iç dinamiklerle hallettiğini düşünüyordu ama halledemeyeceğini anladı. Başbakandan vazgeçilirse en büyük iktidar adayı CHP’dir. Bu CHP iktidarında da Deniz Bey istenmiyor. Çünkü Amerika´ya daha yakın bir politika güdebilecek lider isteniyordu. Kılıçdaroğlu´nun özellikle Güneydoğu politikasında bunu görüyorum.”

      Baykal´a tuzak kurmakla suçlanan OdaTV ile ilgili soruşturmaya da değinen Muzaffer Yılmaz, sanıklardan İklim Bayraktar’ın kayıtlardaki ifadelerinin altını çiziyor. Avukat Yılmaz, “Deniz Bey´in siyasi hayatını bitirmeye yönelik bir şeydi. Ama bayan (İklim Bayraktar) çok açık verdi. Bunu kurguladığını kabul etti. ‘Ektim biçicem.’ diye konuşmaları var. O tarihten sonra Deniz Bey´i aramaları var.” ifadelerini kullanıyor.

***

      Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Merkezi’ndeki odasından çiftliğe doğru baktı.

      Beştepe’deki saray bütün heybetiyle görünüyordu.

      “Kim ne derse desin. Adam büyük düşünüyor.” dedi.

      Bir gün acaba oraya oturabilecek miydi?

      Ondan önce Çankaya Köşkü vardı hedefinde.

      Koltuğuna sıkı sıkıya sarıldı.

      Bu koltuk SSK Genel Müdürlüğünden sonra oturduğu en görkemli koltuktu.

      İstanbul’daki dostları ve Hizmet Hareketi’nin katkılarıyla CHP genel başkanı olmuştu.

      İlk icraatlarından biri de Önder Sav’ı, ardından da neredeyse ulusalcıların tamamını partiden uzaklaştırmak olmuştu.

      İkidir komplosu anlaşılmasın diye Deniz Baykal’ın Antalya’dan milletvekili seçilmesine müsamaha gösteriyordu.

      Onu da partiden atacağı günler uzak değildi.

      Tek başına iktidar, o olmazsa koalisyon, o da olmazsa Cemaat’in darbesiyle başbakan olacaktı.

      Ahmet Davutoğlu’nun “23 Nisan bayramlarından birinde gelsin koltuğuma bir günlüğüne otursun.” demesine nasıl da içerlemişti.

      Demek başbakanlık o kadar uzaktı ha kendisine!..

      Akşam güneşi camdan içeriye öyle tatlı ışınlarını gönderiyordu ki göz kapakları uykuya zor direniyordu.

      Dalmıştı.

      Telefon sesiyle uyandı.

      Bir anda neye uğradığına şaşırmıştı.

      Güzel bir rüya görmüştü.

      Seçimler olmuş, CHP tek başına iktidara gelmiş, kendisi TBMM’de hükûmet programını okuyordu.

      Hışımla telefonu açtı.

      Özel kalem müdürü yeni bir anket sonucunun raporunu getirecekti.

      Heyecanla raporu istedi.

      Rüya bir işaret miydi yoksa?

      Raporu istedi.

      Özel kalem müdürü raporu masasına bıraktı.

      Raporu eline aldı oy oranlarının olduğu sayfayı açtı.

      CHP %24.9 olarak gösteriliyordu.

      Raporu hiddetlenerek Beştepe’ye doğru fırlattı.

      Yine hüsran, yine hüzün, yine başarısızlık! dedi kendi kendine.

      TÜRKİYE’NİN NATO VE AB’DEN AYRILDIĞI GÜN

      İngiltere’nin küçük bir şehrinde, Gloucestershire yakınlarındaki Stanton kasabasında 12. yüzyıldan kalan bir şatoda yaşıyorlardı.

      Londra’ya son yıllarda gitmez olmuşlardı.

      Bir zamanlar kapılarından görkemli arabalar eksik olmaz, ziyaretçilerin biri gider, öbürü gelirdi.

      Aşçıları, şoförleri, bahçıvanları vardı.

      Şato bir zamanlar görkemli davetlerle ziyaretçileri büyülerdi.

      Sanki her bir köşesinden bir Norman’ın fırlayıp çıkacağı egzantrik bir ihtişama sahipti şato.

      Şimdilerde müştemilatlarında bir çalışan dahi barınmıyordu.

      Çocuklarının bir kısmı Londra’ya, bir kısmı New York’a yerleşmişti.

      Laura Kathleen Clegg, kocası Lord Hastings Ismay’a çok saygı duyuyor ve her bir hizmetini eksiksiz yapmaya çalışıyordu.

      Aslında kendisi de çok yorgundu.

      Pek çok işi zorlanarak yapıyor, çocuklarının yanında olmamasına hayıflanıyordu.

      Son uşağı işten çıkardığına üzülüyordu ama maddi imkânsızlıklar yüzünden buna mecbur kalmıştı.

      Emekli maaşları yetmez olmuştu.

      Çocukları şato dışındaki geliri yüksek mülkleri ve tüm birikimlerini paylaşmışlardı.

      Lord Hastings Ismay bu duruma itiraz etmişse de olup biteni engelleyememişti.

      Şatoya devamlı olarak İngiltere’nin her bir tarafından turizmciler gelip butik otel yapmak için çok cazip tekliflerde bulunuyorlardı.

      Her defasında bu teklifleri yapanları kovmaktan beter ediyordu.

      Bu küstah turizmciler kendilerini ne zannediyorlardı!

      Kendisi, koskoca Britanya Hindistan’ı kara kuvvetleri komutanıydı.

      Vakti zamanında üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluğun en önemli komutanlarından biriydi.

      Hindistan’ı işgal eden İngiliz birliklerinin başındaydı.

      Majesteye yürekten bağlı, Winston Churchill’in önem verdiği komutandı.

      Winston Churchill’e, karacı olmasına rağmen, Çanakkale üzerinden bir savaşa girmemesi önerisinde bulunmuştu.

      Ama Bay Churchill kendisini dinlememiş ve Gelibolu’da majestenin donanması ağır bir yenilgi almıştı.

      Churchill daha sonra kendisine hak vermiş ama Osmanlı büyük bir psikolojik üstünlük kazanmıştı.

      Kendisi Churchill’den daha az politika biliyor değildi.

      Hindistan’da olmak savaş politikalarının uzağında kalmak anlamına geliyordu.

      Bu