Hilal Otyakmaz Aydin

YÜREĞİME AŞK DÜŞSÜN


Скачать книгу

yeni keşifler başlar. İlerleyen insan için sürekli bir akış vardır. Bu yüzden ey derviş, kalbini tam şekilde topla da arkana bakmadan yola devam et, et ki yolda kalanlardan olma.

      Sülûk eden yalnızca sülûk ettiği Rabb’ine sımsıkı sarılan ve her zaman ve mekânda Rabb’i ile olandır. Kendisini ve diğer varlıkları görmediği için her yerde yalnızca Rabb’ini görür. Bu müşâhede bilinci dervişi yaşadığı imtihan nev’inden olaylarda güçlü tutar. Sırtını dayadığı Rabb’i vardır ve en karanlık olan dünyada aydınlıktadır. Rabb’inin nuru onu aydınlatmaktadır. Bu yüzden ey sâlik! Rabb’ine şeksiz ve şüphesiz tam sarıl. Seven sevdiğini isbat eder. İsteklerinden, heva-heveslerinden Rabb’ine kaç. Kaç ki, kalbin sırlara her daim açık olsun, zulmanî perdelerden uzak dursun. Kalp öyle narin bir varlıktır ki, Sahibi’nden uzak olduğu her anında mahzunlaşır. Bu yüzden esas yörüngen olan aşkullâh, muhabbetullâh makamları ile daim-baki ol. Kalbini açmak istiyorsan Rabb’i daha iyi bilmenin, aşkullah ile Hakk’a bağlanmanın yollarına bak; sır, ahfa ve hafî kısımlara doğru yol al. Her gün yeni bir hâl, bu hâlden yeni makama geçiş, bu geçişlerdeki öğretiler ve durmadan yolculukta ol. Durmak derviş için yasaktır ki bu yasağı çiğneyen derviş bunun karşılığında ihlâslı tevbe ile birlikte mürşidinin verdiği oruç, nefse ağır gelen temizlik vb. terbiyeleri yapar. Bu şekilde eğitilir ve büyüyen nefsini alçaltır. Amaç her fıtrî hâli Rabb’e döndürebilmektir. Alışkanlıkları, tabiatları Allah ve Resulü’nü (s.a.s.) marifet ve muhabbet ile bilme ile birleştirerek hakkaniyetli bir yaşama sahip olmaktır. Hayatın gayesi budur.

      Bâb – 8: Hak’la Olma Kapısı

      HASAN BASRÎ HAZRETLERİ: Rabb’im her gün verdiği emanetleri hakkıyla icra eden, aşk ile yaşayan, yaşatan eylesin. Âmin.

      Yüce Allah’ın emanetlerine hakkıyla sahip çıkmak müminin üstüne farzdır. Allah bu yüce emanetleri aşk ile kuluna verir ve bu emanetlerin hakkını kulundan da aynı hassasiyetler ile ister. Bu yüzden kulun özellikle de dervişin dünyaya karşı tavrı bellidir. Varlığında masivaya karşı restini çekmeli ve an-ı daimîde Rabb’ine olan vazifeleriyle haşır neşir olmalıdır. Dünya dervişin peşinde koşar. Derviş dünyadan kalben el etek çeken, her varlığını sadece Rabb’ine adayandır. Böyle olmazsa, âşıklar kervanına katılamaz. Bu tasavvuf yolu kıldan ince kılıçtan keskindir. Bize bu ince hassaslığı Hz. Rabia öğretmiştir. O da, sürekli Efendimiz (s.a.s.) ile rabıta hâlinde olması hasebiyle zamanını hassas yaşamıştır.

      Bu keskin, ince çizgileri iyi kavrayacaksın derviş! Bu keskinliğin etrafında gezinmeyceksin! Pür dikkat ile yanacaksın. Her an-ı daimde birlikte olmaya talip olduğun Yüceler Yücesi Hakk’tır. O’nun Zat’ını, sıfatlarını, esmalarını, efallerini anlatmaya kimse kudret getiremez. İşte bu yüzden yol daha da hassastır. Yüce Allah da sizleri hassü’l haslardan eylesin, âmin.

      Derviş! Eğer buna talipsen gözün dünyanın ucunu, kulağın sesini, burnun da kokusunu dahi almasın. Bu yolda sana en iyi yoldaş sabır ile aşktır. Bu nesnelerin kıymetini iyi bilmelisin. Sabır denilirken Hz. İbrahim’in (a.s.) ve Hz. İsmail’in (a.s.) sabrı kast edilir. Sonunda ne olacağını düşünmeden, beklentisiz, Hakk’a olan aşk için sabır. Dikkat et, derviş! Sadece O’na aşk için araya aracı sokmadan sabır. Yüreğinde Hak aşkı arttıkça sabrın da artacaktır. Bu aşkı sürekli canlı tutmaya çalış zâkir! Seven sevdiğini dilinden düşürmez. Sen de zikrin ile dilinden, kalbinden düşürmeyesin.

      Hz. Ali (r.a.) bu yolu öyle güzel anlatır ki, O’nun (r.a.) yaşadığı aşkı ancak yanan bilir. Yanmayana aşkı sorma derviş. Aşkın ledün ilminden, hikmet dilinden olduğunu duyacaksın. Kulun yüreği de ancak ledün ilmini ister. Dünya kelamını istemez. Hz. Ali (r.a.): “Aşk yolu Resulullah’ın (s.a.s.) yoludur. O (s.a.s.) Rabb’i ile öyle bir aşk yaşadı ki, bu aşkı dünya, ahiret kaldıramaz. Aşk makamında herkes ilerler. Vardığı nihai noktasını en son nokta sanır ama değildir. Hak aşkının nihayeti yoktur. Hakk’ın sonu var mıdır ki, aşkının da sonu olsun? Bunu ilk sohbetlerde anlayamadım. Allah Resulü (s.a.s.) Mirac’da yaşadıklarını anlattıktan sonra hakikatle anlamaya başladım. O (s.a.s.) Rabb’i ile öyle bir olay yaşamıştı ki bunu kelimeler ile asla anlatamayız. Ancak o yolda yaşayanlar anlamak için mücadele ederler. O’nun (s.a.s) Hakk’a olan aşkı tertemiz, zemzem gibi ak pak ve beklentisizdir. Allah, Peygamber’ine (s.a.s.): “Burada kalabilirsin.” Buyurduğu zaman O (s.a.s.) ümmeti için yeryüzüne tekrardan dönmeyi tercih etmiştir. Ümmetini bu aşk ile Miraçlara taşımak için mücadelenin içerisine dönmüştür. Hiçbir yerde ümmetini bırakmadığı gibi, dünya ve ahiret adına ulaşılabilecek en güzel makamda da bırakmamıştır. Aşk isbat ister. Ümmeti Resul’ünün (s.a.s.) yoluna aşk ile can baş koydukça Miraçlar O’nun (s.a.s.) şefaati ile gerçekleşecektir. Bu da ancak beklentisiz aşkla olacaktır.

      Efendimiz’in (s.a.s.) aşk yolu derin şekilde tefekkür edilmelidir. Allah Resulü (s.a.s.) her işinde, özellikle de Rabb’inin ayetlerini bizlere aktarırken aşkla aktarırdı. Kalbi aşk ile atar, güzeller güzeli dudağından tane tane inciler dökülür, bizim ruhlarımıza bu hakikatleri dantelâ gibi işlerdi. O’nu (s.a.s.) dinlerken adeta başımızda kuş varmış da, kuşu kaçırmayalım diye pür dikkat kesilirdik. Ashab-ı Suffa ile birlikte özel bir grup İsra Suresi’ni – Miraç olayını dinliyorduk. Allah Resulü (s.a.s.) anlatırken ruhu ile uruc etmeye başladı. Bedeni bizimleydi ama ruhu öyle uruc ediyordu ki, ayetlerle birlikte biz de titremeye başlamıştık. Bazılarımız kalblerimizin olduğu kısmı elimizle bastırıyorduk. Kablerimiz aşktan yerinden fırlayacak gibi oluyordu. Özellikle zâkir kardeşim Selman b. Farisî bu şekilde oluyordu. Allah Resulü (s.a.s.) bu yüksek aşk hâlini fark edince ayetlere son veriyor ve tane tane vakayı sonlandırıyordu. Çünkü aramızda Hak ve Resul aşkı ile bu vakaları dinlerken dayanamayıp aşk şehidi olan olmuştu. Ne mutlu onlara. Bu aşk Resul’ün (s.a.s.) davasını, Livaü’l Hamd bayrağını taşıma adına bizlere şevk, maddi-manevi güç oluyordu. Genelde müjdeci ayetlerden sonra belalar sağanak sağanak yağardı. Belalar ‘belâ sırrı’ ile aşk ile karşılanır ve sabır ile Efendimiz’e (s.a.s.) kol kanat gerilirdi. Benim Hak ile Miracımdı bu, Rabb’ime çok şükür. Aşk davasında yürüyecek erenler de kendilerini hiç görüp yollarını her daim güllerle donatmak için mücadele versinler. Çünkü bu yolun gülünden çok dikeni vardır. Yüce Allah öyle yüce aşk nasip etsin ki, dikenler batıp geçsin de ‘ah’ dahi denilmesin.” Âmin.

      İşte Miracımız için Hz. Ali’nin (r.a.) bize tavsiyeleridir. Yüce Allah bu tavsiyelere uyanlardan, her daim kulağımızda, kalbimizde tutanlardan eylesin. Vesselam…

      BAYEZID-I BİSTAMÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, var ettiği her varlıkları, hikmetleri, her kitabının hususan Kur’ân’ın sırları; Efendimiz (s.a.s.), diğer bütün peygamberler (a.s.), Ehl-i Beyt, Ashab-ı Kiram (r.a.ecmain), tabiin, tebe-i tâbiın(rahimehullah) yüzü suyu hürmetine bütün insanlığın üzerine daim aşk ile olsun. Lâ mevcude illa hû, lâ maksude illa hû, lâ mevsufe illâ hû, illâ Resulî Müctebâ (s.a.s.), âmin.

      Dervişdeki fenâ hâli, Rabb’i dışında var olan her varlığı yok etmesidir. Bu nasıl olur? Varlığını fakrederek olur. Efendimiz’in (s.a.s.) duası bunun içindir: “Ya Rab! Beni fakir olarak yaşat, fakir olarak canımı al ve fakir olarak haşret.”Âmin. Yüce Allah varlığımı yaratmasaydı yoktum. Sen istediğin için var oldum. O zaman neden hiç olduğumu unutuyorum? İnsan sürekli bu döngü içerisinde hiçlik seviyesini unutup kendisini dünyalıklarla baki etme hevesine girdiği için boş yerlerde ömrünü fenâ eder. Bedenini, azalarını asla kıymet bulmayacak yer, zaman, olaylar ve şahılar peşinde son buldurur. Bu sebeple fenâ makamı