için Rabb’inden sürekli yardım dilemelidir. Kul kendi çerçevesinde kalmamalı ve Rabb’inin hikmet güzelliklerine karşı kendisini kapatmamalıdır. Âlem içre âlemlerde ne hakikatler vardır. O hakikatlere erişmek için sürekli acziyetle iştiyak duymak gerekir. Bu da farkında olarak yaşamadan kaynaklanır. Bu güzelliklerin menbalarından birisi de, hikmet dilidir. Konuşulan gündelik dil dışında, bilinmeyen, sırlı gönül dili. Hikmet dili; Hakk’ın rızasının olmadığı kavramların yer almadığı, Hakk’ın peygamberlerden sonra evliyaullâha bahşettiği en güzel ikramlarındandır. Fark ettirene çok şükür. Derviş, Rabb’inin fark ettirdiği bu güzel hikmetler için hayatı boyunca sürekli çabalar. Aşk zordur ve aşk makamında durabilmek için sürekli yanmak gerekir. Ne kadar çok yanarsan o kadar çok aşk yolunun menzilleri istikamet ile aşılır. Bu güzellikleri nasip eden Rabb’imizdir. Kul kendi acziyeti ile dahi olsa bunlara nail olamaz. Derviş, hikmet dilinin sırlarında ilerledikçe Rabb’e olan aşkını ve hayranlığını arttırır.
“Rabb’im Sana olan hayranlığımı arttır. Âmin.”
Derviş için yolculuğunda dokuz sayısına kadar bu anlatılanları bulma, keşfetme mücadelesi, bulduktan sonra teslim olma mücadelesi, sonrasında bu güzelliklere karşı dervişin istidadı ölçülür. Teslimiyet ve aşka göre hikmet dilinin zemini oluşturulur ve dokuz sayısına kadar manevi yetiştirme başlanır. Bedeni, ruhu dokuz sayısı ile buluşur. Rüyalarında gördüğü semboller dokuz sayısı ile pekiştirilerek dervişin sırları fehmetme kabiliyeti arttırılır. Sonraki aşamalarda on bir sayısı, iki de bir olma anlamı ile ledün dili ortaya çıkar. Bu dilin kaynağı da muhabbetullahtır. İki basamaklı sayıya geçiş ile manevi tezahürler çok yönlü açılmaya başlamış olur. Tezahürlerden simgeler, kavramlar sayılar ortaya çıkar, derviş bunları görür. Tezahürlerin anlaşılması için hikmet dilinin yerleşmesi ve ilerlemesi gerekir. Rabb’inin ilhamları çok geniştir. Derviş okyanustaki damladır. Zamanla Hak ile okyanus hâline gelir. Derviş acziyetinin bilinci ile sürekli hayranlık hâlinde daha da ilerisi için Rabb’inden her hâlini Kendisi ile hâllendirmesi için himmet istemelidir. Hikmet dilinin yerleşmesi bu aktarılan hâllerin vuku bulması için derviş, mürşidinin izni ile belirli sürede hâlvet hâlinde fetihe, dirilişe hazırlanır. Güzelliklerle donatılmış her âlemin farkına varabîlmek için nefsini tezkiye, ruhunu tecliye ile meşgul eder. Rabb’im her daim farkında olanlardan eylesin.
Yüce Allah sonrasında, katındaki güzelliklerle yetiştirdiği dervişini insanların içerisine göndererek yeryüzünün ondan istifadesini sağlar. Derviş hikmet dilinin güzelliklerini halkın anlayacağı şekilde anlatır. Aşk ehlini, hikmet dilinin sahiplerini az insan anlar. Derviş konuşması gereken yere kadar konuşur. Fazla kelama gerek yoktur. Hikmet dili çok hassas terazide tartıldığı için Hakk’tan, mürşidinden izinsiz anlatmak dervişi sıkıntıya sokar. Bu yüzden derviş uyarılır, susması gerekir.
Yüce Allah kulunu kolay olana yönlendirendir. Rabb’imiz hakkıyla bu hikmetleri yerleştirdiği kullarından eylesin ki, geriye dönenlerden olmayasın, hafîzanallâh. Bu hikmetlerin bedene, özellikle kalbe yerleşmesi çok önemlidir. Hikmet dilinin aslı, kalbde tecelli bulmasıdır. Bu tecelli için Yüce Allah dervişin kalbini sürekli kendisi dışındaki her varlıktan temizler. Ancak kul utanmadan kalbini sürekli dünyalıklarla doldurmaya devam eder. Hak yine temizler, yine temizler. Hassas terazi şimdi anlaşılıyor mu? Bu yolda bazen bir yanlış bakma, bazen bir öfke, bir sabırsızlık dervişi geriletir. Mürşidi onu hemen uyarır. Çünkü hikmet diline zarar gelmemelidir. Derviş vazifelidir. Nefsinin arzu ve isteklerine göre haraket edemez. Nefsinden dolayı bu güzellik hikmetlerinin kendisi ve nesli adına devamlılığına da engel olmamalıdır. Rabb’im hiçbir zaman engel olanlardan eylemesin. Vesselam…
Bâb – 4: Tecelliyat Kapısı
HASAN BASRÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, rahmeti, bereketi bütün kullarının hususiyle de aşk ehlinin üzerine olsun. Âmin.
Nedir sırlar? Nedir hikmet dili? Dünyanın içerisindeki her varlıktan daha kıymetli hazinelerdir. Dünya hayatında onların kıyasları yoktur, olamaz da. Bu yüzden hikmet dilinin kendisinde açıldığı kul, her daim dikkatli olmalı ve dünyalık adına nasibini, onu hayatta iktifa edebilecek kadarına bakarak dünyadan uzak durmalıdır. Dünya ile hikmet dilinin sırları birlikte gitmez. Çünkü dünya her daim kula; rehaveti, azgınlığı, kolaylığı seçtirir. Hz. Ali Efendimiz (r.a.) ne güzel buyurmuştur: “Kul bu dünyadan geçsin. Ancak bu geçme hakkıyla olsun ki, Rabb’i ile muhabbetullah yamaçlarında hem-dem olsun. Rabb’in kalben hakkıyla anılması, sır ile bilinmesi, tanınması, ahfa ile birlenmesi ve artık ölmeden evvel ölünüz kaidesi ile nefisleri terbiye edip, fenâda bekâ bulma hâli ile olmalıdır. Olmalıdır ki, gerçekten muhabbetullah bilinsin. Yoksa dünya hayatı boşuna yaşanmış olur.”
Bu anlattıklarım zordur sanmayasın can. Sen yeter ki istemesini bilesin. İstemeyi Rabia’tül Adeviyye Hazretleri’nin yakarışlarından öğren. O’nun geceleri ‘aşk aşk’ inleyişlerinden mahlûkatın sükûta geçip O’nun aşkına şehadet etmelerinden öğren. Tek Var ile varlanma şuuru ile başka varlıklardan soyunmasını, takvü’l takva esrarını libas olarak giyinmesini keşfet! Keşfet ki, O seni kucaklasın. Kalbini sıvazlasın ve sana himmet etsin. O zaman yollar kolay aşılır evlat!
Onlar bu kaideler ile hiçbir an-ı daim boş durmamışlardır. Dünyayı hiçbir zaman Rabb’leri ile olan yakınlıklarına katmadılar. Tasavvuf yolunun dünya ile dünya için kesişmesi düşünülemez. Dünyada Rabb’in için yapman gerekli olan vazifelerini yapacaksın. Sadece Rabb’in için nefsini sürekli tezkiye ederek sırlarını muhafaza etmesi için duada daimleşeceksin. Dünyada katlanılması gerekenlere sadece O’nun için katlanacaksın. O da sana: “Gel kulum benim. Sen sadece Benim için insanlardan gelen cezalara sabrettin. Ben de seni Kendi’me daha yakın hâle getireceğim.” Davetini kalbine tecelli ettirir. Eğer kul bu davete cevap verirse, Rabb’i kulunu yakîne alır, sonra daha da yakîne alır, sonra yakînin de yakînine derken, muhabbetullah ile kul Allah’tan başkasını sadece Allah için görür. Sıra sıra bütün uzuvlar ile birlikte dil de hikmet diline açılır. O ki ne güzel hâldir. Sizleri o hâle alıştırmak, erişmenize vesile olmak isteriz. Vesselam..
BAYEZID-I BİSTAMÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, rahmetleri, katındaki bilinmeyi istemek ile var ettiği çeşitli varlıkları adedince hikmetleri bütün insanlığın, hususan kıyamete kadar Rabb’imi Rabb’im ile bilme mücâhedesinde olanların üzerine daim-baki olsun.
Hz. Musa (a.s.), Hz. Harun (a.s.), Hz. Yuşa (a.s.) Peygamberlerin ledün ilmi ile ilgili hikmetlerinden bu bâbda hissedar olalım.
Hz. Musa’nın (a.s.) Rabb’i ile Tur-u Sina’da konuşması kelimullâh vasfının, O’nda (a.s.) bu vahyin tezahürü ile birlikte hikmet dilinin tezahürüdür. Vahiy ile birlikte vahyin parıltıları olan hikmet dili Hz. Musa (a.s.) da, kelimullâh olarak yansımıştı. Rabb’i O’na (a.s.), Firavun karşısında büyük yetenekler bahşetmişti. İsrailoğulları zor bir toplumdu ve Hz. Musa’yı (a.s.) inanç, ibadet ve birçok noktada zorluyorlardı. Hz. Musa’nın (a.s.) dili peltek idi. Yüce Allah O’na (a.s.) iki yardımcı Hz. Harun (a.s.) ve Hz. Yuşa’yı gönderdi. Hz. Musa (a.s.) ikisini de yetiştirdi. Yüce Allah kullarını kâinatta mürşidsiz bırakmadı. Hz. Harun’dan (a.s.) sonra boşluk olmaması için Hz. Yuşa (a.s.) da yetiştiriliyordu. Hz. Yuşa Peygamber Hızır’ın (a.s.) rahle-i tedrisindeydi ve uzun zaman bu rahlede yetişti. Hikmet dilini aşk ile çok ileri yerlere Rabb’inin izniyle taşıdı. Hz. Yuşa Peygamber de fasihdi, firasetliydi. Hz. Yuşa (a.s.) maddi fetihler yaptığı için O’nda (a.s.) fetih sırları vardır. Sarı Saltık Hazretleri, Fatih Sultan Mehmed Hazretleri de O’nun (a.s.)