Hilal Otyakmaz Aydin

YÜREĞİME AŞK DÜŞSÜN


Скачать книгу

BASRÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, bereketi, himmeti her daim ümmetlerin üzerine olsun. Rabb’im için yürünen tasavvuf yolunda istikamet, Hak’ta daimiyet nasip etsin. Nefsin zorluklarına mücadele de kalb emaneti Rabb’i ile sürekli hemhâl olsun. Âmin.

      Yüce Allah’ın ilm-i ledün yolculularına ikramları çoktur. Yeter ki derviş kutlu yoluna taş değdirmesin, istikamet üzere dosdoğru olsun. Hz. Ali (r.a.): “İstikamet yoluna her sâlik girer. Ama bu istikametin devamını herkes getiremez. Rabb’im yolun sonunu getirenlerden eylesin.”demiştir.

      Rabb’inin verdiği bu ilim güzelliklerine hakkıyla hiçbir zaman şükredemezsin. Ama en azından güzel niyetlerin ile istikamet üzere yolda olabilirsin. Yüce Allah Kendi katındaki bu güzel hazineleri kullarına bildirmek ve onların bu hakikatleri Kendisinde hakkıyla yaşamalarını ister. Dünya hayatına gönderilen ilimler böyle bal-şerbet ise cennette var olan muhabbetleri siz düşünün.

      Bu ilimlerin tezahürü için dervişin yürek kapılarını bu ilimlere tamamen teslim edebilmesi ve yürüdüğü aşk yolunun istikametini azalarında daimleştirebilmesi gerekir. Aktarılan her hakikatten sonra dervişin bu hakikate vakıflığı denenir. Derviş ledün ilminin güzelliklerine doyamadığı için sürekli ilerlemek ister. Burada edep önemlidir.

      Efendimiz (s.a.s.) Hz. Ali (r.a.) ile yaptığı ilm-i ledün sohbetlerinde adeta coşar, taşardı. Ancak edebinden ötürü hemen sakinleşir, vakarlı, temkinli duruşuna geçerdi. Efendmiz (s.a.s) Kendisi’nden sonra büyük bir emanet olan ‘ilim kapısı’ vasfını O’na (r.a.) bırakmıştı. Hz. Ali bu emaneti Hakk’a vuslatına kadar izin verilen ledün ilimlerinin güzeliklerinden Ashab-ı Suffa’ya büyük titizlikle bahsedip onları yetiştirerek devam ettirdi. Efendimiz (s.a.s.)’in Rabb’ine vuslatından sonra Hz. Ali (r.a.) derin bir hüzne girmiştir. Bir gün yakazada Efendimiz’in (s.a.s.) O’na (r.a.): “Kalk Ey Ali! Sohbetlerimize devam et. İlmimiz devam eder. Rabb’inin katındaki nasiplerine devam et inşallah.” buyurdu. Hz. Ali (r.a.) çok sevindi. Bunun için şükür namazı kıldı ve hemen derslerine devam etti. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Rabb’ine kavuştuktan sonra Hz. Ali (r.a.) ile yaptığı ilm-i ledün muhabbetleri aşkın sırları ile daha yoğundur. Seven daima sevdiğindedir ama büyük bir vuslat vardır. Bu vuslatı kelimeler anlatamaz.

      Rabia’tül Adeviyye Hazretleri Hakk’a vasıl olduğunda Hasan BASRÎ Hazretleri de günlerce hasta yatmıştır. Aşk ehlinin birbirinden ayrılığı asılda yoktur. Aşk, maşuk, âşık bu yolda tek vuslattır. Hz. Rabia: “Âşıklara zaman, mekân mı varmış? Kendine gel ve diril. Diril ki, vuslat baki olsun.” buyurduğunda Pîr kendisine gelmiş ve gözyaşları içerisinde şükretmiştir.

      Rabbi’m her aşk ile yanan kuluna nasip etsin.

      BAYEZID-I BİSTAMÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, katındaki hikmet cevherleri, Kitaplarındaki hakikatleri, özellikle Kur’ândaki bütün surelerin barındırdığı El-Hakîm sırrının incileri Efendimiz (s.a.s.), diğer bütün peygamberler (a.s.), Ehl-i Beyt, Ashab-ı Kiram (r.a.ecmain), tabiin, tebe-i tâbiın(rahimehullah) yüzü suyu hürmetine kıyamete kadar onların yolundan hakkıyla geleck aşk erenlerinin üzerine daim-baki olsun. Âmin, âmin, âmin.

      Ey derviş! Rabb’in ile olma arzun, iştiyakın her arzudan, iştiyaktan önce olmalıdır. Yüce Allah, her kuluna her an âşıktır. Kul masivadan Rabb’ine döndükçe kendi cihetinden bu aşkı devam ettirir. Bu yoldaki Rabb’inin esmaları, sıfatları ile buluşman, birleşmen senin isteğinden önce Rabb’inin sana olan iştiyakı ve aşkındandır. Yüce Allah’ın sana yaşattığı manevi hâller, makamlar, Rabb’ine olan yakınlık senin yaptığın ibadetlerden dolayı da değildir. Rabb’in istemese, sen acizliğinle ibadetini dahi yapamazsın. İşte bu yol ince ayar üzerinedir, kılı kırk yarmak gerektir. İşte ey derviş! Muhasebeni, murâkebeni sıkı yap. Rabb’inden sürekli marifet, muhabbet, aşkullâh için inayet iste. Unutma! Rabb’ine olan hislerin, O’na olan teslimiyetin, acizliğini-fakirliğini bilip O’nun azametine sığınman O’nun hoşuna gider. Bunu da yine sana nasip eden O’dur. O dilediğine hikmet pınarlarını açar. Sadece seni Kendisi için yetiştirir ve yürütür. Önce Rabb’ine hakiki derviş olma niyetinde ol ki, Resul’üne (s.a.s.), mürşidlerine de olasın. Yolculuğunu kolaylaştıracak olan menba Allah Resulü’nün (s.a.s.) idrak pınarlarını iyice tefekkür etmendir. O’nun (s.a.s.) her davranışındaki hikmetlerini iyi anla ki aşkullâh yolun hızlansın. Bu yolda senin idrakini açacak yol arkadaşların; Allah Resulü (s.a.s.), O’nun (s.a.s.) ashabı ve onları hakkıyla anlayan mürşidlerdir. Allah Resulü (s.a.s.) ümmeti ile sürekli haşır neşirdir. İnsanlar kendilerini O’ndan (s.a.s.) uzak tutarlar ve O’nun (s.a.s.) ile rabıtayı yanlış anlarlar. Günümüzün diğer bir fitnesi de budur. Kulları Rabb’inden, Resulü’nden (s.a.s.) ayırmak için araya setler koyarlar. (Burada bahsedip ilmin bereketinin kesilmesini istemem.) Ey derviş! Sen yoluna onların himmetleri ile yakınlık kurarak devam et.

      Senin için bu yakînlerden birisi Selman bin Farisî Hazretleri olsun. Selman bin Farisî Hazretleri Efendimiz’i (s.a.s) bulana kadar uzun süre bedenine-nefsine hicret etmiş ve çok mücadelerden geçmiştir. O (r.a.) zikir ile öyle hemhâl olurmuş ki, çevresinde var olan varlıklar da O’nunla lerzeye geçerlermiş. Efendimiz’i (s.a.s.) bulduktan sonra O’nun (s.a.s.) yanından ayrılmamış ve ashabın çoğundan bir adım daha ileride yer almıştır. Selman bin Farisî Hazretleri’ni farklı kılan bir diğer unsur da teslimiyeti, şüphesiz itaatidir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ali’nin yolundan ilerlemiştir. Bu da O’nu (r.a.) Rabb’i ile olan sırlara daha yakın hâle getirmiştir. Özellikle kalb ile ilgili sırlara vakıf olduğu için Efendimiz’in (s.a.s.) ifadelerini farklı ilham yakînliği ile dinlemiş, uygulamış ve insanlığa anlatmıştır. Aynı zamanda Kendisi Musab Bin Umeyr (r.a.) gibi güzel hatiptir. Yüce Allah O’na (r.a.) hikmet dilinin sırlarını bahşettiği için herkes O’nun (r.a.) konuşmasından etkilenirmiş. Selman Bin Farisî Hazretleri, Efendimiz (s.a.s.)’e olan aşkı, bağlılığı ile kalbî tekâmüle ermiştir.

      Rabb’in kullarından aşk istiyor. Kafanı masivanın meseleleri ile hiç karıştıma. Menzillerine sıkı yapış ve ilm-i ledününe bak. Yol tevhid, vahdaniyet yoludur. Ne mutlu bu ince sırları fark edip de yürüyen aşk erenlerine…

      MUHYİDDİN İBN-İ ARABÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, yüce, sonsuz bilinen-bilinmeyen esmaları, zuhuratlarının sırları; Efendimiz (s.a.s.), diğer bütün peygamberler (a.s.), Ehl-i Beyt, Ashab-ı Kiram (r.a.ecmain), tabiin, tebe-i tâbiın(rahimehullah) yüzü suyu hürmetine kıyamete kadar gelecek bütün insanlığın üzerine daim-baki olsun. Yüce Allah’ın izni ile salih zürriyetlerin varlığı toprağa neşv ü nema salsın. Âmin, âmin, âmin.

      Derviş ilim tahsil ederken okuduğu hakikatleri gönlü ile öpme çabasında olmalıdır. Gönül gözü hikmetleri öpmelidir ki bu hikmetler diğer azalara da tesir etsin. İlm-i ledünün kudretinin girdiği gönülde yer alan sır, ahfa, hafî fetihleri tamamlansın. Ölen yerlere hayat verilsin biiznillâh. Bunların dünyada karşılıkları yoktur. Bunlar derviş de hikmet dilidir. Örneğin Hz. Ali’de var olan hikmet dilinin menbaı, Efendimiz (s.a.s.)’in hakikat-ı Muhammediye’sidir. Hz. Ali hutbe verdiği zaman kendisinde olmaz, O’nu (r.a.) dinleyenler de anlattığı hakikatlerden dolayı aşk sarhoşluğu yaşarlarmış. Hz. Ali bir hatiptir ve hakikatleri ezbere bilir gibi anlatırmış. Bilmedikleri O’na (r.a.) bildirilir, hutbe esnasında karşısındaki duvarlarda anlatması gereken bazı ayetler ve hadisler yazılırmış. İşte bu hakikat dilidir. Bunun sırrı varlığını Hakk’a ve Resulü’ne (s.a.s.) vermektir. Nasıl ince sırlara talip olduğunu anla evladım!

      Kalbini tam açarak, okuduklarını sindirerek kendini ilmine ada. Hakikat hüzmeleri senden salih zürriyetlere devam etsin. Bırak yanan yansın tutuşsun. Bugün