yok, siz kuyumcu olunuz, ben demirci olayım; yeter ki hepimiz, şu vatan için bir çekice sarılıp çalışalım.
Bir yerin adına denince Türk milleti,
Gözüm bayrak arar, kulağım ezan sesi.
Tanrım şahit, duracağım sözümde, milletimin sevgileri özümde. Vatanımdan başka şey yok gözümde yar yatağın düşman olmaz giderim.
Biz gençler de yürekleri kollarından ve kolları kılıcından güçlü olan bu cihangir ataların yetiştirdiği bir toprağın erleriyiz.
Bu âlemde nur ile karanlığın kavgası var; dövüşüyor her yerde hayal ile hakikatler, boğuşuyor her zaman cinayetle faziletler! Bilmez misin yar eliyle incitilen gönüller.
Çok zamanlar sızlayıcı yaralarla ah eyler?
Edep, erkâna bağlıdır, ayağımız başımız, güllerden koku almıştır. Toprağımız taşımız, soframızda bulunan, lokmalar hep helaldir. Yiyenler nur olur, ekmeğimiz aşımız.(Hacı Bektaşi Veli) Sanatsız kalan bir milletin hayat damalarından biri kopmuş demektir. (Atatürk)
Vatan sevgisinden maksat; toprağa değil; onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir. (Namık Kemal)
İnsanın merhameti yumuşaklığı ve cömertliği kendisini düşmanlarına sevdirir. (Sadi Şirazi)
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Sahipsiz vatanın batması haktır.
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
İnmemiştir Kuran, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için.
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman sen ağlardın gülerdi âlem.
Öyle bir yaşam sür ki sana hande olsun. Halka matem.
Geçmişten hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.
Bu ezanlar ki dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla.
Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla!
Budur cihanda en beğendiğim meslek;
Sözün odun olsun hakikat olsun tek.
Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir,
Çalış çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.
92. Şu’ayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şu’aybi yalanlayanlar var ya, asil ziyasına uğrayanlar onlar oldu.
93. (Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! And olsun, ben size Rabbimin vahiy ettiklerini ulaştırdım. Size nasihatte ettim. Şimdi ben inkârcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?”
96. Eğer, o memleketin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlardan dolayı yakalayıverdik.
97. Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
98. Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
99. Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.
105. Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder.
106. Firavun, “Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen” dedi.
107. Bunun üzerine Musa asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha.
121. “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler.
122. Musa ve Harun’un Rabbine 123. Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz.
124. “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü asacağım”
125. Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
126.“Sen sırf, Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.”
138. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar.
139. “Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkûmdur. Yapmakta olduklarının hepsi batıldır”
140. “Sizi âlemlere üstün kılmış iken Allah’tan başka ilah mı araştırayım size?”
141. Hani sizi firavun ailesinden kurtarmıştır. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından bir imtihan vardı.
145. Musa için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: “şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar(uygulasınlar).Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim”
146. Yeryüzünde haksız büyüklük taslayanları ayetlerimden uzaklaştıracağım. (onlar) her ayeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. Bu onların, ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.
147. Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekecekler.
150. Musa, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, “benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendisine doğru çekmeye başladı. (kardeşi) “Ey anam oğlu dedi. “kavmim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.”
151. (Musa) “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen, merhametlilerin en merhametlisin” dedi.
152. Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka(ahrette) Rablerinden bir gazap, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız.
Hüda rabbim, benim hakka
Muhammedidir