Hafız Mahmut Haliloğlu

Cennet Bedava Cehennem Parayla


Скачать книгу

münezzehdir, muhaddesdir Tealallah.

      Sıfat-ı ba kemaliyle o daim muttasıftır kim,

      Kamu noksan sıfatlardan beridir zül celalullah.

      Cemi-i enbiyanın evvelidir Hazreti Âdem,

      Kamudan afdalü ahir Muhammeddir Habibüllah.

İMANLI GENÇ

      İmanlı genç, imanlı genç,

      Ulvi olan davayı seç,

      Davran mücahid yıldızım,

      Azminle sen düşmanı seç.

      Şahlan duyulsun gür sesin,

      Yer gök cihan hep titresin.

      Binbir küfür binbir izim;

      Batsın ve hem hiç dönmesin.

      Haykır ki kopsun fırtına,

      Coşsun Meriç, coşsun Tuna,

      Üç kıt’a evvelden bizim,

      Âşık zafer zaten sana.

      Ayrılma Kuran’dan sakın,

      Hamlenle coşsun her akın,

      İmanlı genç göster azim.

      Milletçe istikbal yakın.

HUŞU:

      Huşu sözlükte, küçülme, son derece saygılı olma demektir. Kur’an-ı Kerim’de Rahmana(saygı için) sesler huşu etmiş (kesilmiştir) fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.

      Din ve ahlakta ise huşu, ibadette, kul ile Allah(c.c) arasındaki ilişkilerde kulun Allah’a(c.c) saygılı bir tevazu (alçak gönüllülük) göstermesidir. Çünkü Allah (c.c) rahmanın kullarının yeryüzünde havf (alçak gönüllülük) ile yürüdüklerini bildirmiştir.

      Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarında huşu edenlerin kurtuluş ve başarıya erecekleri vurgulanmaktadır. Biz Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik, Allah korkusundan, onu baş eğmiş titremiş görürdün. Bu örnekleri görsünler diye insanlara veriyoruz.(haşir s.21) ayetinde güzel bir benzetme yapılarak, şayet bu Kur’an bir dağa indirilmiş olsaydı, Allah’a(c.c) saygıdan ötürü dağın çatlayıp çökeceği ifade edilerek Kur’an’ın ve vahyin büyüklüğü ve ondaki sorumluluğun ağırlığı vurgulanmaktadır.

      Peygamber Efendimiz (s.a.v) namazda sakalı ile oynayan birini görmüş: bunun kalbi huşu etseydi uzuvları da huşu ederdi buyurmuştur.

      Hasanı Basri’ye göre huşu kalbin sürekli olarak korku içinde olmasıdır. Sahl ibni Abdullah; kalbi huşu içinde olana şeytan yaklaşamaz demiştir.

HÜRMET:

      Başkalarına saygı ve tazim göstermek demektir. Hürmet, Müslüman’ın kendisinden bilgili yaşlı ve ehliyetli diğer bir Müslüman’a saygı itaat ve alçak gönüllülük göstermesidir. Peygamber(s.a.v) otururken üç kişi geldi, biri halkada bir yer bulup oraya girdi, diğeri cemaatin arkasına oturdu, üçüncüsü dönüp gitti. Peygamberimiz(s.a.v) buyurdu ki: Bu içinden en hayırlısını size söyleyeyim mi? Birincisi Allah’a sığındı ikincisi utandı. Üçüncüsü yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi. (Buhari ilim) 8 de.

      Diğer bir hadiste şöyledir: bir kimsenin izin almadan iki kişiyi yarıp geçmesi helal değildir. (Ebu Davut, edeb).

      Devamlı iyilik yapınız bir sineğe dahi olsa.

      Söz kalpten çıkarsa kalbe kadar gider,

      Dilden çıkarsa kulağı aşamaz. (Mahmud Ustaoğlu)

A’RÂF SÛRESİ…

      156. “Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.

      157. Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resule, o ümmi Peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kardırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura(Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

      161. O zaman onlara denilmişti ki: “şu memlekette yerleşin orada dilediğiniz gibi yiyin ve hatta (ya Rabbi bizi affet) deyin kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz.”

      162. Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine bir azap gönderdik.

      163. (Ey Muhammed!) onlara, deniz kıyısında bulunan kent hakkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşılıyorlardı. Zira tatil yaptıkları cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk.

      169. Derken, onların ardından yerlerine Kitap’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzer bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitapta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?

      170. Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz.

      171. Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. (onlara) “size verdiğimiz kitaba sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız” demiştik.

      172. Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak “ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da “evet şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.

      179. And olsun biz, cin ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendisidir.

      180. En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çaptırılacaklardır.

      181. Yarattıklarımızdan Hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır.

      187. Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O(Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de yere de ağır basmıştır. O size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki ”onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”

      188. De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve müjdeciyim.”

      196. Çünkü benim velim, Kitap’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O bütün Salihlere velilik eder.

      197. Allah’tan başka taptıklarınızın ise size