olarak hediye alıp vermeye denir.
Peygamberimiz (s.a.v) hadisi şeriflerinde size her hangi bir iyilikte bulunana karşılık veriniz. Verecek bir şey bulamazsanız ona dua ediniz ki kendisine karşılık verdiğiniz bilinmiş olsun buyurmuştur.
Hidayet: hedefe götüren şeyi göstermek, rehberlik yapmak bir hedefe giden yolda yürümek, iyilik ve yumuşaklıkla yol göstermektir. İslam’ın bir adı sırat-ı müstakim yani dosdoğru yol ise diğer adı da hidayettir. Yani insanı Allah’a (c.c.) götüren yol. Bir başka deyişle, insanı dünya hayatının amacına ulaştıran rehberdir. Hidayetin karşıtı dalalettir. Yani sapıklıktır. Bir kimsenin bir Müslüman’ın eliyle hidayeti bulması, o Müslüman için çok miktardaki dünya malından daha hayırlıdır.
Hz. Peygamber(s.a.v)in Hilmi: Hz. Peygamber(s.a.v) in ahlakından biri de Halim olmasıdır. Peygamber (s.a.v) in Medine’ye hicretinden sonra Uhut savaşında kâfirler onun mübarek yanağını yaralamışlar. İki dişini kırmışlardı. Bu halde iken bile onlara beddua etmemiş. Allah’ım kavmime hidayet ver, çünkü onlar bilmedikleri için böyle yapıyorlar. Diye duada bulunmuştur. Sahabeden birisi bu durumda iken: ya Resulullah beddua etsen olmaz mı? Diye sordu. Peygamber(s.a.v) bunun üzerine şöyle buyurdu. Ben lanetçi olarak gönderilmedim.
Huluk: Huluk, huy, tabiat, yaratılış ve seciye anlamındadır. Cahiliye şairinin şu bilgice söylemiş sözü ne kadar anlamlıdır. Bir kimsenin gizli huyu varsa varsın o huyunun gizli kalacağını sana dursun, o er geç ortaya çıkar ve bilinir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.v.) de hangi mümin imanı itibariyle daha faziletlidir? sorusuna:
Huyu en güzel olandır, demiyor muydu? İmanı en güzel kâmil müminler ahlaken de en güzel olanlardır. 2. İnsan ibadet ve itaatle alamayacağı yolu ahlakı hasene ile alır.3. Teraziye ilk konulacak şey güzel ahlaktır gibi pırlanta sözler.
57. O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklediği vakit, onları ölü bir belde(yi getirmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.
58. (toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz ayetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.
70. Onlar, “sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir” dediler.
71. Hud, “artık size rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah’ın haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!” dedi.
72. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.
80. Lutu da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
81. “hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz hattı aşan bir toplumsunuz.”
82. Kavminin cevabı ise sadece, “çıkarın bunları memleketimizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar! demek oldu.
83. Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azap içinde kalanlardan oldu.
84. Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık. Bak suçluların akıbeti nasıl oldu.
90. Şuayb’ın kavminden inkâr eden ileri gelenler dediler ki: “Ey ahali and olsun ki eğer Şuayb’a uyarsanız, o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.”
91. Derken onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüz üstü hareketsiz çöke kaldılar.
30. Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerini de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.
31. Ey âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin.) Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
32. De ki: “Allah’ın kulları için yarattığı ziyneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” de ki: “Bunlar dünya hayatında müminler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri ayrı ayrı açıklıyoruz”
38. Allah şöyle der: “sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk(arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah, der ki: “her biriniz için bir daha azap vardır.”
45. Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
46. İkisi (cennet ve cehennem)arasında bir sur, Araf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir ama bunu ummaktadırlar.
47. Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.
52. And olsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdi.
53. Onlar ise ancak (“görelim bakalım!” diye) Kuran’ın bildiği sonucu (tevilini) bekliyorlar. Onun bildiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etseler ve (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (ilah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüz üstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.
Kötü kimse, başkalarının ayıplarını saymak isterken, kendini dile getirir.
Akıl dışında olan şeyler, keşif ve müşahedeyle kalp gözüyle anlaşılır.
Akıl bunları anlayamaz. Nitekim buzum uzuvlarımız aklın anladığı şeyleri anlamıyor.
Huzur ve afiyet, bir köşede oturmak değildir.
Afiyet nefsinden kurtulmaktır. Kurtul da ondan sonra dilersen bir köşede otur.
Dilersen halk içine karış!
Her kime şu beş saadet verilmişse, tatlı yaşayışın dizgini onun eline bırakılmıştır.
1. Vücut sağlığı,
2. Güven,
3. Rızık genişliği,
4. Şefkatli ve merhametli arkadaş,
5. Feragat duygusu.
İlim, sana zaruri oldukça kazanmaya çalış, sana gerekli olmayan bilgileri elde etmeye uğraşma, zaruri bilgiyi kazandıktan sonra da, onunla amel etmekten başka bir şey