Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

ova Çetin

      Alimcan İbrahimov’un Eserlerinde. Tatar, Başkurt ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri

      Alimcan İbrahimov

      (1887–1938)

      Alimcan (Galimcan) İbrahimov, Tatar edebiyatında Romantizmin temelini atan, edebiyat teorisi ve tenkidini geliştiren büyük Tatar yazarlarından biridir. Bunun yanında o, XX. yüzyıl başında ünlü devlet ve cemiyet adamı, sosyal bilimlerin neredeyse her kolunda unutulmayacak kadar önemli eserler yazan filolog, tarihçi ve muallim olarak da tanındı.

      Alimcan İbrahimov 12 Mart 1887’de Başkurdistan’da, Ufa şehrinin güneyinde bulunan Sultanmurad adlı bir Tatar köyünde doğdu. Başkurdistan’ın masalsı doğası sonraki yıllarda onun yazar olarak yetişmesine mutlaka büyük etki yapmış olup neredeyse bütün eserlerinde hayranlıkla tasvir edildi. Okuma yazmayı eğitimli şehir kızı olan annesinden, hesap ve İslamiyet’in temel bilgilerini ise ilme açık, çocuklarına en iyi eğitim vermekte kararlı olan babası İrfan Bey’den öğrendi. Sonraki yıllarda Keşekli köyü medresesinde eğitim gördü, kendi köyünde bulunan ilkokulda Rusça dersleri aldı. 1898 yılında ailesi Alimcan’ı ağabeyi Şakircan ile beraber Orenburg’da “usul-i cedit” sistemiyle eğitim vermekte olan Hüseyniye medresesine gönderdi. Fakat 1905 yılında şakirtlerin ayaklanmasına katıldığı için bu medreseyi terk etmek zorunda kaldı. 1906 yılında eğitimini Ufa şehrinde bulunan ve birçok Tatar edibi yetiştiren Galiye medresesinde devam etti. Bu medresedeki ilk yılının yaz tatilinde Kafkasya’ya giderek çeşitli köylerdeki Nogay (Tatar) çocuklarına okuma yazma öğretti. Otobiyografik nitelikte olan “Öğrenci Zeki’nin Medreseden Kovulması” adlı ilk hikâyesini de burada yazdı.

      A. İbrahimov, Galiye medresesinden ayrıldıktan sonra Kazak bozkırlarında öğretmenlik yaptı, Ural’da çeşitli işlerde çalıştı, Astra-han bölgesinde muallim oldu. 1909 yılında üniversite kazanmak için Kazan’a geldi fakat bu hayalîni gerçekleştiremedi. Buna rağmen çok okudu, fen temellerini, tarihi ve felsefeyi öğrendi, dünya edebiyatı klasiklerinin eserleriyle tanıştı. 1909–1912 yıllarında Kazan’da yaşadığı süre içinde Yeşlernéŋ Tormışınnan Bér Levhe (Gençlerin Hayatından Bir Örnek), Tatar Xatını Niler Kürmi (Tatar Kadını Neler Görmez), Yaz Başı (Bahar Başı), Diŋgézde (Denizde), Yöz Yıl Élék (Yüz Yıl Önce), Söyü-Segadet (Sevgi-Saadet), Utı Süngen Cehennem (Odu Sönen Cehennem), Karak Mulla (Hırsız Molla), Kart Yalçı (İhtiyar Irgat), Yeş Yörekler (Genç Yürekler) gibi eserlerini yazdı. Bu eserlerde o dönemin önemli sorunları gündeme getirildi; medreselerde eğitim sisteminin çağa uygun olmaması, gönül arayışları, millete hizmette bulunma isteği, aile içi ilişkiler, sosyal eşitsizlik, kadın özgürlüğü vb. 1910 yılında yayınlanan Yaz Başı (Bahar Başı) adlı hikâyesi ise Tatar bilim adamı M. Hesenov’un yazdığı gibi “Tatar edebiyatına gerçekten de büyük bir kabiliyetin gelmesini müjdeledi.”1

      A. İbrahimov’un 1917 Ekim Devrimi öncesi yaratıcılığını iki döneme ayırıp bakmak doğru olur; 1) 1910-1912 yılları; 2) 1913-1916 yılları. 1910-1912 yıllarında yazılan eserler, yazarın maarifçi görüşlerini yansıtan romantik eserlerdir. A. İbrahimov’un bu dönemde yazdığı Diŋgézde (Denizde), Utı Süngen Cehennem (Odu Sönen Cehennem), Söyü – Segadet (Sevgi Saadet) vb. hikâyelerinde romantik ideal, insanın ruhunu ezen hayatın olumsuz gerçeklerine karşı koyulmuştur. Örneğin, Diŋgézde (Denizde) adlı eserin başkarakteri şöyle der: “Yaşamak, binlerce, milyonlarca yıl yaşamak istiyorum. Fakat bugüne kadar olan acınacak bir beden hayatıyla değil, başka bir yaşamla, güzel, kutsal, büyük yaşamla yaşamak istiyorum!”2 Bu eserde doğa kucağına yönelip gerçek hayata lanet etme, insanlar arasında olan tuhaf ilişkileri ortaya çıkaran şartlara başkaldırma yer almıştır.

      A. İbrahimov’un bu dönemde yazdığı Utı Süngen Cehennem (Odu Sönen Cehennem) adlı eserinde halka hizmet etmek isteyen, hayattan çok güzel beklentileri olan, hayatın ve kaderin esiri olduğuna üzülen fakat bulunduğu bataklığın farkına varıp bu durumdan memnun olmasa da kendisinde ruhen yeniden dirileceği bir gücü bulamayan aydın bir genç anlatılmaktadır. Buna benzer vicdan azabının benzerini Söyü – Segadet (Sevgi-Saadet) adlı eserin kahramanı da yaşamaktadır. Her iki eserde başkarakterler, arkalarında bıraktıkları hayattan şikâyetçi fakat hayatlarını değiştirmeye, mücadele etmeye cesaretleri, güçleri olmayan tiplerdir.

      Alimcan İbrahimov’un 1910 yıllarında yazıp yayınladığı en önemli eserlerinden birisi de Tatar Xatını Niler Kürmi (Tatar Kadını Neler Görmez) adlı eseridir. 1909 yılında edip Ural’da Mi-ass fabrikasında çalıştığı dönemde yazılan bu öykü, 1910 yılında Başkurdistan’ın Sterlitamak kazasında yayımlanır. 1911 yılında eserin ikinci baskısı yapılır. A. İbrahimov, Tatar Xatını Niler Kürmi (Tatar Kadını Neler Görmez) adlı eserinde Tatar köyünün karmaşık hayatını, daha fazlası Tatar kadınlarının dramatik kaderini, Gülbanu adlı Tatar kadınının feci kaderi örneğinde anlatıyor. Kayınvalidesinin eziyetini çeken, kocası tarafından sürekli dövülen ve bunun sonucu ikiz bebeklerini ölü doğuran Gülbanu, bütün bu olup bitenlere dayanamaz ve kendisini suya atar.

      A. İbrahimov sadece Tatarların değil, kardeş olan Başkurt ve Kazak Türklerinin tarihini ve kültürünü de önemser. 1911 yılında yazılıp 1924 yılında Moskova’da yayımlanan Kazak Kızı adlı romanında edip, Kazak halkının tarihin önemli bir kesimindeki hayatını kaleme alır.

      Yazarın bu dönemde yazdığı başka diğer iki eseri de Yöz Yıl Élék (Yüz Yıl Öncesi, 1911) ve Karak Mulla (Hırsız Molla, 1912) adlı eserleridir. Aynı zamanda İbrahimov, 1912 yılının baharında Tatar nesrinde psikolojik romana temel atan ilk hacimli eseri Yeş Yörekler (Genç Yürekler) adlı romanını tamamlar. 1913 yılının başında yayımlanan bu romanda eski görüşlü gerici babalarla artık farklı bir yaşam sürdürmek isteyen, ruhen özgür olmak için can atan çocuklar arasındaki çatışma anlatılır. Yazar, bu durumla ilgili daha sonraki yıllarda şöyle yazar: “XX. yy. başına kadar biz eski düzenle yaşadık. Ama şimdi Tatar uyandı. Yaşam yolunda yenilikler aramaya başladı. Bizim hayatın şimdiki günleri, eski hayatın yıkılıp meydana yeni bir hayatın geldiği devirdir. Bu devirde eskiyi savunan yaşlılarla yeni hayat için can atan gençler arasında bir çatışma başladı.3 Bu çatışma her şeyden önce Celeş Molla ile onun oğulları Ziya ve Sabir arasında olur. Ziya, kendi hayal ve istekleriyle eski hayata karşı başkaldırmakta, şahıs özgürlüğünü savunmaktadır. O, müzisyen olmak istiyor ve müziğin gücüyle halkın hayatını hafifletebileceğine inanıyor. Ziya’nın Meryem’e olan aşkı da eski hayata, dinin kanunlarına bir protesto niteliğindedir. Fakat Ziya, kendi hayalleri ve idealleri için mücadele verecek kadar cesarete sahip olmayan zayıf bir tiptir. O, idealist ve romantiktir.

      1912 yılının sonunda A. İbrahimov, Kiev şehrine gider. Kiev Üniversitesi’nde misafir öğrenci olarak derslere devam eder ve öğretmenlik yapar. Kiev’de Müslüman ve Rus sosyalist gençlerle görüşerek Çar rejimi aleyhine çalışacak gizli bir teşkilat kurma çalışmalarına da katılır. Bir toplantı sırasında, toplantının ihbar edilmesi üzerine Lukyanovsk kazası hapishanesine atılır ve bu nedenle 1917 Devrimi’ne kadar polis gözetiminde yaşar. Hapisten çıktıktan sonra yine Kazan’a döner ve burada yayımlanmakta olan, o zamanın önde gelen Aŋ dergisinde çalışmaya başlayıp görev icabı Odessa, Kiev ve Suhumi gibi çeşitli şehirleri dolaşr.

      A. İbrahimov, 1915–1917 yıllarında Ufa’da Galiye medresesinde hocalık yapar. 1913 yılına kadar yazdığı eserleri genelde romantizm temelinde kurulmuş olsa da, 1913–1917 yılları arasında yazdığı Kötüçéler (Çobanlar), Tabigat Balaları (Tabiat Çocukları), Merhümnéŋ Defterénnen (Merhumun Defterinden), Béznéŋ Könner (Bizim Günler), Gabdérraxman Salihov (Abdurrahman Salihov) gibi eserlerinde artık ön plana sosyal ve içtimai meseleler çıkar. 1914 yılında yazdığı ve doğa ile insan arasındaki ilişkileri ele aldığı Tabigat Balaları (Tabiat Çocukları) adlı eseri, Tatar Türklerinin hayatıyla ilgili önemli bilgiler içerir.

      Aynı dönemde yazılan Béznéŋ Könner (Bizim Günler) adlı romanında A. İbrahimov, Rusya’da gerçekleşen 1905 İhtilalini ve ondan sonraki baskı yıllarını ele alır ve o dönemin kahramanını devrin gergin olayları içinde anlatır. Eserde 1905 İhtilaline katılan ya da ihtilale karşı olan çeşitli sosyal tabakaların vekilleri gösterilir.

      Bu