Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

Arasında Halkçılığı Yayma Komitesi’nde görev alır. Rusların Sosyalist Revolüsyoner (Es-Er) partisine katılarak, 1917 yılında Fatih Seyfi Kazanlı ile birlikte İrek (daha sonra Béznéŋ Yul olarak çıkar) adlı bir gazetede çalışır. 1918 yılının Ocak ayında Stalin’in daveti üzerine Merkez Müslüman Komiserliği başkanı Mullanur Vahitov’un yardımcısı görevini üstlenir. 16 Ocak 1918’de Petrograd’da (daha sonra Moskova’da yayınlanır) çıkmaya başlayan Çulpan isimli gazetenin redaktörü ve kurucusu olur.

      Alimcan İbrahimov’un yaratıcılığı 30 yıla yakın bir süreyi kapsayıp tarihin dönüm noktası olan XX. yüzyılın ilk yarısına denk gelir. Yazar, Rusya sınırları içinde yaşayan halkların hayatını kökten değiştiren devrimlerin ve iç savaşın şahidi olur, bu olayları kendi eserlerine en samimi şekilde yansıtır. Bu dönemde yazılan Yaŋa Kéşéler (Yeni İnsanlar), Kızıl Çeçekler (Kızıl Çiçekler), Tiren Tamırlar (Derin Kökler) gibi sosyal içerikli eserlerinde yeni Sovyet hükûmetinin kazançlarını geniş epik planda tasvir eder. Tatarlar arasında çeşitli sosyal tabakaların oluşması, sosyal sınıflar arasındaki mücadele ve milletin geride kalma nedenleri gibi sorunları gündeme getirir.

      1920’li yılların başında A. İbrahimov’un yazdığı bir başka önemli eser, o yıllarda İdil-Ural bölgesinde yaşanan açlık faciasını en gerçekçi manzaralarla yansıtan, merkezinde Ölüm ve Yaşam gibi metafizik konu olan Âdemler adlı eseridir. Yazar, bu eserinde insanın belli şartlarda insanlık sıfatlarını kaybedebildiğini anlatır. İnsanın doğasına özgü olarak yemek yeme ihtiyacı artarak onu zayıf düşürdükçe, insanın düşünce kabiliyeti tükenir ve o, aç kalmamak ve hayatta kalmak için hatta kendi çocuğunu yiyebilir. Örneğin, eserde açlıkla mücadele eden Gerey, en sevdiği kızı Nefise’yi de artık et sıfatında görmeye başlar. Fakat köye erzak getirildiğini duyunca onun karanlık içinde kalan bilinci birden parlayıverir ve yaptıklarının bir facia olduğunu bütün derinliğiyle anlar ve kendisini asar.

      A. İbrahimov’un 1917 Devriminden sonra yazılan en önemli eserleri, Yaña Keşeler (Yeni İnsanlar) adlı dram eseri ve Kızıl Çiçekler adlı hikâyesiydi. Edip bu eserlerin temeline, 1917 Devrimi ve iç savaş döneminde topladığı mücadele tecrübesini, Kolçak’ın cephesinde casus olarak görevli olduğu zaman yaşadıklarını da alır. Yeni İnsanlar adlı eserinde iç savaşın Ural dağından uzakta olan Tatar köylerine ulaşması, köylülerin devrim, yeni hayat ve hayatta kalmak için ellerine silah alıp savaşa katılmaları gibi konuları işler. A. İbrahimov, o dönemde yeni insanın doğuşunu zor ve çetrefilli bir hayat yolu geçen Kızıl Ordu komutanı Batırhan karakteri örneğinde gösterir. Bu eser, 1920 yılında ilk kez sahnede oynanır ve A. İbrahimov’un ilk ve tek dram eseri olur.

      Edip, yeni insan tipini 1922 yılında yazdığı Kızıl Çiçekler adlı hikâyesinde de devam ettirir. Bu eserde aynı köyde doğup birlikte büyüyen, çocukluk ve gençlik yılları I. Dünya savaşı, 1917 Devrimi ve İç Savaş yıllarına denk gelen beş gencin kaderi anlatılır.

      A. İbrahimov’un 1920’li yılların sonunda yazdığı diğer hacimli eseri de Tiren Tamırlar (Derin Kökler, 1928) adlı romanı oldu. Bu eser yayınlanır yayınlanmaz hemen Rusçaya ve başka dillere çevrilir ve Sovyetlerde yaşayan bütün Türk boylarının edebiyatı üzerinde olumlu bir etki yaratır. Özbek yazarı Aybek, romanla ilgili şöyle yazar: “Biz onu orijinalinde okuyor ve bir türlü okuyup doyamıyorduk. İbrahimov’un yazdıklarından sadece haberdar olmadık, onun yolundan gitmek için çabaladık.”4

      1922 yılında A. İbrahimov, bütün Türk boyları için ortak olan at sevdasını ele alan Almaçuar adlı eserini yazar. 1933 yılında yazdığı Başkurt Kızı Gülbike adlı eserinde ise A. İbrahimov, Başkurt halkına özgü alışkanlıklardan ve bu topraklarda söylenen türkülerden bahseder.

      1924 yılının Şubat ayında A. İbrahimov, Moskova’da toplanan Tatar-Başkurt öğretmenler kurultayına katılır. Bu toplantıda millî okulların geliştirilmesi, eğitimin yeni usulde yapılması ve yeni programların hazırlanması sorunları üzerine çalışır. 1925–1927 yılları arasında Tataristan Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı’nın İlim Merkezi’nde görev yapar.

      1927–1938 yılları arasında edip Kırım’da Yalta şehrinde verem tedavisi görür. Çok yönlü fedakâr hizmetlerinden dolayı A. İbrahimov 1928 yılında Devlet Sanat Bilimleri Akademisi’ne akademik üye olarak seçilir. 1932 yılında aktif çalışmaları için Bütün Rusya Merkez Komitesi tarafından “Hizmet Kahramanı” ismine layık bulunur.

      Ağır hasta olmasına rağmen 1938 yılında tutuklanarak Kazan’a getirilir ve Tatarların millî bağımsızlığına önem vermek, devrim öncesi Tatar kültürünü yüceltmek, Tatar aydınlarının rolünü aşırı abartmak, solculara saldırmak, sağcıları görmezden gelmek, Rus komünistlerini çarlık jandarmasıyla kıyaslamak gibi suçlardan yargılanarak, “halk düşmanı” ilan edilir. O günden itibaren A. İbrahimov’un eserlerini dile almak, okumak yasaklanır. Onun adı ve eserleri Tatar halkına ancak Stalin kültü faş edilince geri döner.

      A. İbrahimov Pleten hapishane revirinde eceliyle ölür. Yazarın vefatından sonra hapiste kaldığı odasında bulunan komodin kapağının iç tarafına “Parti karşısında, halkım karşısında hiç bir suçum yoktur. Hakikat yerini bulur, tarih kendi sözünü söyler” diye yazdığı yazı bulunur. Kazan’da Arhangel mezarında defnedildiği hususunda bilgiler olsa da Alimcan İbrahimov’un mezarı günümüzde bilinmemektedir.

      1980’li yıllarda Rusya halklarının tarihi yeniden değerlendirilmeye başlayınca, A. İbrahimov’un hayatı ve eserlerini de yeniden değerlendirme ihtiyacı gündeme gelir. Tatar âlimi L. Minhaceva’nın da bildirdiği gibi bazı araştırmacılar onu “kızıla boyalı yazar” olarak tanıtmaya çalışır. Tabii, edibin Bolşevizm’e yaramaya çalışarak tarihî ve gazetecilik ruhunda yazılan hizmetleri var fakat edebî eserlerinde o, her şeyden önce kendi halkının gelenek göreneklerini, geçmişini ve gerçek hayatını yansıtan büyük yazar olarak kalabildi.5 Bu yönde Alimcan İbrahimov’un eserleri M. Xesenov, R. Ganieva, F. Hatipov, A. Yahin, Ö. Beşirov gibi Tatar bilim adamları tarafından objektif olarak değerlendirildi.

      Sovyet döneminde Tataristan’da edibin üç ciltlik Saylanma Eserler (Seçme Eserler)i, dokuz ciltlik akademik baskısı, Türk lehçeleri ve Tatar Türkçesi ile ilgili hizmetleri ve birçok edebî eseri ayrı kitap olarak yayımlanır. A. İbrahimov’un hizmetlerini çeşitli yönleriyle araştırıp yüksek lisans ve doktora tezleri savunuldu, monografiler, hatıra kitapları dünya gördü. Edibin yıldönümlerinde ulusal ve uluslararası bilimsel sempozyumlar düzenlendi. A. İbrahimov’un hayatı ile ilgili roman ve uzun hikâyeler, belgesel eserler hazırlandı.6 Ayrıca, Tataristan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Dil, Edebiyat ve Sanat Enstitüsü de doğal olarak Alimcanov İbrahimov’un adını taşımaktadır.

      Giriş

      Avrupalıların XIV-XVI. yüzyılda yaşadığı Rönesans dönemi, çeşitli nedenlerden dolayı Tatar Türklerine daha geç, XIX. yüzyılın son çeyreğinde ulaşır ve XX. yy. başında zirve yapar. Bu hareket Tatar Türklerinin millî ve ruhi-medeni yükselişini temsil etti, gelecek gelişimi için bir dönüm noktası ve güvenilir temel oldu. Doğal olarak millî Rönesans, halkın ruhi mirası, asırlarca toplanan fikrî ve medeni zenginliği olmadan imkansızdı. Bu yüzden Tatar edebiyatı XX. yüzyıla girerken bin yılı aşkın zengin tarihine güvendi, ondan beslendi ve ondan güç aldı.7

      Bir milleti veya halkı tanımanın en iyi yolu, o halkın kültürünü öğrenmekle başlar. Halk kültürü, insan topluluklarına şahsiyet ve kimlik