Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

karakterini yaratır. Davut Yultıy şöyle yazar: “A. İbrahimov Gülbike’yi öyle nefis boyalarla tasvir etmiş ki bu eseri okurken tamamen kendinden geçip Gülbike’nin yaşadığı doğa ile bütünleşiyorsun. O manzara, o güzelliğiyle canlanıyor. Onun kendisine özgü havası temizliğiyle genize vuruyor, duyguların en ince tellerini yumuşak, rahat bir şekilde titretiyor.19

      A. İbrahimov’un 1912 yılında yazdığı Yeş Yörekler (Genç Yürekler) adlı romanı da iki kardeş Tatar ve Başkurt halklarının yakınlığını yansıtması bakımından önemlidir. Doğup büyüdüğü Başkurdistan’ın doğası, halkın kaderi, düşünceleri, hayalleri Tabigat Balaları (Tabiat Çocukları) adlı hikȃyede de özenle tasvir edilir ve anlatılır. Yazarın Almaçuar adlı eserinde ise Başkurdistan’da yaşayan Tatarların Başkurtlarla beraber kadim bayramlarından olan sabantuy bayramı, at yarışları ve çeşitli eğlenceler düzenlediği anlatılır. Kart Yalçı (İhtiyar Irgat) adlı eserinde de A. İbrahimov doğal bir şekilde olay örgüsüne Başkurt türkülerini örer. Kızıl Çeçekler (Kırmızı Çiçekler) adlı öyküde edip doğa manzaralarını sık sık Başkurtların tarihî efsaneleri ve rivayetleri ile bağlantılı olarak tasvir eder. Başkurt halk edebiyatına yazar o kadar ȃşık oluyor ki hatta Tataristan’da olup biten olayları temele alıp yazdığı Tiren Tamırlar (Derin Kökler) adlı romanına da çok özel türküleri ve hüznü ile Alemgol adlı bir Başkurt gencini yerleştirir.

      1915 yılında A. İbrahimov Ufa’ya taşınır ve eğitim gördüğü Galiye medresesinde dil ve edebiyat dersleri vermeye başlar. Bu yıllarda o, Tatar ve Başkurt medeniyetini geliştirmek için aktif şekilde çalışır, Başkurt ediplerinin edebiyat meydanına çıkmalarına yardımcı olur. Ş. Babiç, S. Kudaş, G. Nigmeti, X. Tufan, B. İşemgol, A. Bikmurzin gibi ünlü Başkurt ve Tatar şair, edip ve bilim adamlarının A. İbrahimov’un şakirtleri olarak yükselmeleri edibin ne kadar etkili bir şahıs olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.20 Böylece 1915-1917 yıllarında bu medrese, Tatar ve Başkurt halkarının edebî ve medeni hareketinin bir merkezine dönüşür. A. İbrahimov, M. Gafuri, S. Remiyev, X. Tufan, S. Kudaş, B. İşemgol, F. Seyfi-Kazanlı, S. Sünçeley, S. Gobeşi gibi edebiyat, medeniyet ve cemiyet adamları bu medreseden çıkar. 1917 Ekim devriminden sonra ünlü Başkurt şairleri Mecit Gafuri ve Şeyhzade Babiç’in yaratıcılıklarıyla ilgili makaleler yazan ilk edep de A. İbrahimov oldu.

      A. İbrahimov’un siyasi faaliyetleri de temelde Başkurdistan ile ilgili oldu. 1917 Şubat Devriminden sonra A. İbrahimov beraber öğretmenlik yaptığı Fatih Seyfi-Kazanlı ile Ufa şehrinde İrék gazetesi çıkarmaya başlar. Aynı yılın eylül ayında Ufa şehrinde aynı amaçla çıkan üç gazete -İrék, Soldat Télegé, Avıl Halkı- birleşerek, onların yerine Béznéŋ Yul gazetesi dünya görür ve onun muharriri de A. İbrahimov olur. 1918 yılında A. İbrahimov Ufa vilayetinin Uçreditelnoye Sobraniye’sine21 milletvekili olarak seçilir. Her ne kadar daha sonraki yıllarda çeşitli şehirlerde yaşamak zorunda kalsa da A. İbrahimov Başkurdistan’da olup bitenlerle yakından ilgilenir. Örneğin, 1922 yılında Ulu Başkurdistan’a ait olmayan Ufa vilayeti Başkurtları, Başkurt Özerk Cumhiriyetine (BASSR) katılma dileğini bildirince yazar, Başkurt halkı kendisine özgü bir devlet kurmaya layıktır diye bildirir. Başkurdistan Özerk cumhuriyetinin oluşumu Başkurt halkının yazılı edebî dili etrafında bahislere yol açar. A. İbrahimov bu mesele ile ilgili 1923 yılında Béznéŋ Bayrak gazetesinin sekizinci sayısında yayınlanan Edebi Tél Meselesé Yaŋadan Küteréle (Törki Edebi Téller Xakında) adlı makale yazar.22 Edip, Başkurt Türkçesi hakkında söz ederken onun bütün incelikleri üzerinde durur, şive ve ağızlarını açıklar ve böylece bu ciddi meseleyi ele alarak Başkurt Türkçesini ne kadar yakından tanıdığını ve öz olarak kabul ettiğini bir kez daha kanıtlar. Tatar bilim adamı F. İslamov’un da belirttiği gibi, doğduğu yerin, Başkurt halkının düşüncelerini, umutlarını, isteklerini iyi bilen, ömrünü Tatar halkı ile beraber Başkurt halkının da mutluluğu için mücadeleye adayan A. İbrahimov’un yaratıcılığı, asırlar boyunca sıkı bir bağlantı içinde yaşayan bu iki kardeş halkların hayatının en güzel örneğidir.23

      XX. yüzyıl başında Tatar yazarları millet kaderi konusunu kadınların kaderi ile sıkı bir bağlantıda izlediler. A. İbrahimov’un 1908 yılında yazılan Tatar Xatını Niler Kürmi (Tatar Kadını Neler Görmez) adlı öyküsünde de Tatar kadınının toplumsal baskıya ve ailedeki hukuksuzluğa karşı protestosu çok farklı tasvir edilir. Eserde Gülbanu adlı kadın, erkek kıyafetiyle eşinin evinden kaçar. Fakat 1920’li yıllarda yazılan bu eserin ikinci sürümünde İbrahimov, artık Gülbanu’nun kaderini gerçek hayat şartlarına bağlı olarak anlatır. Edip, böyle bir kaderin o dönem için yaygın olduğunu vurgulama amaçlı, onun etrafında feci kadere sahip olan başka gerçekçi kadın karakterler de yaratır. Daha fazlası, A. İbrahimov, Gülbanu’yu felakete sürükleyen dinî ve sosyal hayatın nedenlerini de açıklamaya çalışır. Bu nedenle öykünün ikinci sürümünde Tatar kadınının kaderi artık aile içi ilişkiler, Müslüman kadınlarının toplumdaki durumu, İslam dini, şeriat kanunları gibi faktörlerle belirlenir. Yazar sadece bir Tatar kadının kaderini anlatmadı, aslında Başkort Kızı Gölbike (Başkurt Kızı Gülbike) ve Kazah Kızı (Kazak Kızı) adlı kardeş Başkurt ve Kazak halklarının hayatını anlatan eserlerinde de aynı konuyu işlemeye devam etti. Eşi tarafından eziyet gören ve mutluluğun ne olduğunu bilmeden, acıklı türküler yakarak yaşayan Başkurt kadını Gülbike ile henüz bir buçuk yaşındayken beşik kertmesi sonucu bir erkek çocuğuna sözü kesilen ve büyüdüğünde başka bir genci sevmesine rağmen yine de ailesi tarafından istemediği sözlüsüyle siyasi amaçla evlendirilmeye çalışılan Kazak kızı Karlıgaç Sılu da o dönem Müslüman kız ve kadınların paylaştığı çelişkili kaderin birer örneğidir.

      A. İbrahimov, 1905 Rus İnkılabı döneminde şakirtlerin isyanına katıldığından dolayı Orenburg şehrinde eğitim gördüğü Veli Molla Medresesi’nden kovulur ve Kazak bozkırlarına gidip altı ay Kazak köylerinde öğretmenlik yapar. Böylece kardeş Kazak Türklerinin hayatını, geleneklerini, kültürünü Tatar yazarı bizzat kendi tanır. Halkın zengin söz varlığını, günlük hayatını yakından öğrenir, akınların söylediği üleŋ dedikleri türküleri dinleyerek ilham alır ve bütün gördüklerini, duyduklarını ve yaşadıklarını Kazah Kızı (Kazak Kızı) adlı eserinde usta bir kalemle tasvir edip Tatar okuyucularına sunar.

      1915 yılında A. İbrahimov Ufa’ya taşınıp eğitim gördüğü Galiye medresesinde dil ve edebiyat dersleri vermeye başlar ve eğitim sürecinde çeşitli kardeş Türk boylarının dile ve edebiyata eşit derecede haklarının olduğunu vurgular. 1916 yılında Rusya içinde bulunan bütün Türk boyları için “tek dil ve edebiyat” ideasına karşı çıkarak yazdığı Télleré Başka Bulsa da Küŋélleré Bér (Dilleri Farklı Olsa da Gönülleri Aynı) adlı makalesinde Kazak edebiyatı örneğinde, Kazak Türklerinin çok özel ruhi hayatının altını çizerek A. İbrahimov şöyle yazar: “Kazakları Tatar Türkçesi ve edebiyatına dâhil etme hayaline kapılmadan önce biz, kendi edebî mirasımızı zenginleştirme amaçlı Kazak halk edebiyatını bütün incelikleriyle öğrenmeliyiz.24 Yukarıda da belirtildiği gibi Ufa şehrinde açılan yeni usul Galiye medresesinde ileri görüşlü Başkurt ve Tatar öğrencileriyle beraber Kazak, Kırgız, Özbek, Dağıstan, Çerkez ve diğer halklardan da öğrenciler eğitim alır. Kazak Sovyet edebiyatının temel taşlarını atan Saken Seyfullin, Beyimbet Maylin gibi ediplerin de 1917 yılına kader olan hayatı ve faaliyetleri Galiye medrese ile bağlı olur.

      A.