Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

kısa süre içinde yapılmasını sağlıyordu. Ayrıca, köyün kızları ve gençleri için bu tür yardımlaşma, bir imeceden çok bir eğlence, oyun rengini alırdı.47 Hikâyede imecenin bir işten ziyade daha çok eğlence olduğunu doğrulayan sözler de var:

      “İmece dediğin çok hoş vallahi! Bu hiç iş değil, oyun kahkaha, şakalaşma ve delice eğlenme…”48

      Eserde yalnız yaşayan yaşlı kadın, imeceye gençleri toplamak için bir oğlak kesip önce ziyafet verir. Çünkü imece sırasında çalışanların gönlünü görmek için mutlaka mal kesilir ve ziyafet verilirdi.49 Fakat bazen durum farklı da olabilirdi. Örneğin, hikâyede ot biçme imecesi yaza, Ramazan ayına denk gelir. Oruçlu halleriyle köy gençleri ot biçme işine girişirler. Bu durumun en zor tarafı, Ramazan ayı haricinde imeceye gelen köylülere genelde sabah maylı koymak,50 öğleyin de siméz itlé öyre51 ikram edilip oruçta bütün bu nimetlerden mahrum olmaktı:

      “İmece, imece diyorlar. Oruçta imece de kuru laftan başkası değil. Başka zaman olsaydı, sabah tereyağlı krep ile çay içirip uğurlarlar, öğleyin de semiz etli öyre getirirler. Peki, oruç zamanında ne var?” 52

      Péçen Çabu (Ot Biçme).

      Hayvanları yazın otlaklara çıkarıp kışın bu tür imkânı olmayan Tatar Türkleri, eskiden de günümüzde de kış mevsimi için yaz aylarında ot biçip kışa hazırlık yapmak zorundadır. Ot biçme işleri genelde Temmuz ayında sıcaklar bastırınca başlar. Uzun süren bir iş olduğundan dolayı, buna benzer başka işler gibi ot biçme de köylerde eskiden imece şeklinde yapılırdı. Erkekler çayıra gün ağarmadan gider ve otu tırpan ile biçerler, bunu takiben kadınlar ve kızlar, otu kabartıp çevirmek ve sonra da toplamak için çayıra giderlerdi.

      Hikâyede ekin biçme imecesinden sonra ot biçme imecesi zamanı gelir. Bu sefer imeceyi oğlu İbrahim’in askere gitmesi nedeniyle Bibiesma’nın babası Şahi Ağa yapar. Köyün ileri gelenlerinden ve hatırı sayılır birisi, bir de dünyalar güzeli kızı Bibiesma’nın babası olduğundan dolayı Şahi ağa daha lafını bitirmeden herkes hep beraber bir ağızdan imeceye geleceğini bildirir.

      Bibiesma’nın kendi elleriyle hazırladığı yemekler ile sahurlarını yapan gençler, köyün orta yaş ve yaşlı erkekleri, tan ağarır ağarmaz işe koyulurlar. Sahurdan sonra atları koşup güneş doğmadan ve daha bülbüllerin ötmesi kesilmeden köyün ihtiyarlarıyla beraber gençlerin çayıra gidip çiğ düşen otları on iki kişi yan yana gelerek biçmeye başlamaları, sabahın taze havasından ruhlarının ferahlaması ve ciğerlerinin genişlemiş gibi olması, sessizliği bozan tırpan seslerinin bütün çayıra yansıması, bunlar hepsi öylesine canlı bir şekilde tasvir edilmiş ki, kendisini de bu insanlarla aynı ortamda ot biçiyor gibi hissetmeye başlıyorsun. Bu, Aimcan İbrahimov’un ne kadar usta bir yazar olduğunun kanıtıdır.

      Eskiden Tatar Türklerinde sonbahar ve kış gelenekleri içinde önemli yer alan ömeler (imeceler) sırasında insanların bir araya gelip birbirlerine yardım etmeleri söz konusu olmuştur. Zor ve uzun süren işlerin (kaz yolma, odun taşıma, ev yapma, oğlan çocuğun baba evinden kendi evine taşınması, çeyiz hazırlama, ip eğirme, ot biçme, ekin biçme, vb.) daha kısa bir zaman içerisinde bitirilmesini sağlamak için yapılan imeceler, en eski çağlardan gelen ve Tatar Türklerine özgü olan en güzel geleneklerden biridir. Hikâyede imecenin, kimsesi olmayan ihtiyar bir nineye yardım yüzünden yapılması, köy gençlerinin kimsesizlere ve büyüklere olan saygısını da göstermektedir. Ayrıca, hikâyede anlatılan imecede kızların gençlerden daha becerikli oldukları da dile alınır:

      “Ah rezalet, erkek olmamıza ve kızlardan iki kişi daha fazla olmamıza rağmen, kızlar kadar çalışamamışız. Bizim bitirmemiz gereken bir sajin 53 var daha, onlar ise kendi yerlerini bitirmiş, bize bakarak kahkaha atıyorlar…” 54

      Bu durum, Tatar toplumunda kadınların eskiden de bugün de erkeklerden daha aktif olmasının bir göstergesidir.

      Avlak Öy, Avlagıy (Oturmaya Gitme).

      Tatar Türklerinde eskiden kızlar, genelde sonbahar işleri tamamlandıktan sonra, günler kısaldığında avlak öy, avlagıy55 diye adlandırılan akşam oturmalarına giderlerdi. Böylece büyüklerin olmadığı bir eve toplanarak, el işi yapar, çeyiz hazırlar, türküler söyler, fal açar ve eğlenirlerdi. Oynadığı oyunlar genelde müstakbel eşlerinin tespitiyle ilgili olurdu. Bazen oturma evine köyün gençleri de gelir, kızlara yardım etmeye çalışır ve onlarla birlikte eğlenirlerdi.56

      Kış aylarında büyüklerin olmadığı evde geçen oturmalarda birbirlerini görüp konuşan Hafız ve Bibiesma, artık üç yıldır gizli görüşürler:

      “Üç yıldır ondan aldığım işlemeli mendillerin sayısını da bir Allah bilir! Genç seçme oyununda beni üç kez saymışlar. Ben üçünde de Esma’ya denk gelmişim. Ferhi yenge “sizin saçlarınız bağlanmış” diyor. Benim de içime bir şeyler doğuyor, Huda’m nasip ederse beraber oluruz diye umut ediyordum. Fakat annemin rızasını almak zor.” 57

      Burada da büyüklerin olmadığı evde kızların bir araya gelerek sevdikleri yiğitleri kurayla çekip eğlenmeleri, kızlar ve erkeklerin karşılıklı atışmaları, kızla oğlanın gizli saklı görüşmeleri, bu görüşmeler sırasında kızın sevdiği gence işlemeli mendil hediye etmesi gibi Tatarlara özgü gelenek ve örf-âdetler söz konusudur. Ayrıca hem imece hem askere uğurlama sırasında kız tarafından gence verilen işlemeli mendil, Tatar Türklerinde iki sevdalının beraber olacaklarına dair verdikleri sözün simgesi olurdu.58 Bu konu, Tatar Türklerinin birçok türküsü ve manisinde de geçer.

      1.1.b. Dini Yolalar (Dinî Gelenekler)

      Uraza (Oruç.)

      Hikâyede köy işine alışkın güçlü fiziğe sahip erkekler, Ramazan ayında gerçekleşen ot biçme imecesinde tarlanın bir tarafından girip diğer tarafından çıkarlar. Hepsi kan ter içinde kalır ve susuzluktan dilleri damaklarına yapışır. Aralarında biri neredeyse baygınlık geçirir. Hikâyenin bu kısmında yaz mevsiminde tutulan orucun ne kadar zor olduğu gösterilmiştir. Hele Kazan Tatarları için. Bu Türk boyunun yaşadığı coğrafyada yazın güneş akşam saat 9-10 gibi batar ve gece saat 2’ye doğru artık doğmaya başlar. Bundan dolayı İslam dinini yaymaya gelen sahabeler de bayağı bir şikâyette bulunmuşlardır. Çünkü akşam namazı ile sabah namazı arası o kadar kısadır ki yatsı namazı için zaman neredeyse kalmıyor. İbn Fadlan da Bulgar şehrine gelişini anlatan Seyahatname’sinde bu durumdan bahsetmiştir.59 Fakat başka Türk boylarından daha erken dönemlerde ve ilk olarak İslam dinini kabul eden Tatar Türkleri, dinine çok düşkün bir toplum olarak bilinir ve hikâyeden de görüldüğü gibi XX. yüzyıl başında da bu durum değişmez: Gün ne kadar sıcak olursa olsun, ot biçenlerden kimse orucunu susuzluğunu gidererek bozmaya kalkmaz.

      1.1.c. Tatar Xalkınıŋ İctimagıy Tormışı (Tatar Türklerinin Sosyal Hayatı)

      Soldatka Alınu (Asker Olma).

      Hikâyede Hafız, babası sağ olmadığı ve annesinin