Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

Tatarlarda en eski dönemlerden beri yaşaya gelen geleneklerdir. Buna en güzel kanıt, bu geleneklerin birçoğunun XIX. yy. sonunda-XX. yy. başında Tatar aydını, yazar ve bilim adamı Kayyum Nasıyri’nin kaleme aldığı Tatar Etnografiyeasé Materialları adlı hizmetidir. Aşağıda anlatılacak geleneklerin çoğu bu hizmette yer almıştır.95

      Düğün Öncesi.

      Kız Sorarga Kilü (Kızı İstemeye Gelme).

      Eser, durumu iyi olan Nuri adlı saygın bir köylünün kızı Gülbanu’yu bir hafta içinde iki görücünün istemeye gelmesiyle başlar. Gönlüne hoş gelmeyen ilk gelen görücüyü ihtiyar Nuri, bir bahane bulup geri yollar:

      “Bir hafta içinde kızı isteymeye iki görücü geldi. İlkini ihtiyar Nuri beğenmedi, kolay bir bahaneyle geri çevirdi: ‘Çok meşakkatli zamanım.’ dedi. ‘İşte ev inşaatına başlamayı düşünüyorum, bu amaçla arazi ve ağaç tomrukları satın aldım. Bu yıl düğün yapmaya gücümüz yetmez gibi.’ dedi.” 96

      Gelen diğer görücüye ihtiyar Nuri kızını vermeye razı olur:

      “İkincisi, komşu Bikyar köyünden kantun 97 Şibay tarafından gönderilmişti. Bu görücü, gönlüne pek hoş geldi. İhtiyar, diyecek bir söz bulamadı. Bu durumu görücünün kendisinden de gizlemedi: ‘Kendin de saygın birisin, seni gönderen adam da… Doğrusunu söylemek gerekirse, ne diyeceğimi şaşırdım şimdi. Çünkü bu yıl öyle büyük işlere el atamayacağımızı düşünmüştük. Ama seni de geri yollamaya gücüm yetmiyor. Şimdilik kesin söz veremem, annesiyle konuşmam lazım. Kardeş-sülaleye de danışayım.’ dedi. Kendisi kızı vermek istediğini dolaylı yollarla anlatmaya çalıştı.” 98

      Bu gibi durumda aile başı olan baba, nadiren de olsa eşine ve hatta kızına da danışırdı. Örneğin, eserde Çelem Dede Şeveli, kızını isteyen Şeyhel’e şöyle cevap verir:

      “… Bu türlü işler benim eşimden sorulur! Kızım da karşı değilse, ben ne diyeyim? Evlen!” 99

      Ama evlilik meselesinde annelere ve kızlara sorulduğu yine de çok nadir görülürdü. Evin reisi olan baba, kararı daha çok kendi verirdi. Bu durum, sadece Gülbanu ile değil, onun büyük görümcesi Minnisa için de aynı olmuştur:

      “Bir hafta ya geçti ya geçmedi iyi bir yerden görücü geldi. Babası, kızından razı olup olmadığını sormadı. Fakat Minnisa insanlardan duyduklarına memnun olup içini ferah tuttu.” 100

      Babası kıza bu evliliği isteyip istemediğini sorduğunda da kız, babasına ancak üçüncü kez sorulduktan sonra cevap verir, yine evlendirilecek erkeği beğendiğini ve onunla evlenmeye razı olduğunu açıkça bildirmez, böylece son sözü babasına bıraktığını imalı bir şekilde anlatmaya çalışırdı:

      “Merhaba cevap vermedi. Bunlara yan oturup önlüğünün kenarını bir katladı bir düzeltti. İhtiyar bir kez daha sordu, kız yine ses vermedi. Üçüncü kez sorunca, önlüğünün kenarıyla oynayarak kızardı ve gözlerini ayağındaki çabataya 101 dikerek, yavaşça utangaç bir sesle ‘Bu ne demek şimdi baba! Ben bu işlerden ne anlarım?’ dedi. Gencin gönlünü bir sıcaklık sardı. O, Merhaba’nın cevabını ‘Ben karşı değilim, sen nasıl istersen.’ diye anladı.” 102

      Eserde Tatar aile yapısında bir baba sözünün geçerli olması, kararı genelde onun yalnız başına alması, sonra da eşini ve kızını alınan karar ile yüz yüze bırakması gibi unsurlar da söz konusudur: “Fakat kimseye danışmadı. İki gün düşündü de üçüncü gün kahvaltıdan sonra eşi Fethiye’ye şöyle dedi: ‘Annesi, dünürler parayla gelirler. Yemek hazırlamak lazım.’ Annenin yüreği ağzına geldi, diz bağları çözüldü. Ödü patlayıp kocasının gözlerinin içine baktı ve ürkerek ‘Bu ne demek? Hangi dünürler?’ diye sordu. Nuri, konuyu tek cümleyle kapattı: ‘Gülbanu’yu veriyoruz. Saygıdeğer bir aileye katılıyoruz. Aman insanlara rezil olmayalım, yiyeceklerini güzel hazırla!’”103

      Ama tabii, kız isteme olayı her zaman usulüne göre olmaya da bilirdi. Özellikle de kız ile gencin aileleri sosyal açıdan eşit olmadıkları zaman. Örneğin, eserde ihtiyar Nuri’nin büyük oğlu Şeyhel, kendilerinde ırgat olan fakir Çelem Dede Şeveli’nin kızını istemeye babasının gitmeyeceğini bildiği için yalnız başına gider:

      “Babası ile kavga ettiği gün hemen, babasının evinde uzun yıllardır ırgat olan Çelem Dede ihtiyar Şeveli (Şahveli)’yi gördü ve şöyle dedi: ‘Sana diyeceğim var. Şöyle bir gel.’ Sonra ağaç tomruğu üzerine oturmaya davet etti ve doğrudan konuştu: ‘Şahveli Dede, sen kızın Merhaba’yı bana ver!’ dedi.”104

      Başkoda (Görücü) Gönderme.

      Eserde, bütün Türk topluluklarına ortak olan görücü usulüyle evlenme geleneği görülmektedir. Eskiden Tatarlarda görücü anlamına gelen dimçé, yavçı, başkoda adlarıyla anılan birisi olarak köyde en saygıdeğer, güvenilir, atak, ağzı söz yapan ve sır tutmasını bilen bir büyüğü gönderirlerdi. Hikâyede olaylar Başkurdistan’da bulunan bir Tatar köyünde gerçekleştiğinden dolayı görücü için Ural bölgesinde yaşayan Tatar Türklerinin dilinde yer alan başkoda kelimesi kullanılır.

      Görücüyü, her ne kadar istenilen bir aile tarafından gönderilmiş olsa da ilk gelişinde “Kardeşlerime danışayım, sonra konuşuruz” gibi bahaneyle geri yollamak âdetten olmuştur.105

      Görücü usulü evliliklerde kızlar genelde hiç tanımadıkları fakat ailelerinin uygun gördüğü bir erkekle evlendirilirdi. Eserde sadece Gülbanu değil, onun güzel yengesi Meftuha da eşiyle tanışmadan evlendirilmiştir:

      “O, kocasını görmeden bilmeden evlendi.” 106

      Bazen çok nadir de olsa bir erkek, görücü göndermeden kızın babasına kızı istemeye doğrudan kendisi giderdi. Eserde Şeyhel de Merhaba’nın babasına kızı istemeye kendisi gelir:

      “Kızım, dedi, sana görücü getirdim. Görücü de kendisi, güvey de kendisi. Bak işte, dedi.” 107

      Ama tabii burada genç, kızın daha fakir bir aileden olmasından cesaret alır. Yoksa varlıklı bir ailede baba, görücü gelmeden kızını asla vermezdi. Zaten eserde Merhaba’nın annesi de Şeyhel’e hatasını yüzüne vurur:

      “Gencin nasıl böyle bir iş için geldiğini öğrenince, ‘Genç başınla geleneklerimizi bozuyorsun, birilerini görücü olarak göndersen ne olacaktı?’ diye, Şeyhel’e kızdı.” 108

      Ama Şeyhel’in her ne kadar babasıyla kavga etmiş olsa da varlıklı ve saygın bir aileden olması, Merhaba’nın anne ve babasının geleneğin bozulmasına göz yummalarını sağlar.

      Yabışıp Çıgu (Sevdiği Adama Kaçma).

      Gülbanu’yu istemeye gelmeleri ve babasının bu evliliğe razı olması gün içinde köyde herkese duyulup akşama doğru kızın da kulağına