Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

sarığı düzeltti, yumuşak yorgana diz çöküp oturdu da yavaş bir sesle ‘Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah-il lezi, en-nikâhı sünnetti…’ diye nikâh hutbesine başladı.” 153

      Nikâh hutbesi sonrası herkes dua eder ve güzel dileklerde bulunarak, düğün meclisinin sofra kısmına geçerler. Nikâhta bütün diğer yiyeceklerin yanında tatlı veya şerbet ikramı da müstehap olurdu. Bu yüzden Gülbanu’nun nikâh sofrasında da şerbet, mutlak içecek olarak ikram edilir:

      “En sonunda nikâh şerbeti geldi.” 154

      Mullaga Birélgen Sedaka (İmama Ödenen Sadaka).

      Nikâh hutbesi okunduktan sonra Tatarlarda imama gelin ve güvey babaları tarafından sadaka verilir. A. İbrahimov, mevcut eserinde o dönemde Tatar hayatında sık rastlanan sadaka ile geçinen din adamlarıyla hatta dalga geçer. Müezzin, düğünde eline geçen ve kendisine daha haftanın başka günlerinde de sıra ile olacak nikâhlarda, düğünlerde, cenazede verileceği sadakalara neler alacağını düşünür. Ayrıca, eserde de görüldüğü gibi kızı ve oğlu evlenmekte olan babalar, sadakanın miktarını din adamlarına derecelerine göre vermekteydiler.

      Fakir ırgat Çelem Dede Şeveli ile babası tarafından evinden atılan Şeyhel de bütün yoksulluklarına rağmen geleneğe uygun olarak nikâh okuyan imama sadaka verirler:

      “Nikâh için imama her iki taraf elli kuruş para bulup verecek oldular.” 155

      Tuy Meclésé (Düğün Sofrası).

      Ebu Hanife mezhebinde olan Tatar Türkleri, sünnet olan düğün meclisini her zaman geleneğe uygun bir şekilde yapmaya çalışırlar. Tatar geleneğine göre düğün sırasında aş çanası (yiyecek kızağı) ile gönderilen yiyecekler özenle sofraya çıkarılır, önce misafirlere tek tek gösterilir sonra ikrama sunulur. Bu yiyecekler mutlaka ekmek, çift kaz, beléşler, bavırsak, bal, tereyağı ve çay gibi yiyeceklerden ibaret olurdu. Ekmek, her iki ailenin yakınlaşması, artık akraba olması belirtisi olarak getirilirdi.156 Hikâyede yazar, bu yiyecekleri sırasıyla tasvir eder:

      “Çıkarılan yiyecekler meclise gelen milletin önünde dağ olup yığıldı. Arada en iyisi tabii Şibay’ın getirdikleri idi. Onun getirdiği yağları dolgun olan iki semiz kaz ve iki semiz hindi, üzerine pastiller, yemişler serpilerek pişirilen dört büyük lavaş ekmeği, küçük bir dörtgen tepe şeklinde yapılan ve kenarları şekerle süslü iki ballı bavırsak, 157 daha birçok ustaca hazırlanan hediye yiyecekler meclisin gözlerini oynattı. Bunların yanında bir batman 158 ak petekli bal, bir put 159 tereyağı, katmerli semiz bildeme, 160 kadaklı 161 kaliteli çay gibi hediyeler artık sönük kaldı.” 162

      Düğüne kaz, gençlerin bundan sonraki hayata bir çift olarak devam etmeleri göz önünde bulundurularak mutlaka çift getirilir. Kazı bölmek için bir insan belirlenir ve o, kaz bozuçı, kaz turavçı –kazı bozan, kazı doğrayan- olarak adlandırılır. Sonbaharın sonuna doğru kar düşünce kaz imecelerinde kesilen kazlar, bütün meclislerin, bütün misafirliklerin vazgeçilmez yiyeceği olur:

      “Annen ‘Kızak yolu açılır açılmaz karşılıklı misafir dönemi başlar. Kazlarım da çok oldu bu sene, pek de semirttim. Et için bir at da besleyip keseceğiz’ dedi.” 163

      Günümüz Tataristan’ın güneyinde ve Başkurdistan’da bavırsak olarak adlandırılan fakat daha yaygın diğer adı çekçek olan millî tatlı da düğün sofrasının vazgeçilmezidir. Tatarlarda beléş diye adlandırdıkları içine sebze, meyve ya da patatesle et konulan hamur dolmaları da düğün sofrasında mutlaka pişirilmesi gereken yiyeceklerdendir. Her nereye giderse gitsin – hele düğüne- Tatarlar mutlaka ellerinde hediye yiyecek beléş ile giderlerdi. Beléş, yumurtaya yoğrulan hamurdan yapılır, içine sebzeler ya da meyveler koyulur, üstü de hamurla kapatılıp üzerine arada bir tereyağı sürülerek, fırında pişirilir.164

      Nikâh düğününde yemek sonrası özenle hazırlanan şerbet, yeni çifte tatlı hayat dileğiyle sunulur.165 Geleneğe göre şerbet içilip bitince, herkes sofraya serilen örtüye durumuna göre bakır ve gümüş paralar atardı. Daha sonra bu paralar toplanır ve genç geline verilirdi.166 Eserde bu gelenek aynen yerine getirilir:

      “Şerbet sofradan alınınca her iki tarafa da örtü serildi. Herkes, durumuna göre, bakır ve irili ufaklı gümüş paralar attılar.” 167

      Eserde, misafirler artık gitmek isterlerse de onlar zorla çay sofrasına alınır:

      “Kaynayan büyük beyaz semaveri orta bir yere koydular. Müezzin Feyzulla ile Hacımorat, fincanları, bal ile tereyağını, tavadan yeni düşen koymakları, lavaşları, küçük beléşleri, bavırsakları tabaklara koyarak misafirlerin önüne dağıtıp çay koymaya başladılar.” 168

      Tatarların koymak ve bélén diye adlandırdıkları krepler, hem günlük sofrada –özellikle kahvaltıda- hem düğün sofralarında çay yanına koyulan mutlak bir yiyecektir.

      Nikâh düğünü sonrası güvey tarafını uğurlarken yine özenle sofra hazırlanır:

      “Akşama doğru güvey tarafını uğurlama amaçlı hazırlanan yemek sofrasına oturdular. Yağlı şulpa ile tokmaç 169 , kocaman parçalarla getirilen soğuk kaz eti, iç yağında yüzerek pişen büyük beléş, bugünkü yiyecekler bundan ibaretti. Fakat bunlardan sonra Fethiye Nine’nin gösterişe düşkün dünürleri için çok övülen yemiş suyu verildi de sofraya fokur fokur kaynayan kocaman gümüş semaver getirildi. Çay sofrasına tereyağı, petekli beyaz ıhlamur balı, dövülerek yağla karıştırılan şomırt 170 , vak beléş, 171 sıcak koymak ile kaymak koyuldu. Bunlara başka bir şey de eklenmedi.” 172

      Örnekten de görüldüğü gibi, Tatarlarda çay sofrasına kaymak, tereyağı, petekli bal gibi köy hayatında az çok varlıklı her evde bulunan yiyecekler de koyulur. Genelde arıların ıhlamur ağacından topladığı bal tutulur. Eserde tasvir edilen sofraya bütün yiyecekler geleneğe uygun olan sıraya göre çıkarılır.173

      Gençlere nikâh kıyıldıktan sonra küçük de olsa düğün sofrası hazırlamak, İslam dini tarafından vacip sayılır. Örneğin, hadislerin birinde “Hiç yoksa bir koyun ile de olsa düğün yap.” denir.174 Bu yüzden eserde yoksul Çelem Babay Şeveli, kızını Şeyhel’e verdikten sonra, eşine tavukla da olsa düğün sofrası hazırlatır:

      “Ninenin üç tavuğu vardı. Bir tanesi iyice semirdi ve neredeyse yumurtlamıyordu. Kızına bu tavuğu yakalatıp kocasına kestirdi de kendisi iyice temizleyip kazan astı.”