Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

bir inanca göre, kız bel bağının ucunu çabuk bulursa eşiyle birlikte yaşlanacaklarına inanılırdı.207

      Ayak Kiyémén Saldıru (Ayakkabı Çıkartma).

      Bel bağını çözdükten sonra gelin, saygı göstererek, ailede eşinin baş olacağını kabul edip güveyin ayakkabısını çıkartırdı. Güvey, baldır çaputunu sıkı bağlar ve kızın uğraştığını gülümseyerek izlerdi:

      “Ayak bağını sıkı bağlıyor, çizmeleri de sıkıca giyer. Kız bunları çıkarmak için epey uğraşır. Yine güvey kızı azarlar, yine yanaklarına vurur…” 208

      Fakat Gülbanu yanına gerdeğe giren Zakir, bütün bu âdetleri unutur, iki rekât namazını da kılmaz, bel bağını da aceleyle kendi çözer.

      Güvey, kız ile görüştüğü arada yengeleri çay sofrası hazırlar. Sofraya semaver getirilir, hamur içi etli peremeçler, koymak, kaymak, tereyağı, bal konulur:

      “O arada yengeler, başköşedeki sekiye çay hazırladılar, fokur fokur kaynayan semaveri getirdiler. Maydan, 209 baldan, lavaştan, vak beléşten, 210 koymaktan, dünyada kendilerinin bildiği gördüğü ne kadar lezzetli ve değerli yiyecek varsa, hepsini sofraya getirip dizdiler.” 211

      Çay içildikten sonra güvey, yengelere bahşiş olarak çay tabaklarına gümüş para dizer. Yengeler de bundan sonra odayı terk eder. 212 Eserde de bütün bu âdetler yerine getirilir.

      Kız Bélen Kiyevnéŋ Yalgız Kaluvı (Kız ile Güveyin Yalnız Kalması).

      Güvey, geline kavuşma gecesini sabırsızlıkla bekler. Eserde A. İbrahimov bu durumu ve güvey ile kızın gerdek gecesinde yaşadıkları heyecanı çok güzel bir şekilde tasvir eder:

      “Bugün (Zakir’in) kalbi çıkacak gibi vurdu. Nasıl bir gelin göreceğim diye şüpheyle girdi ve ilk bakışta sakinleşip gönlüyle kıza bağlandı. Yengelerin çıkmasını sabırsızlıkla, kızışmış kafa ve çıkarcasına vuran kalple bekledi. Yengeleri çıkar çıkmaz kapıyı kendi kilitledi de hȃlȃ heyecandan ve titremekten kurtulamayan genç gelinini kucağına aldı. Alnından, gözlerinden, elmacık kemiklerinden, dudaklarından durmadan tadını alarak öpmeye başladı. Böylesine coşkulu sevilmekten kız kendini kaybetti. ‘Takdir, Huda’nın yazdığı budur.’ diye düşünerek, avunarak gencin kucağında canı teni ile eridi. Kendini kaybedip severek Zakir’e gülümsedi. Nazlanmaya benzer bir hal içinde yüzünü güveyin göğsüne sakladı. Bununla utanmalar bitti, iki aradaki perdeler de kaybolmuş gibi oldu. Zifaf gecesi böyle geçti.” 213

      Kiyev Bülekleré (Güvey Hediyeleri).

      Eserde Tatarlarda güveyin nikâhtan sonra kız yanına ilk gelişinde hediyeler getirme âdetine de rastlarız.214 Gerdek gecesi sabahı Gülbanu ile Zakir birbirlerine alışınca, Zakir’in Gülbanu’nun kız arkadaşlarına ve sabahtan kapıya gelecek çoluk çocuğa dağıtmak için getirdiği hediyeleri bakarlar. Bu hediyeler genelde ustura, sabun, parfüm, pudra, ruj, çikolata ve bozuk paralar olurdu.215 Gülbanu ile Zakir, bu tür hediyeleri dağıtmadan önce onları dağıtılacak insanların yaşına ve yakınlık seviyesine göre ayarlamaya çalışırlar:

      “Kız ile güveyin yeni hayata başladıkları ilk sabahlarında kapı önünde çocukların sesi duyuldu. Gün soğuk olmasına aldırmadan küçücük kızlar, üşümekten tir tir titreyen küçük erkek çocukları üşümüş sesleriyle ‘Enişte, ustura ver… Enişte al ver. Enişte sabun ver!’ diye kapı çaldılar. Gülbanu ile Zakir, sıcacık ve güzel evlerinde yumuşacık döşek, yorgan, yastık ve minderlerin arasında nazlanarak uyandılar. Kız lambayı yaktı, odayı aydınlattı. Eşinin hediyelerini koyduğu küçük sandığı yatağa getirdi. Şakalaşarak onu karıştırdılar, verilecek hediyeleri insanların yakınlık sevyelerine göre ayırdılar… Düğün sona erince Gülbanu kız arkadaşlarını bülek çeyé’ne çağıracak. Hepsine yakınlık sevyesine göre hoş kokulu sabunlar, parfümler, rujlar ve allar dağıtacak. İşte her şeyden önce bir kenara o tür hediyeleri ayırdılar. Ağabey ve kardeşlerinin çocukları için de yakınlıklarına göre hediye belirlediler. Sandıkta kalanlar artık ucuz usturalar, sabunlar, ruj ve allıklardı. Güvey, ‘Herkese vermeye başlarsan bunlar da yetmez.’ diye, sandığa bayağı bir çikolata ve bozuk para da koymuştu.” 216

      Tatarlarda güveyin böyle hediyelerle dolu bir sandık getirme ȃdetini, K. Nasıyri da yazar.217

      Kiyev Munçası (Güvey Hamamı).

      Eserde Tatar Türklerine özgü olan gerdek gecesi sonrası hazırlanan kiyev munçası geleneğinden de söz edilir. Geleneğe göre gelin ile güvey, hamama gün ağarmadan gider. Güvey, pencere önüne hamamı hazırlayan kişiler için hediye olarak güzel kokulu sabun koyar, levke218 üzerine de gümüş paralar dizer.219 Hamam, başlı başına bir kültür olayıdır. Eskiden sıcak ülkelerde güvey ile gelin derede yıkanırmış. Onların yıkandığı su, kutsal sayılır ve o suyu kovaya alıp bereket niyetine inek, at gibi evcil hayvanların üzerine dökerlermiş. Soğuk ülkelerde ise hamama girilirdi.

      Tatar Türklerinde başka Türk boylarından farklı olarak hamam geleneği, büyük öneme sahiptir. Eskiden de günümüzde de her köyde, her kasabada mutlaka her ailenin bahçede veya eve bitişik yapılan kendi hamamı vardır. Halk inancında su, büyüleyici temizleme özelliğine sahiptir. Suyun kutsal sayılması, evrensel bir inançtır. Birçok halkta (Antik Yunan, Hindistan vb.) hamam geleneği, gelinin Su Tanrısı ile “nikâh kıyma” sonucu elde edeceği doğurganlıktan bahseden mitolojik bir görüşün uzantısıdır. Çünkü insanlar, suyun doğurganlık simgesi olduğuna inanırlardı.220

      Gülbanu ile Zakir da sabah erkenden onlar için özel hazırlanan hamama giderler. Güvey hamamda sabun, havlu ve nevresim üzerlerine hamamı hazırlayan yengelere bahşiş olarak gümüş paralar bırakır.

      At Koyrıgı Kisü (Atın Kuyruğunu Kesme).

      Hikâyede, düğün geleneği sırasında düşmanlık bildiren tarafın uyguladığı ve gene Tatar Türklerine özgü olan bir örf ȃdet daha yer almıştır: Atın kuyruğunu kesme âdeti. Bu hareket, kızın bakire olmadığını bildirmek için ya da kızı sevip de evlenemeyen bir genç tarafından kin, öfke sonucu yapılırdı. Eski Oğuzlarda, Kazaklarda ve Kırgızlarda atın kuyruğu yas alameti olarak kesilirken, Tatar Türklerinde bu hareket, rezalet simgesi olarak ortaya çıkmaktadır. Bazen atın kuyruğunu kesme yerine kızın yaşadığı evin bahçe kapısına zift sürerek de onun bakire olmadığına işaret etmeye çalışılırdı. Bu ȃdet, A. İbrahimov tarafından da tasvir edilir:

      “Köyde, köylü arasında bahçe kapısına zift sürmeyi, dünürlerin ve güveyin geldiği atların kuyruğunu, yelesini kesip gönderdiklerini o çok gördü.” 221

      Bu yüzden Tatar Türklerinde kızın gönül verdiği bir genç vardıysa kin ve öfkesinden dolayı kızı millete boş yere rezil etmesin diye düğün sırasında güveyin