Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

daha yenisini, hatta en güzelini seçtiler. Herkes yüzüne bulabildiği kadar pudra sürdü, elmacık kemiklerini, yüzlerinin tam orta yerini rujla kızarttılar, gözlerine göz bebeği gibi korudukları sürmeyi çektiler. Çulpılar, küpeler, bilezik ve yüzükler takıp takıştırdılar. …Gençler de bulabileni çizme, bulamayanı yeni çabata giydi. Kırma börk hazırlayamayanlar, başına güzel bir kelepüş taktı. Bu gibi olaylar için hazır bulundurduğu bişmetini, yoksa kamzulunu temizleyip düzeltti ve sevdiği kızın hediyesi olan kırmızı ya da yeşil mendili işlenmiş tarafıyla cebinden dışarıya doğru sarkıttı. Böylece bildiği gibi, olduğu kadar süslenip her genç sokağın kaynayan dalgasına attı kendisini.” 256

      Arçi (Kızı Kayınbaba Evine Uğurlayan İnsanlar).

      Tatar Türklerinde kızı kayınbaba evine uğurlarken onun ile beraber kızın anası ve babasının belirlediği ve arçi adı verilen, kızı güvey evine kadar uğurlayan çift misafirler, ailenin akrabaları ya da yakın arkadaşları da gitmeliydi.257 Eserde bunlar, ihtiyar Nuri’nin öz kardeşi, eşi ile büyük oğlu ve dilbaz dükkâncı Hayrullah seçilir. Bu yüzden Zakir, Gülbanu’yu almaya giderken çeyiz arabası yanına bir de üç tane arçi arabası hazırlar.

      Tuy Köymesé (Çeyiz Arabası).

      Gelinin eşyaları, güvey evine götürürken genelde üstü kapalı olan ve Tatar Türklerinde düğün arabası anlamına gelen tuy köymesé ifadesi kullanılan at arabasıyla götürülürdü.258 Ayrıca, araba sayısının diğer durumlarda olduğu gibi üç tane olması da âdetten olmuştur.259 Bu, üç sayısının epik bir sayı olmasıyla ilgilidir.

      Avılnı Eylendérü, Kız Yörtü (Köyü Gezdirme, Kız Gezdirme).

      Geleneğe göre kızı gelin giden köye götürmeden önce koşulu çift atla doğup büyüdüğü ve kız çağının geçtiği alanlarda, dağlardan tepelerde, ormanlarda, çeşme boylarında gezdirirlerdi. Kız, bu gezi sırasında kendisini tutamadan hüngür hüngür ağlardı. Mevcut geleneğe Tatar Türkleri, avılnı eylendérü derler.260

      Gülbanu’yu da baba evinden giderken ağlatarak doğup büyüdüğü çayırlarda dolaştırırlar. Kadim insanlar, baba evinden ağlayarak ayrılan kızın gelecek hayatının güzel geçeceğine inanmışlardır. Bu yüzden gelin olacak kızlar, ağlayarak, onları kayınbaba evinde bekleyen kötü ruhların şefkatini ararlardı. Ama ağlamak için tabii ki kızın kendi nedenleri de olurdu; o, artık kaygısız kız hayatı, baba evi, annesi ve kardeşleri ile vedalaşır ve artık ne kadar bol bir hayata gitse de, baba evindeki rahatı bulamayacağını çok iyi bilirdi. Söz konusu, Tatar Türklerinde de başka Türk boylarında olduğu gibi talihsiz gelin hakkında birçok atasözü, deyim, beyit ve türkü vardır.

      Kiyev Öyénde Kilén Karşılav (Güvey Evinde Gelini Karşılama).

      Gelinin kayınbaba evine taşınması, başlı başına bir bayram olurdu. Bütün köylüler bu bayramdan kendi payını almaya ve gelini görmeye çalışırdı:

      “Gelin geliyor, gelin…’ diye birbirlerini ezerek, şakalaşarak, sesler yükseldi. Kızlar, gelinler birden cilveli seslerle bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturdular. Gelini görmek için uygun olan yer aradılar. Erkeklerin, gençlerin uyanık olanları süzme yoğurda denk gelmemek için bir kenara pusmaya çalıştı. Atak olanlar ‘Süzme nereden çıkar acaba, herkesten önce kapmak lazım.’ diye, evin kapısına doğru koştular. İnsanların birçoğu dayanamadı, gelini ilk karşılayabilmek için sokağa döküldü. Komşu gençlerden birisi koşarak gelen üç at koşulu faytonun arabacısına -havlu bağlayan gence- yardım etmek için faytona atladı da atın dizgini ile kamçıyı elinden alıp birden bağırıverdi. Kaynayan dalga aniden ikiye bölündü. İşte açılan bu boşlukta önce genç gelinin faytonu, onun arkasından arçi olan çiftlerin arabası ve sonra gelinin çeyizi koyulan sandık arabası koşarak Şibay’ın samanla kaplı ahır ve kilerle çevrili geniş ve büyük avlusuna girdi.” 261

      Genelde İdil boyunda gelini kayınbabasının evinin kapısında ekmek ve tuz ya da çekçek diye adlandırılan bir çeşit millî tatlı ile karşılarlar. Bir de dili tatlı, huyu da yumuşak olsun diye bal ve tereyağı ikram ederler. 262 Fakat kayınbaba evinde Gülbanu’yu Ural bölgesinde yaşayan Tatarların örf âdetlerine uygun olarak süzme yoğurt ile karşılarlar. Yoğurt, burada bolluk ve bereketle beraber aklığın ve paklığın da simgesidir. Onu yeni evlenen çiftlere hayatları bolluk içinde, mutlu geçsin dileğiyle sunarlar.

      Eserde yoğurt, gelini karşılamaya gelen gençlere verilir. Onlar bu mutluluktan kendilerine pay almak için birbirlerini yoğurda buladıktan sonra onu alarak, gelin gelen başka bir eve koşarlar:

      “Genç gelin, sağ ayağıyla faytondan toprağa bastığı an, iç kapıdan bir kadın çıktı ve önlüğün altına gizlediği süzme yoğurdu orada bulunan iki gence verdi. Bunlar önce kahkaha atarak birbirinin yüzünü, saçlarını koyu yoğurtla boyamaya çabaladılar. O arada başka gençler, süzmenin çıktığını hissederek, herkes alabildiği kadar alıp kaçmaya çalıştı. Başkaları yakalayıp yüzlerini, börklerini, siyah bişmetlerini süzmeye boyadılar. Böylece birbirlerini kovalayarak, birbirlerine çarparak, Şibay’ın avlusundan başka bir eve, başka gelini karşılamaya koştular.” 263

      Burada, gelinin kayınbaba evinde geçeceği hayatının güzel olması niyetiyle faytondan sağ ayağıyla indiği de görünür.

      Kilénnéŋ Kaynana hem Kaynéşleré Bélen Küréşüvé (Gelinin Kaynana, Görümce ve Kayınlarıyla Görüşmesi).

      Zakir, faytondan iner inmez gelini koluna takıp hemen kadınların olduğu eve götürür. Gülbanu, görümce ve yengeleri ile selamlaşır, kaynanası Sabira da onun sırtını sıvazlar.

      Öy Kiyénderü, Sandık Açu (Güvey Evini Süsleme, Çeyiz Sandığını Açma).

      Gelinle beraber eve gelinin çeyiz sandığı da getirilir ve ev, kızın çeyiziyle süslenir. Her yöreye ortak olan bu geleneğe Tatarlar öy kiyéndérü, sandık açu derler. Gelin, evi genelde yengesinin yardımıyla süslerdi. Perdeler, duvar süsleri (havlular, el işi peçeteler) kızın çeyizinden gelinin yengeleri tarafından yenileri ile değiştirilir ve yeniden süslenen evi görmeye komşular da gelirdi.264

      Eserde güvey evini süsleme, şu şekilde anlatılmıştır:

      “Kocaman pirinç sandık sekinin enine yerleştirildi. Oradan havluları, cibinliği, odayı bölmek için perdeleri, seccadeleri tek tek çıkartıp serdiler. Perdeleri pencerelere kurdular. Böylece, kendisi ile birlikte gelinin çeyizi de kayınbabasının evine yerleşti.” 265

      İnçé, Canlı Mal, Canlı Pridan (Kıza Baba Evinden Giderken Verilen Canlı Çeyiz, Canlı Mal). Tatarlarda evlenen bir kızın çeyizi sadece eşyalardan ibaret olmazdı. Babası ile annesi tarafından kıza inçé, inçü dedikleri ayaklı mal da verilirdi. Eski Türkçede inçü kelimesi “miras, pay olarak verilen miras, pay” anlamına gelirdi. Güvey evine canlı mal ile gelen kıza inçése ile geldi derlerdi. Genelde koyun ya da inek (ya da iki yaşına giren dana) verilirdi. Malın toynaklı olmasına özen gösterilirdi. Durumu