Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

güvey haftada bir kere, genelde perşembe günü akşam gelip cuma ya da cumartesi sabah evine dönerdi. Bu sürece, “güvey ziyaretleri” anlamına gelen kiyevlep yörü veya “gelini ziyaret etme” anlamına gelen bikeçlev ifadeleri kullanılırdı. Bu sürecin süresi, her iki tarafın maddî durumuna bağlı olurdu.240 Genelde kızı güvey evine üç-dört hafta sonra -güveyin ikinci veya üçüncü ziyaretinden sonra- götürürlerdi. Fakat kız zengin, varlıklı aileden olduğunda bu gibi güvey ziyaretleri, ilk çocukları doğuncaya kadar da sürebilirdi. Örneğin, Tatarların düğün geleneklerini alaylı bir şekilde kaleme alan A. İshaki’nin “Kiyev” (“Güvey”) adlı eserinde anlatıldığı gibi.

      A. İbrahimov’un eserinde ise bu gelenekten iki kez bahsedilir. Hem Zakir’in Gülbanu yanına gelip gitmeleri hem Zakir’in ablası Minnisa’nın düğünü ile ilgili bilgi verirken:

      “Önce her hafta, daha sonra on beş günde bir kez güvey, gelinini ziyarete geldi. Bu amaçla genç siyah aygırı iyi beslensin diye yulaf tarlasından neredeyse çıkarmadı. Rengi soluyor diye iyi faytonunu kimsenin koşmasına izin vermedi. Geline hediye almak için para gerektiğinde babası Şibay cimriliğinden az vermeye başlarsa, yığından çalarak ekin sattı. Karayurga’ya genç geline gideceği Perşembe günleri parmakla sayarak, kilerin ağaç tomruklarından yapılan duvarına balta ile işaretler bıraktı. Bütün kış ve bahar durmadan çalışmış olmasına ve evin bütün meşakkatini kendi omuzlarında taşımasına rağmen, gönlünden mutluluğu doya doya hep ihtiyar Nuri’nin evinde, güzel süslenmiş güvey odasında Gülbanu’nun yanında yaşadı.” 241 ;

      “Düğün zamanında fazla görüşüp konuşamadı. Daha sonra her hafta Perşembe gelip Cuma günü de kalarak, iki gece gelinle geçirir oldu.” 242

      İlk örnekten görüldüğü gibi güvey, her perşembe günü kızın yanına gelirken geleneğe uygun olarak hediyeler ve yiyecekler de getirirdi. Tatar Türkleri hediyeler koyulan bu bohçalara küçteneç töyénçékleré derlerdi.243

      Fakat gelini işçi olarak bekleyen bir aile, onu bir an önce kendi evine getirme çaresine bakardı. Çiftçilikle uğraşan Tatar Türklerinde kızı güvey evine genelde yaz başında Sabantuy bayramında ya da ot biçme işleri başlar başlamaz, tarla işleri çoğalınca götürürlerdi:

      “İşte bu gelin getirme, kız uğurlama meşakkatleri biter bitmez çayırlarda sıra sıra dizilen tırpanların sesi gelir. Birkaç gün geçince bileklerine ak ciŋseler 244 giyen kızlar, genç gelinler, türküler yakarak beyaz tırmıklarla erkeklerin biçtiği otu toplarlar. Ondan sonra çavdar biçme, o biter bitmez sert tahılları biçme işleri başlar.” 245

      Zakir de yaz yaklaşınca bir an önce gelini evine getirmesi gerektiğini düşünür:

      “Ot biçme işleri yaklaşınca kızı baba evinden uğurlama, gelini güvey evine getirme dönemi başlar. Genç bunu hep düşünerek, kendi bildiği gibi önceden hazırlıklara başlamak istedi.” 246

      Zakir’in ablası Minnisa’yı da eşi kendi evine yazın götürmüştür:

      “Yazın Minnisa baba evinden kayınbabası evine uğurlandı.” 247

      Fakat bazen güvey, kız bakire olmadığı durumda, gelini götürmekten vazgeçe de bilirdi. Bu gibi durumda o, perşembe günleri genç gelini ziyaret etmeleri durdurur ve gelini artık kendi evine götürmezdi. Eserde bu olayla ilgili şöyle bir örnek verilir:

      “Çok olmadı Bikyar’dan Begıya adlı bir kızı vermişlerdi. Önceden de gıybet çok oldu. Güvey düğün sonrası kızın yanında dört gece kaldı da başka gelmedi. Kız kendisi ve babası ile annesi millete rezil olup insanların yüzüne bakamaz oldular.” 248

      Eserde Zakir’e, bir pazar sırasında köyün gençleri yine at kuyruğu ile ilgili olayı hatırlatarak, damadın gururuna dokunurlar ve o, sıradan üç hafta perşembe günleri gelin ziyaretine gitmez. Böyle bir olay, Gülbanu ve onun ebeveynleri için büyük rezillik olur:

      “Karayurga’da ihtiyar Nuri’nin evinin üzerine kara bulutlar çöktü. Güveyin üç haftadır gelmemesi, ayrıca kararını bir türlü bildirmemesi, bu artık kimsenin kaldırabileceği bir iş değildi. Gülbanu, üzüntüden yemeden içmeden kesildi, rezillikten insan gözüne görünmekten, insanlarla görüşmekten çekiniyordu. Geceleri yüzünü gizleyip ağlayarak geçirmeye başladı.” 249

      Kızın annesi işi dolaylı yollarla halletmeye çalışırken, kızın babası bu durumda doğrudan güveyin babası ihtiyar Şibay’a başkasının aracılığıyla kendi sözünü iletir:

      “Bizim öyle gereksiz, fazlalık çocuğumuz yok. Eğer vazgeçerlerse dürüstçe söylesinler. Bir tanecik kızıma evimde yer yeterlidir!” 250

      Şibay, bu sözleri duyunca oğlunu çağırır ve meher parasının şaka olmadığını anlatarak, gelini kendi evine getirme işine girişmesini sağlar:

      “Kara halk, kara koyundur! Bizim köylünün olur olmaz sözlerini dinleyecek olursan aklını kaybedersin. Üç yüz teŋke meher’i oyun mu sandın? Babanın saçı boşuna ağarmamış!” 251

      Babasının bu sözlerinden sonra Zakir faytonunu hazırlar ve Gülbanu’nun yanına gider.

      Kız Ozatu (Kızı Kayınbaba Evine Uğurlama).

      Bundan sonra eserde, gelini kayınbaba evine getirmek için uygulanan gelenekler anlatılır. Yaz mevsiminde genel olarak köylere gelin göçü başlardı:

      “Daha sonra Zakir, faytona üç at koşup yanına arabacı alıp genç gelin Gülbanu’yu Karayurga’dan Bikyar’a getirmek için yola koyulacak. Böylece kız, baba evinden kayınbabasının evine göçecek.”;

      “Bir hafta on gün sonra köyde gelin getirme zamanı başlayacak. Ondan önce güveyin annesi, yanına bir yakınını oturtup dünürlerinin evine gelin istemeye gidecek. Sonra Zakir, köyme’ye 252 üç at koşup yanına arabacı alıp genç gelin Gülbanu’yu almaya gidecek. Böylece kız, babasının evinden kayınbabası evine göçecek.” 253

      Genç gelini almaya mutlaka üç tane atın yan yana koşulu olduğu faytonla gelirlerdi.254 Kızı güvey evine götürecek olan arabacının beline gelin hediyesi olan işlemeli havlu bağlarlardı. Tatar Türklerinde tek bir bayram bile kızıl iplerle işlenen havlud olmadan geçmezdi. Sabantuy’da kazanan bahadırlara da en değerli hediye, o sene gelin olan kızın kendi eliyle işlediği bu tür havlu olurdu. Kızın oturduğu atın arabacısına da büyük havlu hediye edilirdi.255 Atların yularlarına gelin ile güveyi kötü ruhlardan korumak için zil takılır, renkli kurdeleler bağlanır, oturağına da döşekler serilirdi.

      Kızları baba evinden uğurlama, yani gelinleri kayınbaba evine göçürme, öyküde yazar tarafından ustaca, bir bayram havasında tasvir edilir:

      “Bugün yedi kız gidiyor, dokuz gelin geliyor. İşte bu on altı evin her birinde insanlar kaynıyor,