Çulpan Zaripova Çetin

Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri


Скачать книгу

rel="nofollow" href="#n268" type="note">268 göndermişti.” 269

      Eserde kız arkasından inçe verme âdeti birkaç yerde görülmektedir. Örneğin, Gülbanu’nun kayınları mal paylaşımı kavgasına girişince de birbirlerine eşlerinin arkasından gelen inçe’yi hatırlatır:

      “Buyurunuz ihtiyarlar, siz ne derseniz ben ona razı olurum.’ dedi ve saymaya başladı: ‘Eşimle siyah kısrak geldi mi? Geldi. O kısrak babamın evine on yıl hizmet gösterdi mi? Gösterdi. Bir de ondan iki kulun doğdu. Bir tanesi şimdiki kula kısrak, diğeri de siyah aygır! İşte bunlar şimdi benim eşimin malları mı değil mi?’ Feshi buna öyle bir şaşırdı ki kafasında kaynayan kızgınlığın içinden tek bir gerekli düşünceyi çekip çıkarabildi: ‘Öyle mi? Peki, benim eşimin arkasından gelen tay neci? Onu babamın borcunu kapatmak için sattıran sen değil miydin? Gök buzağıyı nereye koydun? Gök buzağı gök öküz oldu. Yıllanmış öküze iyi para veriyorlar diye pazara götüren sen değil miydin? Bizimkileri babamın borcunu ödemek için harcadın… Kendine ait olanları ‘Bunlar benim eşimindir.’ diye ahıra kilitliyorsun…” 270

      Düğün Sonrası.

      Kilénge Su Yulın Kürsetü, Su Yulın Açtıru (Geline Su Yolunu gösterme).

      Eserde Gülbanu, güvey evine gelin olarak gelince her şeyden önce sandığından işlemeli pembe önlüğünü çıkarıp giyer ve hemen günlük ev işleriyle uğraşmaya başlar.

      Eskiden gelin, kaynanasının elinden bütün işi almış olurdu, artık evde ve ahırda yapılması gereken işler ondan sorulurdu.271 Yeni evinde genç gelinin yaptığı ilk iş de kovaları ve Tatarların kiyente diye adlandırdıkları çıngıraklı teraziyi alıp çeşmeye suya gitmek olurdu:

      “Gülbanu, işlemeli pembe önlüğünü çıkardı da becerikli eliyle çabucak önüne bağladı. Karşılamaya gelen görümcelerin yardımıyla kovalarla çıngıraklı teraziyi aldı, başını kuşyavlık (börkençek) 272 ile örttü ve altı tane kızla beraber yakındaki çeşmeye su almaya gitti.” 273

      İdil nehri boyunda ve Ural dağı eteğinde yaşayan halklar için ortak gelenekti gelinin hemen kovaları alıp çeşmeye su almaya gitmesi. Ona Tatar Türkleri kiléngä su yulın kürsetü, su yulın açtıru, yani “geline su yolunu gösterme” geleneği derlerdi. Tabii, gelin başka köyden gelmişse. Geline su yolunu köyün genç kızları gösterir ve gelinin getirdiği su ile semaver hazırlanır, çay sofrası kurulur ve bu sofraya misafirler çağırılırdı.274 Aslında bu gelenek, kızın yeni bir sülaleye girmesini, kutsal ve hayat verici su aracılığı ile belirten ve birçok halk için ortak olan bir gelenekti.275

      Kilénné Sınav, Kilén Tokmaçı. (Gelini Sınama, Gelin Eriştesi).

      Eserde Gülbanu, çeşmeden su getirdikten sonra evde yapılması gereken diğer işlere de koşar:

      “Büyük yengesi Fevziye ile beraber ahıra çıktı ve ineği sağmaya yardım etti. Oradan döner dönmez mutfakta kollarını sıvayıp hamur açtı. İnce ince erişte kesti, bir kova suyu alan büyük semavere su koydu ve ateşini yaktı. Böylece ev işleri birbirini takip etti.” 276

      Erişte kesmeye gelince, su yolundan döner dönmez gelin et suyunda pişirmek için erişte kesmeli idi. Bu erişteye Tatarlar kilén tokmaçı derler. Bazı yörelerde o gün kilén tukmaçı yemeye kadın misafirler de çağırılır.

      Yeni gelen gelinin her adımı sınanır: Çıngıraklı teraziyi omzundan nasıl indirdi, kovaları yere nasıl koydu, semavere suyu nasıl doldurdu, erişteyi keserken elleri hızlı hareket ediyor mu vb. Böylece Tatarlarda bir gelinin kayınbaba evindeki ilk görevleri, yeme içme ile ilgili olurdu.277

      Eserde Gülbanu’yu çok beğenen görümcesi hemen ağabeyine gidip gelinin çok becerikli olduğu müjdesini de verir:

      “Şansına kardeşim, karıcığın acayıp becerikli çıktı, eli eline yapışmıyor.’ dedi. Kova ile çıngıraklı terazileri nasıl tuttuğunu, buzağıyı nasıl emzirttiğini, erişteyi kesmesini tek tek bütün incelikleriyle anlattı. Daha sonra arçi olarak gelen yaman gelin Merfuga’yı gördü, onu da yumuşatmak için güzel sözler söyledi: ‘İyi, gelin çok iyi. Hangi işe başlarsa eli ele yapışmıyor, o kadar hamarat.’ dedi. Merfuga onun dediklerine çok sevindi.” 278

      Tuy Kaytaru (Güvey Evinde Düğün Sofrası).

      Gelin gelen evde yapılan düğün sofrasına Tatar Türkleri “düğüne cevap vermek” anlamına gelen tuy kaytaru ifadesini kullanırlar. Bu düğün sofrasını hazırlama işine gelin de katılır.279 Erkek ve kadın misafirler farklı odalarda ağırlanır.

      Tuy kaytaru sofrası hazırlama ve misafirleri ağırlama durumu eserde de yer alır:

      “Gülbanu misafirler için kazan astı, fırının yanında yemek hazırlamaya yardım etti. Bu gün ve sonraki üç gün devamında birbirini takip eden sofralarda Gülbanu her işe el attı. Onunla ilgili konuşmalar bir türlü dinmedi.” 280

      Üç gün misafir olduktan sonra arçiler, doyurucu çorba, beléş ve semiz koyun eti ile ağırlandıktan sonra, artık evlerine Karayurga’ya dönerler.

      Kilénneŋ Kaynata Öyéndegé Tormışı (Gelinin Kayınbaba Evinde Günlük Hayatı).

      Düğün sona erip arçiler Karayurga’ya döndükten sonra Gülbanu, bu evin gelini olarak yaşamaya başlar. Bütün ev ve ahırda olan işlere o koşar, buna ek olarak tarla işlerine de katılır:

      “Elinde büyük cilpuçı 281 ile koşarak kilere gitti, ösekten 282 çavdar unu aldı da mutfağa girdi. Burada seki üzerine geniş kunayı 283 yerleştirdi. Unu hızlıca eledi, ıhlamur ağacından yapılan büyük kaba hamur yoğurdu. Tuzunu ekledi ve üzerini bezle örttü. Yine bir cilpuç dolusu un getirdi de onu da eleyip yarına ekmek pişirmek için ayırdı. Bu işlerle uğraşırken dışarıdan koyun ve keçi sesleri geldi. Çocukların kırbacı vurup inek kovaladıkları duyuldu. Ahırda buzağılar bağırmaya başladı. Genç gelin üzerindeki unu silkeleyip çivide asılı duran süt kovasını aldı da avluya giren sürüye doğru koştu. Fakat yetişemedi: Biri beyaz diğeri kızılımsı renkte olan iki tane buzağı ahırın kapı arasından sıyrılıp bahçe kapısıdan bağırarak giren, memeleri sütle dolan annelerine doğru oynayarak, zıplayarak koştular da yaklaşınca, memelerini koparırcasına emmeye başladılar. Gülbanu birden durdu, ‘İlahım Mevla’m, inşallah kaynanam görmemiştir!” diye buzağılara doğru atladı. Alelacele onları ahıra kovaladı. Bir tanesini annesinden zar zor kopardı ve güçlükle onlara ayrılan odalarına kapattı. Diğerinin boynuna boyunduruk geçirdi ve yavaşça peşinden sürükledi.” 284

      Böylece kaynana korkusuyla Gülbanu dört ineği birden hızlıca sağar, buzağıları yeniden emzirtmek için ineğin yanına alır, daha sonra onları tekrar