Ali Akbaş

Bütün Şiirleri


Скачать книгу

değil melek

      Leylek

      Gül

      İslâm’ın fecridir

      Terütâze,

      Kucak kucak,

      Her seher doğacak

      Gül

      Bülbül

      Şadırvan sesi

      Selimiye’de, Süleymâniye’de

      Kur’an nağmesi

      Tatlı bir elhan

      Hâfız ya da mevlithan

      Bülbül.

      SITEM

      Türkümü unutturdun

      Beni böyle eve köye koymazlar

      Candan tutkulara adanmış türkümü

      Kim bilirdi benim kadar kuşları

      Öbek öbek fal taşımdı yıldızlar

      Adsız kaldı yüzlerce ot, böcek

      Türkümü unutturdun!..

      Orak tutmak, at oynatmak nerede

      Bir şeyler koydun, bir şeyler aldın

      Kapımızda köpeğimiz tanımaz

      Koşturamam kuzuları ardımdan

      Dillerince anlaşamam

      Yaban oldum artık eve obaya

      Türkümü unutturdun!..

      BAHAR KARŞILAMASI

      Şaştım kaldım,

      Bu sabah,

      Gelmez sanılan yaz gelmiş,

      Bir kuş tüyü düşer gibi

      Nisan düştü bahçeye!

      Bahçe bir çerçi bohçası

      Göz mü dayanır

      Hevenk hevenk renk

      Kırlarda bir hengâme

      Uyanmış kara toprak

      Ben artık uyuyamam

      Her dal,

      Tomur tomur tomurcuk

      Her çiçek bir kahkaha

      Uçuşan tozlarda döl bereketi

      Etrafta bir telaş, bir telaş

      Fidanlarda genç kız acelesi var

      “Nisan hamfendi bir ay,”

      Değmeye gelmez

      Ağlar

      ÖĞLEYIN KÖY

      Eşekte ayağı sallanıyordu

      Bir türkü dilinde ballanıyordu

      Ahmet Ede’nin

      Bozkırda her yan yanıyordu

      Eşekte ayağı sallanıyordu.

      Bir çocuk gölgesin kovalıyordu

      Az kaldı yakalıyordu

      Çocuk bu

      Toprakta ayağı yanıyordu

      Bir çocuk gölgesin kovalıyordu

      Azık geç kaldı azık

      Tarlada babası kıvranıyordu

      Çocuk oyuna daldı

      Babası döver yazık

      Azık geç kaldı azık

      Öteden kocası tanıyordu

      Emine’nin şalı allanıyordu

      Yel gibi buğday içinde

      Bayrakça dalgalanıyordu

      Öteden kocası tanıyordu

      Bir karış dışarıda köpeğin dili

      Fıs demez poyraz yeli

      Tavuklar baygın

      Yer gevrek ekmek gibi

      Bir karış dışarıda köpeğin dili

      Bir öküz sinekten huylanıyordu

      Kağnı bir yana ağıyordu

      Ödü koptu Durdu Dayı’nın

      Sırtlayıp dayanıyordu

      Bir öküz sinekten huylanıyordu

      Irgatın burnu kanıyordu

      Köy kan-ter içinde

      Öyle ki denemez defter içinde

      Bozkırda her yan yanıyordu

      Irgatın burnu kanıyordu.

      MASAL ÇAĞI

      Şu mavi dumanlı koyda

      Bir küçük köy uyukluyor

      Şu gümüş hâreli çayda

      Bizim kızlar kilim yuyor

      Geliyor tokaç sesleri

      Yansıtır yamaç sesleri

      Suyun aynasında tarar

      Kızlar üç kulaç saçları

      Yüzünüz şavkır sulara

      Kalaylı bakraç yüzünüz

      Oturun dinlenin biraz

      Yok mu yazınız güzünüz

      Öte geçeye geçmeyin

      Çay bulanık su içmeyin

      Güzellikten baç alırlar

      Gül yüzünüzü açmayın

      Şarıl şarıl çimdiğim çay

      Çiğdem topladığım yayla

      Artık rüyama girmeyin

      Etmeyin etmeyin böyle

      Aynı kaptan yenen yemek

      Bin dudağın değdiği tas

      Ah köyüm baba ocağım

      Suyun Zemzem, taşın elmas

      Dağlar ak saçlı bir dede

      Doruklar pâre pâre kar

      Tarlalar kırda seccâde

      Kekik kokulu tarlalar

      Gözümde tüter bacalar

      Medet analar bacılar

      Gençler; beni tanımaz

      Duydum ki ölmüş kocalar

      Zeynep, Elif, Suna, Gülçin,

      Fistanınız biçim biçim

      Bir gün imeceye gelin

      Bu derdi tüketmek için

      Beni unutmayın sakın

      Seven demez uzak yakın

      Yitirdim köyün yolunu

      Yamaçlara ateş yakın

      Hiç sormayın nerde kaldım

      Her yıl bir diyarda kaldım

      Bir ifrit ağına düştüm

      Bir kuş gibi darda kaldım

      Yıkacağım evi barkı

      Sıkıyor beni dört duvar

      Niye söylediğim şarkı

      Ulaşmıyor