ziyan bir kızdır
Hâmid’in Finten’inden
Dışarı fırlayan
Sâir-i filmenâm bir kızdır Eylül
Koynunda nar dolu
Eteğinde nâr
Değdiği yer yanar kor nefesinden
Âfet-i devrân bir kızdır
EYLÜLE BESTE
Gülüm hayat bir serenat
Söyle batan güne inat
Ömür üç günlük saltanat
Günler bölük, aylar alay
Ay ne çabuk geçiyor ay
Eğil bir daha, bir daha
Uçarı bir kuş can değil
O akan kan bu kan değil
Akıp giden zaman değil
Çağıl çağıl bir deli çay
Zaman bir ölü gömleği
Nemrut’tan kalma soykadır
Tevrat’tan kalma sayfadır
Akıp giden zaman değil
Gökte ay yine dolunay
Bitti düğün, sinsin, halay
Şimdi yerini yas aldı
Takvimde günler kısaldı
Akıp giden zaman değil
Dörtnala kaçan körpe tay
Siyim siyim, püsem püsem
Bir yaz yağmuruydu dindi
Önce ninem de gelindi
Akıp giden zaman değil
Giden biziz vay anam vay!..
YOLCU YOLUNDA GEREK
Hastalar,
Kar isterler
Kafdağı’nın ardından
Ve buluttan döşek
Onlar,
Yaramaz çocuklardır,
Sallanır durur,
Dünyanın balkonundan,
Düştü düşecek!
Gölgen kaçıyorsa senden,
Düşmüşse gökte yıldızın,
Kavga başlar canla ten arasında,
Ne bilelim;
Hangi pınarın suyu,
Ya da çiçeğin özünde derman
Büyük yerden geldi ferman
Yolcu yolunda gerek.
ÇALIŞIRKEN TÜRKÜ
Mithat Güzel’e
Ben bir çırağım şehzâdem
Ben acemi bir çırağım
Hiç durmadan
Ustamın yaptığı heykelleri parlatıyorum
Ustam ustalar ustası
Dillere destan
Ben onun ayak tozu, kapı kulu
Elest Günü’nden beri
Ustama hayran
Ustama kurban
Ben bir çerçiyim şehzâdem
Ben gezgin bir çerçiyim
Camekân dolusu inci mercan
Alana satıyorum
Dilimde de bir türkü
Gâh güldürüp
Gâh ağlatıyorum
Zümrüt, yeşim
İnci, mercan
Bir hayrat bahçeyim yol kenarında
Setsiz siyeçsiz bir bahçeyim
Hey afacan çocuklar
Garip yolcular
Topraktan su,
Gökten ışık dilenip
Size tat sunacağım
Ayva, turunç
Elvan elvan
Keloğlan’ım ben
Küçük şehzâdeye hız veren
Bir kutlu savaş için
Masallar anlatıyorum
Şehzâdem hanlar hanı
Ben onun at uşağı
Keloğlan’ı
Davran şehzâdem
Şehzâdem davran
FILLER VE KARINCALAR
Siz hiç
Kırda bir göze kadar berrak
Ve bir çocuğun gözleri kadar saf ve temiz
Bakabilir misiniz?
Daha kıyamet kopmuyorsa eğer,
Gökler başımıza çökmüyorsa
Onlar sâyesindedir.
Onlar,
Bize Rabb’in emânetleri,
Onlar, Bosna’da, Grozni’de,
Uganda’da, Somali’de, Bağdat’ta
Fillerin ayakları altında ezilen karıncalar,
Onlar daha açmadan solan goncalardır…
Vakitsiz ölürse çocuklar
Bir yer altı nehri doğar
Anaların toprağa sızan gözyaşlarından
Bir gizli deniz oluşur yavaş yavaş
Ve sonra bir dağ koyağı,
Yahut bir fay çatlağı bularak
Tekrar çıkarlar apansız
Berrak bir pınar gibi
Köhne dünyamızın herhangi bir yerinden
Adına Yûnus deriz
Erciyes eteklerinde doğmuşsa eğer
Yûnus, yâni bir ermiş
Hint’te, Çin’de doğarsa
Tagor, Buda, Konfüçyüs,
Oysa hepsi birer bilge çocuktur onların
Yüzlerinde Mesih mâsumiyeti,
Sözlerinde Mezmûr gücü var…
Siz hiç
Kırda bir göze kadar berrak
Ve bir çocuğun gözleri kadar saf ve temiz
Bakabilir misiniz?
EFSANE
Bir Lidyalı avcı
Bir Hitit çoban
Da böyle geçmiş bu yollardan
Gölgesini kovalayan köpeğiyle
Ay boynuzlu keçilerin ardından
O çağlarda bu dağlar
Yavşan ve kekik kokardı hep
Kanadında gümüş vardı kuşların
Kundak