Ali Akbaş

Bütün Şiirleri


Скачать книгу

ziyan bir kızdır

      Hâmid’in Finten’inden

      Dışarı fırlayan

      Sâir-i filmenâm bir kızdır Eylül

      Koynunda nar dolu

      Eteğinde nâr

      Değdiği yer yanar kor nefesinden

      Âfet-i devrân bir kızdır

      EYLÜLE BESTE

      Gülüm hayat bir serenat

      Söyle batan güne inat

      Ömür üç günlük saltanat

      Günler bölük, aylar alay

      Ay ne çabuk geçiyor ay

      Eğil bir daha, bir daha

      Uçarı bir kuş can değil

      O akan kan bu kan değil

      Akıp giden zaman değil

      Çağıl çağıl bir deli çay

      Zaman bir ölü gömleği

      Nemrut’tan kalma soykadır

      Tevrat’tan kalma sayfadır

      Akıp giden zaman değil

      Gökte ay yine dolunay

      Bitti düğün, sinsin, halay

      Şimdi yerini yas aldı

      Takvimde günler kısaldı

      Akıp giden zaman değil

      Dörtnala kaçan körpe tay

      Siyim siyim, püsem püsem

      Bir yaz yağmuruydu dindi

      Önce ninem de gelindi

      Akıp giden zaman değil

      Giden biziz vay anam vay!..

      YOLCU YOLUNDA GEREK

      Hastalar,

      Kar isterler

      Kafdağı’nın ardından

      Ve buluttan döşek

      Onlar,

      Yaramaz çocuklardır,

      Sallanır durur,

      Dünyanın balkonundan,

      Düştü düşecek!

      Gölgen kaçıyorsa senden,

      Düşmüşse gökte yıldızın,

      Kavga başlar canla ten arasında,

      Ne bilelim;

      Hangi pınarın suyu,

      Ya da çiçeğin özünde derman

      Büyük yerden geldi ferman

      Yolcu yolunda gerek.

      ÇALIŞIRKEN TÜRKÜ

      Mithat Güzel’e

      Ben bir çırağım şehzâdem

      Ben acemi bir çırağım

      Hiç durmadan

      Ustamın yaptığı heykelleri parlatıyorum

      Ustam ustalar ustası

      Dillere destan

      Ben onun ayak tozu, kapı kulu

      Elest Günü’nden beri

      Ustama hayran

      Ustama kurban

      Ben bir çerçiyim şehzâdem

      Ben gezgin bir çerçiyim

      Camekân dolusu inci mercan

      Alana satıyorum

      Dilimde de bir türkü

      Gâh güldürüp

      Gâh ağlatıyorum

      Zümrüt, yeşim

      İnci, mercan

      Bir hayrat bahçeyim yol kenarında

      Setsiz siyeçsiz bir bahçeyim

      Hey afacan çocuklar

      Garip yolcular

      Topraktan su,

      Gökten ışık dilenip

      Size tat sunacağım

      Ayva, turunç

      Elvan elvan

      Keloğlan’ım ben

      Küçük şehzâdeye hız veren

      Bir kutlu savaş için

      Masallar anlatıyorum

      Şehzâdem hanlar hanı

      Ben onun at uşağı

      Keloğlan’ı

      Davran şehzâdem

      Şehzâdem davran

      FILLER VE KARINCALAR

      Siz hiç

      Kırda bir göze kadar berrak

      Ve bir çocuğun gözleri kadar saf ve temiz

      Bakabilir misiniz?

      Daha kıyamet kopmuyorsa eğer,

      Gökler başımıza çökmüyorsa

      Onlar sâyesindedir.

      Onlar,

      Bize Rabb’in emânetleri,

      Onlar, Bosna’da, Grozni’de,

      Uganda’da, Somali’de, Bağdat’ta

      Fillerin ayakları altında ezilen karıncalar,

      Onlar daha açmadan solan goncalardır…

      Vakitsiz ölürse çocuklar

      Bir yer altı nehri doğar

      Anaların toprağa sızan gözyaşlarından

      Bir gizli deniz oluşur yavaş yavaş

      Ve sonra bir dağ koyağı,

      Yahut bir fay çatlağı bularak

      Tekrar çıkarlar apansız

      Berrak bir pınar gibi

      Köhne dünyamızın herhangi bir yerinden

      Adına Yûnus deriz

      Erciyes eteklerinde doğmuşsa eğer

      Yûnus, yâni bir ermiş

      Hint’te, Çin’de doğarsa

      Tagor, Buda, Konfüçyüs,

      Oysa hepsi birer bilge çocuktur onların

      Yüzlerinde Mesih mâsumiyeti,

      Sözlerinde Mezmûr gücü var…

      Siz hiç

      Kırda bir göze kadar berrak

      Ve bir çocuğun gözleri kadar saf ve temiz

      Bakabilir misiniz?

      EFSANE

      Bir Lidyalı avcı

      Bir Hitit çoban

      Da böyle geçmiş bu yollardan

      Gölgesini kovalayan köpeğiyle

      Ay boynuzlu keçilerin ardından

      O çağlarda bu dağlar

      Yavşan ve kekik kokardı hep

      Kanadında gümüş vardı kuşların

      Kundak