Ali Akbaş

Bütün Şiirleri


Скачать книгу

bırak

      Sigaranı tüttürmeye bak

      Giydiğin son elbise

      Ve aldığın son çakmak,

      Senden daha ömürlü olacak!..”

      PROSPEKTÜS

      Oooo,

      Merhaba teramisin,

      Merhaba iki gözüm!

      Gelen sen misin.

      Buyur otur şöyle,

      De hele, hangi dertlere endikesin

      Fusidin mi dike, sen mi dikesin

      Bilmem neniz olur parasetamol

      Kaç mol asit, kaç mol baz

      Ve kaç mol alkol ihtiva edersiniz

      Gel hele gel

      İlaçların şahı

      Bugün yine diri tuttum sabahı

      Hastayım, yalnızım, üstelik gurbetteyim

      Her yanım yara bere

      Sarmış vücudumu cümle mikrobât

      Koküs, moküs, floktokoküs,

      Antimus, trataküs, paratitikus

      Vay anam vay,

      Künyeye bak künyeye!..

      Ve çatık kaşlı bir tabip

      Uyarıyor beni

      “Hayır, onun adı künye değil

      Prospektüs!..”

      BIR SÖZ AVCISINA

      Suavi

      Atar ağını sulara her akşam

      Gurup rengi şiirler avlar

      Sözcükleri kıvılcım

      Mısraları hafakan

      Okuma / yan

      Oku / yan

      Böyledir deniz çocukları

      Esatir konuşur mısralarında

      Kaleminden kan damlar

      Her katresi bir umman

      Okuma / yan

      Oku / yan

      Şimdi Gölcük’tedir o

      Küçücük evlerinde

      Deryâ ile dertleşir

      Ne arayan ne soran

      Okuma / yan

      Oku / yan

      ŞAIR VE GÖL

      Ohri;

      Güzel göl,

      Nazlı göl,

      Midye karnında bir inci

      Balkanlar’da ceylanların sulağı

      Turnaların sevinci

      Ve her yaz

      Çevresinde yüzlerce dilden

      Şiirler okunan

      Karaorman Dağları’nın karıyla

      Ve Kara Dirim’in sularıyla beslenen

      Sırlı bir ayna

      Lâkin

      Böyle küçük bir gölcüğe sığar mı hiç

      Şiirleri ve felsefesiyle

      Kocaman bir transatlantik

      Ferid Muhiç

      SISLI BIR EGZERSIZ

      Şairciklere

      Bu şiir çok sentetik

      Dokusu elyaf

      Yarısı ödünç sözcüklerin

      Derin anlamlar içeren

      Maroken ciltli bir ansiklopediden

      Yarısı bir kızdan

      Evet,

      Saçları permalı bir kızdan aparma

      Rokoko barok

      Pet şişeden brendi yudumlayan

      Entel bir bukalemun

      Blucinli bir oğlan

      Renkten renge girerken

      Cikletini düşürdü son egzersizde

      Lehimleri eridi kompitürün

      Devre kesik…

      “Bip, bip, bip

      Biiiiiiip

      X, P, Q, R, S, T

      Koküs, moküs, site, vizite

      …………………………”

      Pardon!

      Hata…

      Oysa ne güzel beyzik konuşuyorduk

      Karıştırdı kerata.

      İRONI

      Hey imgelem imgelem

      Sen gelmezsen ben gelem

      Çatıda saksafon çalıyor bir saksağan

      Ve bir ozan oturmuş evde ağlıyor

      Buna bir anlam veremiyor anası

      Durmadan saçlarını sıvazlıyor

      Kafası karışık nedense dünden beri

      Hep aynı sözcükleri sayıklıyor

      Gözleri belleğindeki soyut imgede

      Sanırsın pirinç ayıklıyor

      Sonuna kadar açmış volkmenini

      Kulakları sağır eden bir hevimetâl çalıyor

      Daha hiç tanımadığı bir sevgiliye

      Soyut mu soyut, dizeler karalıyor

      İrtibat kuramıyor sözcükler arasında

      Hiç uyak olur mu tamburla keman

      Remi düşük bir kompüter bu çocuk

      Yahut vokabüleri dar bir papağan

      Yoğun bir aura oluşturuyor çevresinde

      Etrafa saçılan küller ve lavlar

      Adrenalini yükselirse kedilerin

      Kış ortasında böyle miyavlar

      “Okuduğun şiir mi evlat?” diyor anası

      “Hayır, yır!” diyor

      Dışarıya çıkmak istiyor bu yağmurlu havada

      Postallarını bağlayamıyor

      Gecikmiş bir Servet-i Fünun sendromudur bu,

      Acemi bir levanten jargonudur

      Birbirine karıştırıyor kırık dizeleri

      Gece yazdıklarını gündüz unutuyor

      MAĞARA DUVARLARINDAN

      Haydi bir kütük daha atalım evlat

      Haydi bir kütük daha atalım

      Başında nöbet tutalım

      Ocak sönmesin

      Alevler kızıl, kömürler kara

      Alevlerin şavkı vuruyor duvarlara

      Aganta santa mara

      Umara