bırak
Sigaranı tüttürmeye bak
Giydiğin son elbise
Ve aldığın son çakmak,
Senden daha ömürlü olacak!..”
PROSPEKTÜS
Oooo,
Merhaba teramisin,
Merhaba iki gözüm!
Gelen sen misin.
Buyur otur şöyle,
De hele, hangi dertlere endikesin
Fusidin mi dike, sen mi dikesin
Bilmem neniz olur parasetamol
Kaç mol asit, kaç mol baz
Ve kaç mol alkol ihtiva edersiniz
Gel hele gel
İlaçların şahı
Bugün yine diri tuttum sabahı
Hastayım, yalnızım, üstelik gurbetteyim
Her yanım yara bere
Sarmış vücudumu cümle mikrobât
Koküs, moküs, floktokoküs,
Antimus, trataküs, paratitikus
Vay anam vay,
Künyeye bak künyeye!..
Ve çatık kaşlı bir tabip
Uyarıyor beni
“Hayır, onun adı künye değil
Prospektüs!..”
BIR SÖZ AVCISINA
Suavi
Atar ağını sulara her akşam
Gurup rengi şiirler avlar
Sözcükleri kıvılcım
Mısraları hafakan
Okuma / yan
Oku / yan
Böyledir deniz çocukları
Esatir konuşur mısralarında
Kaleminden kan damlar
Her katresi bir umman
Okuma / yan
Oku / yan
Şimdi Gölcük’tedir o
Küçücük evlerinde
Deryâ ile dertleşir
Ne arayan ne soran
Okuma / yan
Oku / yan
ŞAIR VE GÖL
Ohri;
Güzel göl,
Nazlı göl,
Midye karnında bir inci
Balkanlar’da ceylanların sulağı
Turnaların sevinci
Ve her yaz
Çevresinde yüzlerce dilden
Şiirler okunan
Karaorman Dağları’nın karıyla
Ve Kara Dirim’in sularıyla beslenen
Sırlı bir ayna
Lâkin
Böyle küçük bir gölcüğe sığar mı hiç
Şiirleri ve felsefesiyle
Kocaman bir transatlantik
Ferid Muhiç
SISLI BIR EGZERSIZ
Şairciklere
Bu şiir çok sentetik
Dokusu elyaf
Yarısı ödünç sözcüklerin
Derin anlamlar içeren
Maroken ciltli bir ansiklopediden
Yarısı bir kızdan
Evet,
Saçları permalı bir kızdan aparma
Rokoko barok
Pet şişeden brendi yudumlayan
Entel bir bukalemun
Blucinli bir oğlan
Renkten renge girerken
Cikletini düşürdü son egzersizde
Lehimleri eridi kompitürün
Devre kesik…
“Bip, bip, bip
Biiiiiiip
X, P, Q, R, S, T
Koküs, moküs, site, vizite
…………………………”
Pardon!
Hata…
Oysa ne güzel beyzik konuşuyorduk
Karıştırdı kerata.
İRONI
Hey imgelem imgelem Sen gelmezsen ben gelem
Çatıda saksafon çalıyor bir saksağan
Ve bir ozan oturmuş evde ağlıyor
Buna bir anlam veremiyor anası
Durmadan saçlarını sıvazlıyor
Kafası karışık nedense dünden beri
Hep aynı sözcükleri sayıklıyor
Gözleri belleğindeki soyut imgede
Sanırsın pirinç ayıklıyor
Sonuna kadar açmış volkmenini
Kulakları sağır eden bir hevimetâl çalıyor
Daha hiç tanımadığı bir sevgiliye
Soyut mu soyut, dizeler karalıyor
İrtibat kuramıyor sözcükler arasında
Hiç uyak olur mu tamburla keman
Remi düşük bir kompüter bu çocuk
Yahut vokabüleri dar bir papağan
Yoğun bir aura oluşturuyor çevresinde
Etrafa saçılan küller ve lavlar
Adrenalini yükselirse kedilerin
Kış ortasında böyle miyavlar
“Okuduğun şiir mi evlat?” diyor anası
“Hayır, yır!” diyor
Dışarıya çıkmak istiyor bu yağmurlu havada
Postallarını bağlayamıyor
Gecikmiş bir Servet-i Fünun sendromudur bu,
Acemi bir levanten jargonudur
Birbirine karıştırıyor kırık dizeleri
Gece yazdıklarını gündüz unutuyor
MAĞARA DUVARLARINDAN
Haydi bir kütük daha atalım evlat
Haydi bir kütük daha atalım
Başında nöbet tutalım
Ocak sönmesin
Alevler kızıl, kömürler kara
Alevlerin şavkı vuruyor duvarlara
Aganta santa mara
Umara