Ali Akbaş

Bütün Şiirleri


Скачать книгу

çok erzak gerek

      Ve daha çok yakacak

      A rama tu kamara

      Anka matura nara

      Çok uzak bir mağaradan aldık biz bu ateşi

      İçinde balık yağından şamdanlar yanan

      Zengin bir mağaradan aldık

      Ceylan gibi bir kız verdik karşılığında

      Atuta irma samara

      Uzama arda nara

      Eğer ocak sönerse evlat

      Eğer sönerse ocak

      Hepimiz donarız sabaha kadar

      Bir daha ava çıkamayız cins köpeğimizle

      Bizim için bir daha gün doğmayacak

      Asra karama umara

      Aganta anka nara

      “Üzülme ata

      Her sabah doğacak güneş anamız

      Şavkı karlı kayalara vuracak

      Sen ateşin kıyısına uzan

      Sıcak postlara bürünerek uyumana bak

      Ben sağ oldukça tütecek bu ocak

      Astara kanta kenara

      U mara asra nara”

      BAŞKENTTE BIR MEZUNLAR GECESI

      Dün gece,

      Lezizdi et,

      Zengindi masa,

      Hindiler semiz,

      Ve kadehler lebrîzdi;

      Doyduk tıka basa,

      Şiire yer kalmadı…

      Evet,

      Tekmildi heyet,

      Derindi muhabbet,

      Genç Türkologlar,

      Ve heybetli müderrisler

      Çok ciddî şeylerden bahsettiler

      Elbirliğiyle kurtuldu memleket

      Şiire yer kalmadı…

      Çay, kahve, tütün…

      Derken, bastı rehâvet,

      Belki de şişkebap şişirdi bizi,

      Gazlı sular içildi sindirmek için,

      Uykumuz kaçsın diye

      Sulu fıkralar anlatıldı,

      Şiire yer kalmadı…

      Şiir kuş ölüsü kirli sularda,

      Çimenler üstünde gül kurusu,

      Kim takar göğsüne bu solgun gülü?..

      Öyle yüksek sesli hatipler varken,

      Delikanlıların kanı böyle kaynarken

      Kim dinler âvâre bülbülü;

      Şiire yer kalmadı…

      Dün, bir kere daha öksüzdü şiir,

      Perperişan evine döndü şair,

      Yırttı bütün yarım evraklarını,

      Katletti ne varsa şiire dair!

      Siyaset, doktrin, moktrin

      Vesâir, vesâir,

      Şiire yer kalmadı…

      ÜSKÜP’E VEDÂ

      Selda’ya

      “Ne bileyim…”

      Diye başlıyor nutkuna Selda

      Bir meleğin ağzında

      Türkçe kanatlanıyor

      Vodno tepelerinde yankılanan

      Bu titrek ses, bu içli sedâ

      Bir kızıl kor gibi tekrar bize dönüyor

      Ve herkes yanıyor…

      Kim bilmiş ki sen bilesin deli kız,

      Kim bilmiş ki sen bilesin!..

      Bu dil sana ilk ninenden armağan

      Ve sen onlardan kalan

      Bir silsilesin!

      “Unutmayın ki ölmeyelim!…”

      Diye bitiriyor nutkunu Selda

      “Unutmayın ki ölmeyelim!..”

      Dilin büyüsüyle

      Gözler bulutlanıyor,

      Ve hâlâ

      Bu ses yankılanıyor kulaklarımda

      Gurbet nedir, öğreniyorum,

      Hasret nedir, öğreniyorum!..

      Hey yaslı Tuna’nın mahzun çocukları

      Leylâ, Selda, Ziko, Nihat, Aylin!

      Bilmem niçin

      Böyle yankılı isimleriniz,

      Ve türküleriniz

      Niçin bu kadar dokunaklı?

      Yoksa feryadınız uzaktan,

      Taaa uzaktan,

      Duyulsun diye mi?

      Elveda benim güzel kardeşlerim,

      Arada bir rüzgârlarla,

      Bulutlarla, kuşlarla,

      Selam gönderin,

      Elvedâ!..

      ALINTERINDEN BIR DENIZ

      Deriner’deki baraj inşaatında çalışan kahraman işçilerimize, mühendislerimize ve kıymetli devlet adamı Artvin Valisi Sayın Cengiz Aydoğdu’ya

      Deriner’de erler derin

      Yedi kat altında yerin

      Bilmem ki ne arıyorlar

      Başıboş akmasın diye

      Bendini yıkmasın diye

      Çoruh’a gem vuruyorlar

      Hasan, Murat, Mehmet, Ali

      Bunlar Çoruh’tan da deli

      Sele karşı duruyorlar

      Alınterinden bir deniz

      Şaşarsınız bir görseniz

      Nam alıp can veriyorlar

      Dağlar devriliyor kat kat

      Kimi Mansur, kimi Ferhat

      Kayaları kırıyorlar

      Altında yağmurun karın

      Apaydınlık yarınların

      Rüyâsını görüyorlar

      Onların meskeni dağlar

      Sılada hastalar sağlar

      Sefasını sürüyorlar

      İşleri çetin mi çetin

      Yaralı bir memleketin

      Yarasını sarıyorlar

      SULARDA AKŞAM

      Sihirbaz eli değdi sular altın akıyor

      Ya da gün boğuluyor bu akan onun kanı

      Batı ufuklarında devler ateş yakıyor

      Saçılıyor çevreye ilâhî kırmızı kor

      Ya