doğrudan neslindendiler.
Baydibek’ten Jarıkşak (Tilevberdi), Jarıkşak’tan Dulat, Dulat’tan Şımır, Şımır’dan Bekbolat, Şınkoja, Temir, Bekbolat’tan Mırzambet, Şilmenbet, Jiyembet, Karım-bet, Samber, Mırzambet’ten Akmolda, Bekmolda, Nurmolda, Baymolda, Janmolda adında beş oğul dünyaya gelmiş. Bu beş yiğidin nesli “BESTEREK” olarak adlandırılır.
Besterek’in nesilleri arasından ülkeyi koruyan bahadırlar, söz ustası hatipler, halkı yöneten önderler çok çıkmıştır.
“Biz, işte bu Besterek’in “Kadır” adlı oğlunun soyundan geliyoruz:
Kadır’den Beybit,
Beybit’ten Malgeldi,
Malgeldi’den Kulınşak,
Kulınşak’tan Abıl,
Abıl’dan Dütbay,
Dütbay’dan Bizak, Emirali, Üsipali ve Togızbay.
Emirali’den Üşkempir,
Üşkempir’den Jaksılık adında bir yiğit” derdi babası.
Jaksılık çocukken babasının bu söylediklerinin bazılarını anlar, bazılarını anlamazdı, aklında tutmaya çalışırdı. Sonra babası bunları güzelce yazıp da vermişti. Büyüyünce köydeki söz sahibi ihtiyarlardan kendi ataları hakkında bilgi almaya başladı. Özellikle, kendisinin şöhreti ülkeye yayılmaya başladığında gazeteciler: “Atalarınız arasında güreşen pehlivanlar var mı?” diye çok sorulunca kendisi de bunu düşünmeye başlardı.
Jaksılık’ın dedesi Emirali’nin öz ağabeyi Bizak, zamanında sırtı yere gelmeyen pehlivanlardandı. Bunu Jaksılık’a akrabası olan Abdihalık aksakal anlatmıştı. Bizak pehlivanı gençken görmüş aksakal:
“Jakay, sen Bizak atana benzemeye başladın, oğlum. Büyük dedeni de tam senin yaşlarındayken görmüştüm. Bizak atan kısa boylu, göğüs kafesi geniş bir insandı. Talas kıyısında yaşayan halk arasında onun sırtını yere çalabilen pehlivan çıkmamıştır. Güreştiği kişiyi göz açıp kapayana kadar yere sererdi. Bizak pehlivanın rakiplerini hep yendiğini onu görenler sürekli anlatırlardı. Toy, düğün ve eğlencelere Bizak’ı davet eder, getirtirlermiş. Yarışmadan kazandığı ödülleri ve hediyeleri oradaki insanlara dağıtırmış. Ben pehlivanın deve başta olmak üzere birkaç ödülü olan yarışmayı kazandığında sadece deveyi alıp, geri kalan hediyeleri halka dağıttığına kendi gözlerimle şahit oldum” dedi.
“On beş yaşlarımdayken Bizak pehlivanın kuyuya düşen bir öküzü çekip çıkardığını da bizzat görenlerdenim” diyerek sözlerine devam etti Abdihalık atası. Bütün köy öküzün düştüğü kuyunun etrafında dolaşıyor. Hep birlikte öküzü çıkarmanın yolunu arıyor, ama bir çare bulamıyorlardı. Kuyunun dibindeki öküz böğürüyor, sesi dışarıdan duyuluyordu. Eğer öküz orada ölürse, kuyunun suyu artık içilemezdi. O zaman hepimiz kuyudan su içerdik. Ne yapmak lazımdı? Öküzün sahibi de hayvanına kıyamıyor bir şeyler yapmak için didiniyordu. O an:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.