Анонимный автор

Elçine Armağan


Скачать книгу

olan, hikâye-roman-tiyatro-eleştiri türlerinde verdiği eserlerle Azerbaycan’da “edebî sürecin de önemli bir parçası”43 olarak değerlendirilen Elçin Efendiyev, II. Dünya Savaşı’nın tüm şiddetiyle dünyayı kasıp kavurduğu bir tarihte, 1943’te Bakü’de dünyaya gelmiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni dünya düzeni içinde iki büyük kutuptan biri hâline gelen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde bir yandan edebî eser kaleme alırken bir yandan da aktif olarak siyasetin içinde yer almış, milletvekilliği, başbakan yardımcılığı yapmış ve Bakü Devlet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak ders vermiştir. Gerek siyasî konumu gerek Sovyetler Birliği içinde yer alan tüm ülkelerin edebiyatlarında geçerli olan sosyalizm realizmi dolayısıyla dikkati sosyal meseleler üzerinde olan Elçin Efendiyev, Azerbaycan’da gelenek ile moderni birleştiren bir kalemdir. N. L. Bayramova, onun hikâye ve romanlarında ahlâkî değerlerin ve psikolojik tahlillerin ön planda olduğunu belirtir.44 Elçin Efendiyev, sosyalist rejimin içinde siyasî aktör olarak yer almakla birlikte edebî eserlerinde “Sovyet ideolojisine hizmet etmektense Azerbaycan edebiyatına hizmet etmeyi amaçlamış”45 usta kalemi sayesinde bu amacını başarıyla gerçekleştirmiştir. “Eserlerinde Azerbaycan Türklerine özgür olma bilinci ve millet olma duygusu aşılamaya çalışmıştır. Romanlarında ve hikâyelerinde Azerbaycan Türklerinin yaşamları, hayat hikâyeleri, çektiği sıkıntılar, Sovyetler Birliği döneminde yaşanılan zulümler bütün objektifliği ile okuyucuya sunulmuştur. Eserlerinde Azeri Türklerine mesajlarını simgeler yoluyla ve halk kültürüne ait unsurları kullanarak ulaştırmayı amaçlamıştır. Azerbaycan Türklerine ait kültürel unsurları çok iyi bilen Elçin, kültürel unsurlarını edebi eserlerine yerleştirirken büyük bir ustalık göstermiş; insanların bu kültürün bir parçası olduğunu hissettirmiştir.”46 Bu romanlarından biri de Ak Deve’dir. Romanda Bakü’de geleneksel çizgide bir mahalle II. Dünya Savaşı öncesi, savaş sırası ve savaş sonrasındaki hayatıyla anlatılmıştır. Bu yazıda, Elçin’in 1985 yılında yayınladığı ikinci romanı olan ve sosyolojik açıdan zengin veri içeren Ak Deve47, romanın merkezinde yer alan mahallenin ve mahallelinin II. Dünya Savaşı öncesinde yerleşmeye başlayan sosyalist rejimden ve ardından savaştan etkilenmesiyle yaşadığı değişmeye odaklanılarak değerlendirilecek ve bireyin hayatına etkisiyle cephe gerisindeki yıkım yansıtılacaktır.

      Cemil Meriç’in ifadesiyle “[h]er edebi eser sosyal bir olaydır.”48 Bu bağlamda Ak Deve romanı da yazıldığı toplumun, Bakü odaklı Azerbaycan’ın, II. Dünya Savaşı sırasındaki adıyla Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin, savaş öncesi, savaş sırası ve savaş sonrası sosyal yapısını yansıtmak bağlamında sosyolojik veri içermektedir. Roman savaş edebiyatı açısından da dikkat çekicidir. 1917 Bolşevik devriminin ardından Sovyetler tarafından bölgede asırlardır yaşayan Türk halkı üzerinde uygulanan Ruslaştırma politikasının şiddetini arttırdığı bir sırada patlak veren II. Dünya Savaşı sırasında özellikle “Bakü şehrinin yer altı kaynakları bakımından zenginliği, stratejik ve jeopolitik konumundan dolayı”49 Azerbaycan toprakları Alman hükümetinin önemli hedeflerinden biridir. “Führer hükümetinin Barbarossa Harekatı’nda özel bir yeri”50 olan Azerbaycan, “Almanya’nın bu planına karşı” “Her şey cephe için, her şey zafer için!” sloganı ile savaş aç”an51 Sovyetler Birliği’nin ordusunda, Rus üniforması içinde Almanlarla savaşmışlardır. “Azerbaycan halkı da bu savaşta bir kısmı gönüllü olarak, bir kısmı da gerçekleştirilen sert müdahalelerle “Halk Ordusu” gruplarına ve “Savaşçı Taburlara”

      iştirak etmiştir.”52 “II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Azerbaycan’da genel seferberlik kararının ilanı ile 18-47 yaşları arasındaki eli silah tutan erkekler askere alınmıştır. Genel olarak 1941- 1945 yıllarında Azerbaycan’dan 700.000 bin kişi ortak düşman Almanya’ya karşı savaşa katılmıştır.”53 Bir kısmı ölen, bir kısmı esir düşen, bir kısmının akıbeti meçhul olan bu 700.000 kişi arasında Ak Deve romanında başkahraman Aliekber’in çocukluğunun geçtiği mahallenin 18-47 yaş arası erkekleri de yer almaktadır. Roman bu bağlamda da Sovyet ordusu içinde Almanlara karşı çarpışan bu insanların geride bıraktıkları yakınlarının durumlarını, dolayısıyla cephe gerisinde yaşanan krizi, cephe gerisindeki bireysel ve sosyal gerçekliği yansıtmasıyla dikkat çekicidir.

      Ak Deve romanında kronolojik olarak ilerleyen ya da geriye dönüşler içinde takip edilebilecek bir olay örgüsü yoktur. Romanda Bakü’deki bir mahalle merkez konumundadır. Bu mahalle sakinlerinin hayatlarından kesitler sunulur. Mahalle sakinlerinin savaştan önce, savaş sırasında ve savaştan sonra yaşadıkları romanda anlatıcı konumunda bulunan Aliekber’in gözünden verilir. “Anlatıcı, bir kurgu metnin en temel figürü”54 olarak kabul edilmektedir. Romanın başında yetişkin Aliekber, mezarlıkta bir kabrin başında gördüğü tanıdık simaların ve bir mezar taşının üzerinde yazılı olan “Sen benim hayatımdın” cümlesinin zihninde yaptığı çağrışımlarla geçmişi hatırlar. “Olayları hatırlama süreci geçmişte çekilen fotoğrafları albümlerden çıkarıp bakma şeklinde gerçekleşmez. Olayları oldukları gibi hatırlamayız, çünkü beyinde tek bir “hafıza merkezi” yoktur. Olayların farklı duygusal ve fenomenolojik özellikleri beynin farklı bölgelerinde “depolanır” ve anıyı her çağırdığımızda bu özellikler o anda yeniden birleştirilir.”55 Bu açıklama doğrultusunda bakıldığında çocukluğuna, çocukluğunun geçtiği mahalleyi hatırlayan anlatıcı kahraman Aliekber hatırlama sırasında anılarını yeniden inşa eder; karakterini şekillendiren, hayata bakışını belirleyen aslî unsurun bu mahalle ve mahalleye ruh veren mahalleli olduğunun idrakiyle, geçmiş ve şimdi arasında gel gitler yaşayarak ailesinin ve komşularının hikâyelerini anlatır. Romanın ana konusu bu insanların yaşamlarıdır. Bir mahallede yolları kesişen bu farklı yaşantılar bir araya geldiğinde, özellikle 1920-1950 arası Bakü’den insan manzaraları ve bu insan manzaralarının oluşturduğu geleneksel sosyal yapı ve bu geleneksel yapıda görülmeye başlayan kırılmalar ortaya çıkmaktadır.

      Romanın başkahramanı anlatımı da üstlenen Aliekber’dir. “Başkişiler, iç dünyaları ve hayatları en ayrıntılı bir şekilde belirtilen karakterlerdir. Bunlar, (…) daha karmaşık bir şekilde, hikâyenin akışı içinde çatışmalar ve değişme süreçleri yaşayan, tepkilerimizi sürekli ve tam olarak yönlendiren karakterlerdir. Başkişiler (…) bizde inanç, sempati ve ani duygusal değişiklikler yaratır, bütün romanda ifade edilen ahlâk felsefesinin somutlaştırılmasına hizmet ederler. Bu anlamda roman başkişileri, romancının esas ürünleridir, romanın varoluş sebebidirler; roman onlara hayat vermek için yazılır.”56 Aliekber de çocuk kimliğine dönerek tek tek mahalleli hakkında bilgi verip onların hikâyelerini aktarırken onlarla birlikte kendi kişiliğinin de nasıl şekillendiğini anlatır. Geçmişe zihnen ve kalben yolculuk yapıp, kırk yıl öncesine giden 1934 doğumlu Aliekber santimantal kişilik özelliğiyle savaş öncesi ve savaş sırasındaki mahalle halkını hafızasından yansıyanlarla tanıtırken aslında onların kendisi üzerinde bıraktığı izlenimlerle kendi iç dünyasını tahlil eder. Aliekber’in yaşam boyu çocukluğundan